Pınar Enginsu: Yogayı öğrenmek için bir yaşam yetmez

Beden ve zihnin dengesini sağlamak ve evrenle uyumu mümkün hale getirmek için, binlerce yıldır süregelen bir Hint öğretisi. Özellikle teknolojinin ve hızın bu denli arttığı, doğaya ve kendimize yabancılaştığımız bu çağda, huzur arayışı, zihinsel denge ve güce kavuşmak için hepimiz bir yol alıyoruz. Bunlardan biri olan yoga, Türkiye’nin en eski yoga merkezlerinden Ankara YogaŞala’nın eğitmenlerinden Pınar Enginsu’yun anlatımıyla, benim için başka bir anlam kazandı. Enginsu’ya göre bir yanıyla da kendini keşfetmek olan yogayı öğrenebilmek için bir ömür yetmez
Beden ve zihnin dengesini sağlamak ve evrenle uyumu mümkün hale getirmek için, binlerce yıldır süregelen bir Hint öğretisi. Özellikle teknolojinin ve hızın bu denli arttığı, doğaya ve kendimize yabancılaştığımız bu çağda, huzur arayışı, zihinsel denge ve güce kavuşmak için hepimiz bir yol alıyoruz. Bunlardan biri olan yoga, Türkiye’nin en eski yoga merkezlerinden Ankara YogaŞala’nın eğitmenlerinden Pınar Enginsu’yun anlatımıyla, benim için başka bir anlam kazandı. Enginsu’ya göre bir yanıyla da kendini keşfetmek olan yogayı öğrenebilmek için bir ömür yetmez RÖPORTAJ / SULTAN YAVUZ (ANKARA) Amerika’da uluslararası ilişkiler eğitimi alırken skolyoz (omurga eğriliği) teşhisi konan Pınar Enginsu’ya Türkiye’deki doktorlar ameliyat; Amerika’daki doktorlar ise yoga ve tai chi önermişler. Kendisini şifalandırmak için yogayı tercih eden Enginsu, yogaya başladıktan altı hafta sonra ağrılarının yavaş yavaş azaldığını hissetmiş ve bu da yogaya olan inancını güçlendirmiş. O günden beri yoga yapan ve süreç içinde eğitmenlik kursu da alan Enginsu, 2000 yılında oğlu doğana kadar sadece kendi yogasını yapmış ve doğumdan sonra da eğitmenliğe başlamış. Omurgasında 28 derecelik eğriliği olan Enginsu, yoga sayesinde bu açıyı 8 derecede sabitleyebilmiş. Yoganın zihin esnekliğini kazanmakla ilgili olduğunu vurgulayan Enginsu, şunları söylüyor, “Yoga batılaştıktan sonra, o kültürde tamamen fizik beden üstüne yoğunlaşıldı. Yani yaptığımız duruşlar, yoga olarak tanımlandı. Oysa yoga zihnin esnekliğini baz alır. Fiziksel bedeni araç olarak kullanarak yogaya başlarız. Bedenimizi esnetmeye çalışırız ama fiziksel bedenimizle yaptığımız her şeyin aslında ruhsal ya da duygusal boyuta da yansımasını istiyoruz. Yoganın amacı zihinsel sakinliktir. Bunu sağladığımız zaman duygu iniş çıkışlarını kontrol altına alabiliriz. O zaman da daha dingin ve nötr bir bakış açısı kazanırız. Günümüzde bu durum değişse de, Hint kültüründe sadece fiziksel değil, herkesin zihniyle yaptığı bir çalışma mutlaka vardır. Bizim amacımız da bu aslında...” Yoganın, tüm fiziksel hastalıkları kişinin enerjik boyutundaki dengesizlik olarak tanımladığını söyleyen Enginsu, “Ben yogaya fiziksel rahatsızlığımı gidermeye yönelik başladıysam da, öğrendiğim bir sürü şeyle beraber zihinsel olarak iyi hissetttikçe, bedensel iyileşmenin de mümkün olduğunu gördüm” diyor. Yogada kendisini etkileyen en önemli özelliğin fizik ve ruh arasındaki bütünlüğü sağlamak olduğunu kaydeden Enginsu, “Biz bedenlendiğimiz andan itibaren, bu dünyaya geliş amacımızı, ruhumuzun buradaki görevini, evrene katkısını unutuyoruz. Yoga bunu bize tekrar hatırlatıyor. Dokunduğumuz insanlarla temas, hatta yeryüzüne bastığımızda ayaklarımızın çıkardığı ses dahil evrenin yasalarıyla uyum, yogada önem kazanıyor” diyor. Yogadaki zor duruşlar, günlük hayattaki zorlukları temsil ediyor Yoganın 6.500 yıllık geçmişi olduğunu söyleyen Enginsu, şehirleşmenin olmadığı ve teknolojinin bu kadar gelişkin olmadığı o dönemlerde insanların, zihinlerini ve enerjik yapılarını bir şekilde tarif etmeye başladıklarını ifade ediyor. Enginsu, “Bence güncel olması gereken bir öğreti... Biz doğamızdan koptukça dengesizlik yaşıyorsak ve bunu binlerce yıl önceki insanlar gördüyse, bu önemsenmeyecek bir mesele değil. Dengeyi tekrar bulmaya çalışmak ve evrenle uyum içinde yaşamak yoganın temelidir” diyor. Yogada, “duruş” anlamına gelen “asana”nın bazen çok zorlu hareketler içerdiğini belirten Enginsu, yoganın fiziksel bir yapay zorluk yaratarak, zihinle bu duruma nasıl tepki verebildiklerini gözlemledikleri bir tür beden laboratuvarı olduğundan bahsediyor. Enginsu şöyle anlatıyor, “Zorluktan kaçmak ya da bırakmak mı istiyoruz? Eğer yoga o zor duruşun içinde ‘kal’ diyorsa, o duruşun içinde kalırken kendimizi nasıl sakinleştirebiliyoruz? Nasıl güç topluyor ve dengede kalabiliyoruz? Bunları araştırıyoruz. O matın üstünde yaptığımız her şeyi günlük hayata yansıtıyoruz. Zorlu asanayı yaparken ne yaptık? O zorluğa odaklanmak yerine zihni neye yönlendirdik? Bunları günlük hayattaki zorluklarla mücadele etmek için kullanabiliyorzunuz.” Yoga ve tasavvuf benzerliği Enginsu, Hindistan’daki Vedik kültürüne dayanan yoganın, farklı yolları ve çeşitleri olduğunu dile getiriyor. Farklı fiziksel ve zihinsel yapılara göre farklı yoga tekniklerinin tercih edildiğini belirten Enginsu, “Bhakti” yoga denilen çeşidin, bir adanmışlık yogası olduğunu ve bunu yapan insanların kendilerini bu öğretiye adadıklarını aktarıyor. Enginsu, “İnsan sevgidir ve evren sevgiden oluşur. Bhakti, ‘her var oluş sevgiyle başlar’ felsefesinden yola çıkarak, kendini bunu adamaktır. Tasavvufla çok bağlantılı zaten… Tasavvuf öğretilerinde bozulmadan kalan özle, yoganın söylediği bire bir örtüşüyor” diye anlatıyor. Yogada sürekliliğin elzem olduğunu hatırlatan Enginsu, her gün yoga yaptığını ama bunun mutlaka asanaları içermek zorunda olmadığını ifade ediyor. Enginsu, “Hayat zaten bizim zihnimizi çalkalandırmaya yönelik, her şey dengemizi bozmak üzerine kurulmuş. Eğer günlük olarak yapmazsak, ahengimizi bozarız. Çok ara verdiğimizde, tamamen bozulmuş olan dengemizi yeniden sağlamak için başa dönmüş oluruz. Halbuki, dengede kalmak için günlük yarım saat ya da bir saatlik çalışma yeter” diyor. Yoganın günümüzde kadınlar tarafından daha fazla tercih edildiğini sözlerine ekleyen Enginsu, yoga Vedik kültüründeyken, kadınların daha fazla yoga içinde yer aldıklarını ancak kast sistmeminin ortaya çıkmasıyla, yoganın Brahmi denilen rahiplerin egemenliğine geçtiğini kaydediyor. Enginsu, “Sevgi yogası sayesinde kadınlar yeniden yogaya eğilmeye başladı. Yoganın batılaşmasıyla, diğer egzersiz yöntemlerine göre biraz daha ılıman ekolleri olduğu için, barındırıdığı fiziksel kolaylık kadınları cezbetti. Ama kadın ya da erkek diye bir ayrım olmaması gerektiğini düşünüyorum çünkü farklı çalkantılar yaşasak da, kadın da erkek de zihinsel dengenin peşinde” diye anlatıyor. Yoganın yaşı olmadığını ve 35 yıldır bu öğretinin içinde kaldığını söyleyen Enginsu, “Yoga dipsiz bir kuyudur ve ne kadar derine inerseniz, o kadar öğrenirsiniz. Yogayı öğrenmek için bir yaşamın yeteceğini düşünmüyorum” diyor. YogaŞala geleneğin izinde Türkiye’nin en eski yoga merkezlerinden biri olan YogaŞala’da eğitmenlik yapan Enginsu, alanda en eski olmanın verdiği güçle yogayı olabildiğince geleneksel halde tutmaya çalıştıklarını ve yogaya dair yanlış algıları kırmaya çalıştıklarını ifade ediyor. Enginsu, “Biz olabildiğince eski Vedik kültürünü aktarmaya çalışıyoruz. Yoga 6.500 yıldır yaşıyorsa, muhafaza edilmesi gereken yanları da mutlaka vardır” diyor. Beş sene önce başladıkları “Açık Kapı” projesiyle, daha önce hiç yoga yapmamış ya da maddi imkanları el vermeyen insanlara ücretsiz yoga dersleri verdiklerini belirten Pınar Enginsu, “Hayattaki amacımın yogayı yaygınlaştırmak olduğunu düşünüyorum. Biz her yıl ortalama 60 civarında eğitmen yetiştiriyoruz ve bu etkinlik sayesinde hem onlara şans veriyor hem de insanları yogayla tanıştırıyoruz. Ağustos ayının sonundan, Aralık ayının sonuna kadar her hafta sonu saat 19.00 ile 20.30 arası ücretsiz yoga etkinliğimiz oluyor. Bir nebze de olsa yogayı yaygın hale getirmek ve tanıtmak bizi iyi hissettiriyor” diye anlatıyor. YogaŞala’ya sosyal medya üzerinden ulaşabilirsiniz.
Editör: TE Bilisim