TBMM - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Sokağa çekmek isteyenler, milleti birbirine düşürmek isteyenler olacak, izin vermeyeceğiz. Ve o kaçınılmaz gün geldiğinde, onlar istese de istemese de bu kirli zihniyeti o sandığa gömeceğiz." dedi. Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, Denizli'de geçen hafta yaptıkları mitingin, Türkiye'nin her köşesinde yaşanan huzursuzluğa, yokluğa, işsizliğe, adaletsizliğe "artık yeter" diyen bir millet refleksi olduğunu savundu. Denizli 29 Ekim Meydanı'nın, "bu ucube sisteme ve onun sonuçlarına mahkum edilen aziz milletin köprüden önceki son çıkış uyarısı" olduğunu ileri süren Akşener, "Bunu anlayan anlar. Anlamayan da zaten sandıkta milletin tokadıyla uyanır. Denizli'deki kalabalığı gören bazı iktidar mensuplarını kaşıntı tutmuş. 'Alan şöyle miydi? Kalabalık böyle miydi?' diye, dedikodu sıraları oluşmuş. Panik rüzgarları Beştepe koridorlarında esmeye başlamış. Elbette şaşırmıyoruz. Verdiğimiz rahatsızlıktan da hiç üzgün değiliz." diye konuştu. Her il ve ilçede milletle hemhal olduklarını dile getiren Akşener, milletin kararını çoktan verdiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları için artık yolun göründüğünü iddia etti. Akşener, "Bavulları toplama vakti artık gelmiş. Hareket saati artık gelip çatmış. Bu vesileyle Sayın Erdoğan'a iyi yolculuklar, emeklilik hayatında da başarılar diyorum." ifadesini kullandı. Dövizdeki kur artışları Akşener, geçen haftaki grup toplantısında konuşurken 10 lira 43 kuruş olan doların, bu sabah ise 13 liraya çıktığını, bu artışın ise Türkiye'nin dış borcunun 1 trilyon 180 milyar lira artması ve beş müteahhidin kasasına 420 milyar lira daha girmesi anlamına geldiğini söyledi. "Tablo bu kadar ciddiyken iktidar mensuplarının ne yaptığını" soran Akşener, şöyle devam etti: "İktidar, yine her zamanki gibi durmak yok, saçmalamaya devam... 30 yıldır dolar karşısında değer kaybetmeyen Japon yeniyle beyin yakan kıyaslamalar yapanlar mı dersiniz, matematik bilimini ağlatma pahasına sözü 'ABD bizi kıskanıyor' getirenler mi dersiniz, 5 bin liralık kaşkoluna laf edenlere, 'Bizimkiler dizisinin kapıcısı değiliz ya' diyerek Genel Başkanı'nın, apartman görevlisi sevgisini yepyeni seviyelere taşıyan densizler mi dersiniz... Utanmadan 'Ayda 2 kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi 2 kilo yerine 2 tane alırız. Kış günü turfanda sebzeleri kullanmak zaten sağlığa da çok faydalı değil. Biber alırız, 1 kilo alacağımıza 3 tane alırız' diyen beslenme uzmanı milletvekili mi dersiniz, zor durumdaki çiftçilerimize 'nankör' demeye kalkan hadsizler mi dersiniz. Biz, 'Bir ay içinde LPG'ye 4 defa zam yapıldı' deyince 'yeni bir ekonomik rota deniyoruz' diyen üstün zekalı navigasyon uzmanları mı dersiniz. Hatta Batman'da sergilediği dört işlem bilgisiyle dosta güven, düşmana korku salan ünlü ekonomist Sayın Erdoğan'ın bizzat kendisi mi dersiniz. Ezcümle; kolektif bir saçmalama furyası almış başını gidiyor. Milletimiz her gün daha da fakirleşirken, Sayın Erdoğan'ın himayesindeki cehalet festivali tüm hızıyla devam ediyor. Ne diyelim, Allah ıslah etsin." Erdoğan'ın, dövizdeki artışı yine başkalarının üzerine yıktığını iddia eden Akşener, "Ülkeyi yöneten sensin. LPG'ye, doğal gaza, mazota, benzine, elektriğe zammı yapan ben miyim? Sensin. Şimdi çıkmışsın, 'Bu fiyat artışları fırsatçılar yüzünden oluyor' diyorsun. Madem öyle, o zaman şu ana kadar gereğini niye yapmadın? Anca atıp tutuyorsun. İşi hep başkalarına fatura ediyorsun. Madem öyle çık, gereğini yap, milletin sırtına yapışmış keneler varsa sök at. Heyhat. Yapmıyor. Çünkü yapamıyor. Çünkü kenelere bir el uzatsa hepsi ya AK Parti'nin kodamanı çıkacak ya da eş, dost, tanıdık çıkacak. Varsın olsun. Zaten artık terörist çiftçi, iş birlikçi manav, dış güçlerin maşası market suçlamalarını da kimse ciddiye almıyor. Milletimiz, asıl meselenin Sayın Erdoğan'ın kendisi olduğunu gayet net görüyor." görüşünü savundu. "Dış güçler, lobiler, Türkiye'ye birini gönderseydi ve bu kişi, bu ucube sistem sayesinde bir şekilde başa gelseydi sizce ne olurdu?" sorusunu yönelten Akşener, şunları kaydetti: "Türkiye'yi zayıf düşürmek, milleti fukaralığa mahkum etmek için ne gerekirse onu yapardı. Değil mi? Türk lirasının değeri düşsün diye ne gerekiyorsa yapardı. Türkiye'ye sömürge muamelesi yapar 'burada ucuz iş gücü var, gelin' diye yabancıları davet ederdi. Türk milletini her geçen gün daha çok borçlandırır, Türkiye'nin rekabet gücünü sıfıra indirir, Türk şirketlerini ayakta duramayacak hale getirir ve yabancılara kelepir fiyata peşkeş çekerdi, değil mi? Türkiye'nin en güçlü olduğu alanları çökertmek için çalışırdı. Türkiye'nin en büyük potansiyeli nerede; tarımda. O zaman ne yapardı? Tarımı öldürmek için tarım alanlarını imara açardı. Samanı, buğdayı, eti, ithal ederdi. Şeker fabrikalarını satardı. Düşük fiyat açıklayıp, çiftçileri borca sokardı. Sonra da borçlu çiftçilerin elindeki arazileri satın almak için uğraşırdı, değil mi? Türk parasını pul, çiftçiyi kendine kul, yolsuzluğu da kendine yol ederdi, değil mi? Şimdi bu zihin egzersizi ile AK Parti iktidarı arasındaki benzerlikleri fark edenler, bizim bu arkadaşlara her ayna tutuşumuzda yaptıkları üzere yine bağırmaya başlayacak. 'Ne yani, sen Cumhurbaşkanı'na dış güç mü, lobilerin adamı mı diyorsun?' diyecekler. Hayır. Ben diyorum ki bir dış güç göreve gelse ancak bunları yapardı. Gerisi benim değil, Sayın Erdoğan'ın sorunu. Bu mesele, Türkiye'ye ancak bir dış gücün ve lobilerin vereceği zararı vermişse bu benim değil, Sayın Erdoğan'ın meselesidir. Şapkayı önüne alıp düşünmesi gereken de Sayın Erdoğan'ın bizzat kendisidir." "Mızrak artık çuvala sığmıyor" Akşener, beceriksizlikle ihanet arasında kıldan ince bir çizginin bulunduğunu, beceremediği halde makamları işgal etmenin en büyük ihanet olduğunu, devleti yönetme söz konusu olduğunda cehalet ve ihanetin aynı yola çıktığını ileri sürdü. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, "İstediğiniz kadar bağırın çağırın. Ekonomiye ettiğiniz ihanetin ispatı televizyon kanallarının sağ alt köşesinde duruyor. Orada dolar 13 lira yazıyor. Sayın Erdoğan konuşuyor, dolar yükseliyor. Sayın Erdoğan konuşuyor, enflasyon artıyor. Sayın Erdoğan konuşuyor, milletimiz fakirleşiyor. Ne söylerseniz söyleyin, ne yalan uydurursanız uydurun, ne masal anlatırsanız anlatın, mızrak artık çuvala sığmıyor, gerçeğin ta kendisi apaçık ortada duruyor." değerlendirmesinde bulundu. "Sen yeter ki gölge etme" Erdoğan'ın, "Türkiye'yi bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkaracağız" dediğini aktaran Akşener, şöyle devam etti: "Vay, vay, vay. Bak sen hele. Hamasette gelinen noktaya bakar mısınız? Muhterem daha iki hafta önce 'Türkiye uçuyor' diyordun. Ekonomiyi şaha kaldırıyordun. Hatta ciltler dolusu kitabını yazıyordun. Hayırdır Sayın Erdoğan? Hesabın mı şaştı? Anlatacak masallar mı bitti? Suçlayacak meslek grubu mu kalmadı? Kardeşim, Türkiye ekonomisini işgal etmeye kalkanlar sen, beş müteahhidin ve liyakatsiz kadrolarından başkası değil. Ekonomiyi yerle bir eden siz, ticareti işgal eden siz, tarıma taarruz başlatan siz, milletin hazinesini ganimet görüp yağmalayan da siz. Şimdi çıkıp kime karşı, neyin savaşını vereceksin? Ekonominin dibe vurmasının, zamların, işsizliğin, uçan enflasyonun, dövizin sebebi sensin. Şimdi çıkıp kendi kendinle mi mücadele edeceksin? Tayyip Bey, bu iş böyle olmuyor. Sen saçmaladıkça olan bu güzelim memlekete oluyor. Gel, kendini de milletimizi de daha fazla yorma. Daha fazla tadımız kaçmadan, getir sandığı gerisini biz hallederiz. Sen yeter ki gölge etme, biz başka ihsan istemeyiz. Sayın Erdoğan ve ucube sistemi sebep, yaşadığımız ekonomik kriz ve derinleşen yoksulluk bir sonuçtur." "Her Öğretmenler Günü'nde aynı sorunları konuşuyoruz" Bugünün 24 Kasım Öğretmenler Günü olduğunu anımsatan Akşener, iktidarın, öğretmenliğin ne kadar onurlu bir meslek, ne kadar kıymetli olduğundan dem vurup, süslü cümleler kurarak, bol miktarda hamaset yaptığını iddia etti. Eğitimin; bir insanın doğduğu yeri, kaderi olmaktan çıkartan bir fırsat ve kendi hayatı üzerindeki söz hakkı olduğuna işaret eden Akşener, konuşmasının bir bölümünde atanamayan öğretmen Ekrem Demir'i kürsüye davet etti. Akşener, Demir'in elini öpmek için eğildi ancak Demir, buna izin vermeyerek elini çekti. Demir'in konuşmasının ardından sözlerine kaldığı yerden devam eden Akşener, eğitim fakültelerinin her yıl 45 bine yakın mezun verdiğini, buna başka fakültelerde okuyup pedagojik formasyon alanların da eklendiğini, her yıl en az 50 bin kişinin, atanıp mesleğini yapmayı beklediğini belirtti. Akşener, buna rağmen Milli Eğitim Bakanlığının her yıl gibi, bu yıl da yalnızca 20 bin öğretmen ataması yaptığını, okullarda 100 binden fazla öğretmen açığı olduğunu, atanamayan öğretmenlerin sayısının yarım milyonu aştığını vurguladı. "Allah aşkına iyi yönetilen bir ülkede, atanamayan öğretmenler diye bir sorun olabilir mi?" diye soran Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü: "İyi yönetilen bir ülkede ya atanacak kadar öğretmen yetişir ya da yetişmiş öğretmen kadar atama yapılır. Bu denklemi çözmek o kadar da zor değil. Ama çözemiyorlar. Üç senedir her Öğretmenler Günü'nde aynı sorunları konuşuyoruz. Bir adım ilerleme yok. Türkiye'de atanamayan öğretmenler diye bir sorun var. Bu sorunun nesini anlamadınız? Aynı sorunları duvara anlatır gibi konuşmaktan ben yoruldum. Siz, boş boş bakmaktan yorulmadınız. Şu sorunu çözmek, sorunu konuşmaktan daha kolay. Ama hala tık yok. Gerçekten akıl alır gibi değil. Bu ülkede öğretmen açığı var mı? Var. Hem de çok sayıda öğretmen açığı var. Pek çok okulda, sadece sınıf öğretmeni görev yapıyor. Branş eğitimi yok. Devlet okullarında yabancı dil eğitimi yok. Çoğu devlet okulunda spor branşları yok. Peki bu açığı kapatacak kaynak var mı? Evet, kaynak var. Bugün 100 bin öğretmen atansa devlete yıllık maliyeti en fazla 12,5 milyar lira. Beş müteahhide gelince kaynak var da öğretmenlere gelince mi kaynak yok? Sayın Erdoğan, henüz iktidara gelmediği dönemde, memleketim İzmit’teki bir mitingde, '72 bin öğretmen açığınız var. Siz hala sınavla öğretmen alıyorsunuz. Ne sınavı. Kaldırın, atamalarını yapın' diyor. Peki, şu an ülkeyi kim yönetiyor? Aynı Sayın Erdoğan. Bugün, ilk etapta 100 bin öğretmen açığımız varken parmağını kıpırdatmayan kim? Aynı Sayın Erdoğan. Cenabıhak, kimseyi dün söylediğini bugün unutanlardan, verdiği sözden dönenlerden etmesin." İktidarın, öğretmenlik meslek kanunu ve 3600 ek gösterge vaadinde bulunduğunu ifade eden Akşener, bu vaatlerin üzerinden 3 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen tek bir somut adımın atılmadığını öne sürdü. Meral Akşener, konuşmasını şöyle tamamladı: "Türkiye'nin iyi ve cesur insanları, sorumluluğumuz büyük, görevimiz kutsal, yolumuz çetin. Bu yolda tuzaklar olacak, düşmeyeceğiz. Bu yolda provokasyonlar olacak, sakin olacağız. Sokağa çekmek isteyenler, milleti birbirine düşürmek isteyenler olacak, izin vermeyeceğiz. Ve o kaçınılmaz gün geldiğinde, onlar istese de istemese de bu kirli zihniyeti o sandığa gömeceğiz." Öte yandan Akşener, konuşması öncesinde partisine katılan 21. Dönem MHP Giresun Milletvekili Mustafa Yaman ve diğer siyasetçilere rozetlerini taktı.