Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği finansmanıyla yürütülen “Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” (M4D) Projesi kapsamında, “Sosyal Medya ve Metaverse Kavramı” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Moderatörlüğünü gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun üstlendiği söyleşinin konuğu Ümit Alan oldu. Etkinlikte, Türkiye’de en fazla tercih edilen sosyal medya mecrası olan Facebook’un ad değişikliğiyle kullanmaya başladığı “Metaverse” kavramı masaya yatırıldı

SULTAN YAVUZ/ANKARA - Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği finansal desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” (M4D) Projesi kapsamında, “Sosyal [caption id="attachment_226908" align="alignright" width="401"] Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu[/caption] Medya ve Metaverse Kavramı” başlıklı online söyleşi gerçekleşti. Söyleşinin moderasyonunu gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu yürütürken, Ümit Alan ise konuşmacı olarak katıldı. Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya mecrası olan Facebook’un ad değişikliğiyle kullanmaya başladığı “Metaverse” kavramının tartışıldığı söyleşinin açılış konuşmasını M4D Proje Direktörü Yusuf Kanlı yaptı. [caption id="attachment_226907" align="alignright" width="433"] Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve M4D Direktörü Yusuf Kanlı[/caption] Kanlı, M4D Projesi’nin en önemli ayaklarından birinin haftalık söyleşiler olduğunu söyleyerek, “Bugün Ümit Alan bize sosyal medyayı, Facebook ve Twitter’ın nasıl değiştirildiğini ve Facebook’taki isim değiştirme olayının ne olduğunu detaylıca anlatacak. Güzel bir söyleşi olmasını diliyorum” dedi. Ümit Alan, Facebook ve Whatsapp’ın Türkiye’de hâlâ en fazla kullanılan mecralar olduğunu söyleyerek, Facebook’taki isim değişikliği olayının ise kimi çevrelerce Amerika’nın gündem değiştirme hamlesi olarak düşünüldüğünü kaydetti. Zaman zaman eski Facebook çalışanların ortaya çıkarak, bazı ifşaatlarda bulunduğunu belirten Alan, özellikle gelişme çağındaki genç kızların beden algılarıyla ilgili Instagram’ın toksik etkilerine ilişkin araştırma yapıldığını ve depresyon, uyuşturucu, intihar gibi etkilerinin saptandığını ancak bu raporun kamuoyuyla paylaşılmadığını söyledi. Öte yandan 2018 yılında da bir algoritma değişikliği ile Facebook’un insanların içindeki öfkeyi ortaya çıkararak, kişiyi daha da öfkelendirecek bir akış yayınladığını ve aynı durumun Twitter’da da olduğunu söyledi. Ayrıca Facebook’taki uyuşturucu ve insan kartellerinin işaretlendiği hâlde üst yönetimce yavaş hareket edildiğinin de ifşaatı ile Facebook’taki herkesin eşit olduğu düşüncesinin yanlış olduğunu, bazı elitler için iltimas sağlandığını ifade etti. [caption id="attachment_226909" align="alignleft" width="700"] Ümit Alan[/caption] Alan şöyle konuştu: “Aşı karşıtı propagandanın Facebook’ta sadece 12 kişiden kaynaklandığı ortaya çıktı ve içeriğin yüzde 70’ini onlar oluşturuyor. Ayrıca 2016 yılında ABD’de Donald Trump başkanlığı sırasında çıkan skandala göre kişisel verilere ulaşan Facebook’un, Trump lehine propaganda yaptığı ve seçimi kazandığı iddia edildi. O zamandan beri ABD’de Facebook sorgulanmaya başlandı. Joe Biden iktidara gelmeden önce sosyal medyayla ilgili çok sert açıklamalarda bulunarak, iktidar olunca kritik pozisyonlara sosyal medya konusunda bilgili olan ve eleştiri yapan kişileri atadı. İtibar kaybı yaşayan Facebook, yeni bir isimle ortaya çıktı ve ilk kez yedi yıl önce bir sanal gerçeklik firmasının yatırım yaptığı metaverse’i gündemine alması kafa karışıklığı yarattı. Sosyal medya tanımı artık eskimeye başladı, bu tanım eski yıllara dayanıyor, aslında kişisel mesajlaşma sitesi demek isterim ama işin sosyal medya kısmı da, içeriği hepimizin üretmesi ve viralleştirmesini içeriyor. Artık sadece basın etiğini tartışamayız, sosyal medyada kullanıcı olarak haberin yayılmasıyla ilgili hepimiz sorumluluk taşıyoruz. Medya çift taraflı hâle geldi ve bir yalanı gazeteci olmayanlar da yayabiliyor. Gazeteciler yetişmeye çalışıyor, doğrulama kurumların inşa ediliyor. Gazetecilerin yapması gerekeni, şu anda maalesef doğrulama kuruluşları yapıyor. En üzüldüğüm olay da, bu sitelerde gazete haberlerinin de doğrulanmak zorunda olmaları… Metaverse nedir? Alan, internetin üç dönemi olduğunu, ilkinin masa başında dayline bağlantı ile mümkün olduğunu, internetten çıkarak offline olunduğunu, ikinci dönemi ise mobil internet ile her yerden telefonla bağlanarak 24 saat online olunması olarak tanımladı. Metaverse’in üçüncü dönem olduğunu ve sanal gözlükle internete bağlanarak, ekran yerine gözlük üzerindeki üç boyutlu bir algılama yaşanacağını kaydeden Alan, gelecekte de bunun lensler aracılığıyla yapılabileceğini söyledi. Kavramın daha önce bilimkurgu film ve kitaplarında görüldüğünü, ilk kez 1992’deki “Snow Crash” ile ortaya çıktığını ve daha sonra Matrix filmiyle devam ettiğini belirten Alan, Facebook’un da böyle bir alanın inşasında ön ayak olmak istediğini dile getirdi. Sosyal medyadaki asıl problemin demokrasi ve uygarlığın temelinde olan hakikat kavramının altının oyulması olduğunu ifade eden Alan, “Bu hakikat olmadan hiçbiri ayakta kalamaz. Dünyada buna kafayı takanlar var, biri de www. Mucitlerinden Tim Berners Lee bile bugünleri böyle hayâl etmediklerini söylüyor. Yalan haber gerçeğinden daha fazla ilgi görüyor. İnsanların argümanı, ifade özgürlüğü olmayacak mı sorusu oluyor ama mesela ifade özgürlüğün ile aşı karşıtlığındaki bir yanlış fikri algoritmalar yardımıyla kurşun hızıyla yayılması ayrı bir şey. Evimden bağırabilirim ya da blogumda yazabilirim ayrı bir şey ama bir platformda özel algotimalar varsa ve bu fikrimi avantajlı hâle getiriyorsam bu ifade özgürlüğü değil, sorumluluk alınması gereken bir durum. Facebook’un bunları düzeltmek yerine gözbağcılık yaptığı orta, iyimserlik dönemi geçti” dedi. “Kişisel verilerimizi kolayca dağıtıyoruz ve bunların bir anlam ifade etmesi bir çok şeyin önünü açıyor” İnternetin insanları özgürleştireceği fikrinin 1990’larda kaldığını ve özünde merkezileşmeyle birlikte ciddi bir problem yarattığını savunan Alan, bir yandan finansı merkezileştirmeden uzaklaştıran bitcoin sosuyla medyanın özgürleşebileceğini ve o zaman büyük şirketlerin havuzlarında değil birbirine bağlı bloglar üzerinden buluşmasının mümkün olacağını kaydetti. 2016 yılındaki ABD seçiminin verilerle illgili en büyük deneyim olduğunu ve gazetecilerin de insanların okuyacağı haberleri yapmak istediklerini ifade eden Alan, “Algortima meselesi bunun ötesinde. Mesela Instagram’ın başındaki kişi insanların okumak istedikleri haberlerle gerçekte okudukları haberler olduğunu ve kendilerinin de ikisinin ortalamasını yaptıklarını söylüyor ama gazeteciler bunu nasıl bilebilir? Kişisel verilerimizi kolayca dağıtıyoruz ve bunların bir anlam ifade etmesi bir çok şeyin önünü açıyor. Aslında bir distopyanın yani olumsuz bir gelecek içindeyiz. Diyelim ki Trump’ın rakibi Clinton taraftarı ve aynı zamanda bir hayvan hakları savunucusuyuz. Facebook’ta öyle olmadığı hâlde bir yalan haberler, Clinton’un bir köpeği tekmelediği bilgisi bize özel yayınlanabilir. Veri her şeye imkân sağlıyor. Sadece geçmişi değil geleceği de tahmin ediyor. Mesela evlendik, fotoğrafları paylaştık, bir yıl sonra çocuğumuz olabilir mantığıyla yavaş yavaş çocuk bezi reklamların görebiliriz. 2020 yılındaki seçimlerde ABD önlem aldı ama Afrika ya da başka ülkelerde büyük felaketler çıkabiliyor. Kontrol kaybedilmiş durumda. Siz eğer sağcıysanız sizi aşırı sağcı gruplara yönlendirebiliyor diye konuştu. “Verilerimizin güvenliği konusunda ciddi tartışmalar var” diyen Alan, Türkiye’deki sosyal medya düzenlemelerinin bireyi korumaktan ziyade devletin bekâsı ve terörle mücadele şeklinde yürütüldüğünü vurgulayarak, ABD ve Avrupa ülkelerinde bunun tersi bir durumun yaşandığını kaydetti. Dijital medya okur yazarlığı eğitimine eğilmek gerektiğinin altını çizen Alan, “Bu konuyla ilgili ciddi eylem planımız yok. Bizim kuşak teknolojinin kucağında buldu kendini. Otomobilin icadıyla emniyet kemerinin yasal zorunluluk olması arasında 100 yıl geçti. Bu teknolojinin sorunlarıyla ilgili deney hayvanlarıyız ve buradan çıkar elde etmek isteyen gruplar var; siyasi iktidarlar ve şirketler. Verimizi almak isteyen bu iki grup arasında sıkıştık. Devletle hiç müdahale etmesin diyemeyiz, o zaman kâr şirketlerinin elinde kalırız ama devletler bunu tek başlarına yapamaz. Düşünün, ABD’deki seçim sonucunun Rusya’dan yapılan bir dezenformasyonla manipüle edildiği bir dünyada devletler kendi başlarına bunu yapamaz. Tıpkı BM gibi AB gibi bir yapının olması ve sosyal medyayı korumak için uluslararası bir hukukla hakikatin kurulması gerekir” dedi.