Mehmet Necati GÜNGÖR 15 Temmuz hain kalkışmanın seyrini değiştiren kahraman. Belki de tarihin seyrini değiştirdi. “Şöyle olmalıydı” dediği için biri tarafından kıskanılıp, memleketin diğer uçundaki bir kolorduya verdirildi. Tarihin gösterdiği şudur ki; “emin” diye bilinen adamların kaması, kendilerine güven duyanların sırtına saplanıyor. Brütüs misali. İnşallah, bizde böyle bir şey vuku bulmaz diye temenni edelim. Zekâi Paşa’yı ve ailesini yakından tanırım. Babası, Mareşal Çakmak Hastanesinin alt kadrolarında görevliydi. Rahmetli babamın Demokrat Parti tutukluları arasında bulunduğu o dönemde, evimizin kapısını çalan tek isimdi Zeki ağabey. Akrabalık dolayısıyla sık görüştüğümüz bir aile idiler. Annesi rahmetli Halise ablamızın yemeklerini çok yemişliğim vardır. O’nunla Albaylık döneminde karşılaştığımda: “Senin kumaşında generallik var. General olacaksın” diyen tek kişiyim belki de. Çünkü O, yaptıklarıyla onurlu bir geçmişe sahipti. Hakkı yenmemeliydi, nitekim yenilmedi. 15 Temmuz gecesi elinde tabancası, meydana çıkıp hainlere karşı had bildiren generaldi O. Özel Kuvvetler komutanı. Assubayı Ömer Halisdemir’e “O haini vur!” emrini veren adam. Hain vuruldu, Ömer’imiz şehit oldu. Mekânı cennet olsun. Zekâi Paşa için ölüm emri verenler, o gece eşiyle bir toplantı dönüşünde yolunu kestiler. “Kaçma kurtulma” eğitimi alan Paşa, bir hamlede onları enterne edip yoluna devam etti. Eşi yaralanmıştı. Hastaneye götürdü. Sonra elinde tabancası ile meydana çıkıp hainlere meydan okudu. Tarihi değiştirdi. Tarihi değiştiren bu kahraman şimdi nerede diye sorulacak olursa; Nerede görev verildiyse orada… Allah, milletimize bağışlasın. Kahraman Zekâi Paşamızı.

O güne ait bir hatıra

Alpaslan Türkeş rahmetli olmuştu. Cenaze namazının kılınacağı yer lebalep dolmuştu. İğne atsanız yere düşmeyecek bir kalabalık. Herkes omuz omuza, acıyı paylaşıyor. Ben ve Erzurumlu Naim Hoca, eski Diyanet işleri Başkanımız Mehmet Nuri Yılmaz’ın makam odasındayız. Hoca galiba yurt dışından dönüyor, onu bekliyoruz. Bu arada sümüklü, yanında iki-üç ibrikçisiyle birlikte geldi. İbrikçilerden biri, “cenaze namazını hocam kıldırsa..” diyerek sümüklüyü işaret etti aklınca. Rahmetli Naim Hoca söze girdi: “Ğurban, cenazeyi Nuri Hoca kaldıracak. Aile öyle istiyor.” Deyince suratları mosmor, birkaç dakika daha oturduktan sonra orayı terk ettiler. Rahmetli Türkeş’i sevmediklerini hepimiz bilirdik. Onlar için önemli olan, böyle muhteşem bir cemaat kalabalığının önüne geçip, namaz kıldırarak kendi propagandalarını yapaktı. Buna fırsat bulamadan çekip ittiler mi, cemaate mi karıştılar, orasını bilmiyorum.