Sağlık alanında peş peşe yapılan düzenlemeler, sağlıkta dönüşüm politikaları ve giderek ağırlaşan çalışma koşulları, yalnızca hekimleri değil, tıp fakültesi öğrencilerini de doğrudan etkiliyor. Yıllarca süren zorlu eğitimin ardından uzun nöbetler, düşük ücretler ve artan şiddet vakalarıyla karşılaşan genç doktor adayları, mesleğin geleceği konusunda kaygılı. Sağlık sisteminde yaşanan kriz, sadece bugün görev yapan hekimleri değil, geleceğin sağlık çalışanlarını da umutsuzluğa sürüklüyor.

Özellikle sağlıkta şiddetin önlenememesi, özlük haklarının iyileştirilmemesi ve kamuda istihdam güvencesinin giderek zayıflaması, tıp öğrencilerinin gelecek planlarını değiştirmesine neden oluyor.

Çalışma koşullarının giderek ağırlaşması, doktorlara yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetin artması, gençlerin mesleğe bakış açısını köklü şekilde değiştiriyor.

Tıp öğrencileri 24 Saat’e konuştu.

Eskişehir’de 14 Mart Tıp Bayramı programı düzenlendi Eskişehir’de 14 Mart Tıp Bayramı programı düzenlendi

“Bizleri yetiştiren hocaların bile bu zorlukları yaşaması, moral kaybına yol açıyor"

Tıp öğrencilerinin büyük bir kısmı, sağlıkta yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle mesleki motivasyonlarını kaybetmiş durumda. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Duygu Yeşilova, "Tıp alanındaki olumsuz gelişmeler, geleceğe dair büyük bir kaygı yaratıyor" diyerek sık sık değişen yönetmeliklerin öğrenciler üzerinde ciddi bir stres yarattığını vurguladı. Yeşilova, "Türkiye’de tıp öğrencileri, hem eğitim hem de çalışma hayatı anlamında büyük bir baskı altında kalıyor. Eğitim hayatımızda, bizleri zorlayan bir dizi faktör var. Ayrıca, bizleri yetiştiren hocaların bile bu zorlukları yaşaması, moral kaybına yol açıyor" dedi.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Nisa Nur Ayaş ise hekimlik mesleğini tatmin edici bulduğunu ancak sağlık sektöründeki olumsuz değişimlerin ve kötü çalışma koşullarının bu umudu azalttığını belirtti. Ayaş, "Genel olarak çok tatmin edici bir iş. Ama yaşam koşulları, insani çalışma saatleri gibi konularda oldukça mutsuzum. Bir yıl içinde mesleki yönetmelikler değişiyor, muayene süresi 5 dakikaya düşürüldü. Bu gibi değişiklikler mesleğime dair umutlarımı fazlasıyla azaltıyor" ifadelerini kullandı.

Yeşilova, cerrahi alanlarda açığın fazla olduğunu ancak buna rağmen bu branşa ilginin çok az olduğuna da dikkat çekiyor. "Cerrahi branşlar, uzun nöbetler ve fazla hastayla birebir temas gerektiriyor. Bu yüzden, cerrahiyi seçen öğrenci sayısı giderek azalıyor. Birçok öğrenci, daha güvenli ve daha az stresli alanlara yöneliyor" ifadelerini kullanıyor.

Çalışma koşullarının kötüleşmesinin, birçok tıp öğrencisinin ve hekimin meslekten uzaklaşmasına neden olduğunu vurgulayan Ayaş ise, "Sağlık sisteminin yükü artarken, çalışan hekim sayısı azaldı. Bu da bir kısır döngü yaratıyor. Çalışma koşulları kötüleştikçe insanlar yurt dışına gitmek istiyor, bu da mevcut hekimlere daha fazla iş yükü getiriyor. Ve bu sürekli kötüye giden bir durum" diye ekledi.

Sağlıkta şiddet, umutsuzluğu besliyor

Sağlıkta şiddetin giderek arttığı bir dönemde, tıp öğrencilerinin güvenlik kaygıları da büyük bir sorun oluşturuyor. Yeşilova, "Sağlıkta şiddet, hem doktorların hem de tıp öğrencilerinin korkulu rüyası. Bu şiddetin, iktidarın uygulamalarıyla daha da körüklendiğini düşünüyorum. Bakanların, Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalarla, doktorlara karşı bilinçli bir öfke yaratılıyor ve bu durum hepimizi etkiliyor" dedi.

Ayaş ise sağlıkta şiddet olaylarını izlerken duyduğu kaygıyı dile getirerek "Bir tıp öğrencisi olarak bu tür haberleri izlerken çok şey hissediyorum. Gerçekten rencide olmuş hissediyorum. Çünkü bu fakülteyi kazanmak bile çok büyük bir emek. Ancak buna rağmen, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ve saygısızlık, insanın motivasyonunu kırıyor" dedi. Ayaş, sağlık çalışanlarının ve doktorların halk tarafından yeterince anlaşılmadığını ve doktorların çok fazla fedakarlık yapmalarına rağmen, yeterli saygıyı görmediklerini belirtti.

Tıp öğrencileri, mesleklerine dair güvenlik kaygıları taşıyor ve Yeşilova, bu kaygıları şu şekilde özetliyor: "Sağlıkta şiddet, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik açıdan da büyük bir yük oluşturuyor. Hem öğrenciler hem de doktorlar, hastalarla olan iletişimde her an bir tehdit altında hissediyorlar. Biz de gelecekte bu durumu yaşayacağımızı bilerek tıp eğitimimizi sürdürüyoruz."

“Tıp öğrencileri de bu tehlikelerin içinde”

Ayrıca Yeşilova, sağlıkta şiddetin sadece doktorlara yönelik olmadığını, aynı zamanda tıp öğrencilerine yönelik de arttığını ifade ederek, "Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artması, sadece bir sağlık problemi değil, aynı zamanda bir güvenlik sorunu. Biz tıp öğrencileri de bu tehlikelerin içinde yer alıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Yurt dışına gitmek hemen bir çözüm değil"

Ayaş, yurt dışına gitmeyi düşünen tıp öğrencilerinin, eğitim hayatlarının başında daha fazla olduğunu ancak zamanla Türkiye'de kalma eğilimlerinin arttığını belirtti. "Başlangıçta herkes, 'Yurt dışına gideceğim, Almanca kursuna yazılacağım' diyor. Ama bu düşünce zamanla azalıyor. Türkiye’de kalmak isteyenlerin oranı arttı. Yurt dışı hala bir seçenek ama benim için birinci tercih değil. Burada kendi kültürümde, kendi ülkemde çalışmayı daha çok istiyorum" dedi.  

Yeşilova ise tıp öğrencilerinin bu kaygılarla mücadele etmeye çalışırken, sistemdeki sorunları aşmaya çalışacaklarını belirtiyor: "Ancak ne yazık ki, bizleri daha da zorlayacak bir sistemle karşı karşıyayız. Bu sistemin ne kadar değişeceğini ve bizlerin nasıl bir ortamda çalışacağımızı bilmek, geleceğe dair kaygılarımızı artırıyor."

“Sağlık sistemindeki aksaklıklar da bu yükü artırıyor”

Tıp öğrencileri, uzun çalışma saatlerinin ve stresli koşulların da olumsuz etkilerini hissediyor. Yeşilova, "Uzun nöbetler, gece çalışmaları ve hastayla birebir temas gerektiren alanlar, mesleğin oldukça yorucu olmasına neden oluyor. Öğrenciler, staj ve intern dönemlerinde zaten yorgun bir şekilde çalışırken, sağlık sistemindeki aksaklıklar da bu yükü artırıyor" sözlerini kullandı.

Muhabir: Deniz Berk