ABD ile yeni dönem

Abone Ol
Biden’ın Türkiye’yle ilgili son çağrısı ise, Ayasofya ile ilgiliydi. Biden, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kararından dönmesi ve bu değerli yerin müze statüsünü koruması çağrısı yapıyorum.” demişti. Azerbaycan ve Karabağ konusundaki yanlı açıklamaları da hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor. Artık seçim geride kaldı, seçime yönelik siyasi söylemler, kürsülerden atılan iç siyasete yönelik nutuklar dönemi bitti. Artık zaman reel politika dönemidir. 20 Ocak’taki yemininin ardından Beyaz Saray’daki koltuğuna oturacak Biden ve ekibinin ilk işi, dağ gibi yığılmış iç sorunlara çözüm bulmak olacak. Biden’ın önceliği dış politika değil, her gün 100 binin üzerinde vakanın yaşandığı, binden fazla insanın yaşamını yitirdiği Pandemiye çözüm bulup yayılmasını önleyebilmek. İkinci öncelik ise, bu dönemde 20 milyondan fazla insanın işini kaybettiği, belki de 29 buhranından buyana yaşanan en derin ekonomik krize çözüm bulmak. Biden’ın gündeminde, Trump’ın hasara uğrattığı kurumların yeniden tesisi var. ABD’nin kendi çıkarları var. Dış politikaya gelecek olursak, NATO ve ABD ilişkilerini onarım dönemi ve İran ile nükleer anlaşma Biden’ın öncelikli konuları olacaktır. Dolayısıyla Türkiye konusu 2021’in ilk aylarında Washington’un öncelikli gündeminde olmayacaktır. Suriye’de ise, PKK-PYD/YPG terör örgütü konusunda Trump öncesine dönüp bazı kanalları kapatabilir. Bu gruplar, Trump’ın gitmesine üzülmekle birlikte demokratların Ankara’ya yönelik baskıları için umutlanıyor. Bu noktada Biden’ın ABD’deki “antiTürk gruplara boyun eğip eğmeyeceği” önem kazanıyor. Biden ve ekibinin PKK, Ermeni ve İsrail lobilerinin yanı sıra FETÖ lobisini ne kadar dinleyeceği, onların etkisi altında kalacağı önemli. Çin-Rusya-İran denkleminde selefi grupların hakim olduğu, yerel grupların cirit attığı bir bölgede Biden ve ekibinin Ankara’yı tamamen göz ardı etmesi pek de düşünülmemeli. Özetle, Kıbrıs’tan Doğu Akdeniz’e, hemen her konuda Trump’ın sürdürdüğü Ankara karşıtı politikada ilk dönemde fazlaca bir değişiklik beklenmemeli. SONUÇ OLARAK Dünyaya salt dolar ve ticaret penceresinden bakan “tüccar” Trump’ın aksine “sistem ürünü” olan Biden diğer ülkelere, yeniden devlet ve kurumlar penceresinden bakmaya başlayacaktır. Bu bağlamda ABD ve onun çıkarlarına, politikalarına bağlılık her zaman öncelikli olmakla birlikte, “demokrasi ve insan hakları” gibi “daha insani” yaklaşımlar demokrat Biden ve ekibinin dikkate alacağı hususlar arasında yer alacaktır. Ancak yine de Beyaz Saray’daki değişimin ülkemiz ve Ankara açısından 20 Ocak sonrasının pek de kolay olmayacağını öngörebiliriz. En büyük fark, karar verici mekanizma daha fazla öngörülebilir ve kurumsal olacaktır. “Öngörülemez bir adam” ile yönetilen bir ülkeden her gece gelebilecek bir salvoyla uyanmanın zorluğuna alışmıştık. Dolayısıyla bu yeni dönemde de Washington’dan gelmeye devam edecek Ankara karşıtı açıklamalardan bunalıma girip, buhran yaratmaya gerek yok. Amerikan halkı 4 yıllığına başkanını seçti, biz kendi işimize bakalım, öncelikli olarak “demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü” gibi konularda çıtayı yukarılara taşıyalım. İstidamdan işsizlik sorununa, eğitimden sağlığa, ekonomiden güvenlik konularına kadar onlarca iç sorunlarımızı ivedi çözümler bulalım. Ardından, “egemen bir devlet olduğumuzu hiçbir zaman unutmadan, tam bağımsız duruşumuzdan ödün vermeden, ülke çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutarak”, dış politikamızı tesis edelim. Teslimiyetçi yaklaşımlar ya da stratejik ortaklık gibi söylemler geçerliliğini yitirdi. ABD’nin yanı sıra, Avrupa Birliği, Rusya ya da Çin hangi güç odağıyla olursa olsun, komşularımız ve Orta Doğu’daki ülkeler de dahil tüm ülkelerle çıkarlarımızın gerektirdiği biçimde diyalog yoluyla ve doğru politikalarla omurgalı biçimde eşit iki devlet olarak dış politikamızı sürdürmeliyiz.