Amerika’da, on yıldır farklı seviyelerde polislik yapan, şehir polisliğinden eyalet polisliğine, dedektiflikten federal soruşturmaya kadar pek çok alanda görev yapan Erdal Kaya, “Amerikalı Aynasız” isimli Youtube kanalıyla Türkiye’de popülerlik kazandı. Söz konusu kanalda anılarını ve deneyimlerini paylaşan Kaya, Türkiye’de son zamanlarında artan polis intiharlarına ilişkin de bir video hazırlayarak, meslektaşlarına seslendi. Kaya ile Zoom üzerinden gerçekleştirdiğimiz röportaj serimizde, “Lanet olası federaller!” cümlesinden çete savaşlarına, Hollywood filmlerinde yansıtılan dedektif stereotipinden seri katillere kadar pek çok şeyi konuştuk. 24 Saat gazetesinin sorularını yanıtlayan “Amerikalı Aynasız” röportajımızın ilk kısmında, polislik kariyerini anlatıyor
SULTAN YAVUZ/ANKARA - Youtube kanalındaki ismiyle “Amerikalı Aynasız” Erdal Kaya, henüz 20’li yaşlarının başında gittiği Amerika’da “Amerikan rüyasını” gerçekleştiren göçmenlerden biri olmuş. 15 yıl yaşadığı Chicago’nun ardından şu anda Seattle’da ikâmet eden Kaya, on yıldır farklı seviyelerde polislik görevini sürdürerek, şehir polisliğinden eyalet polisliğine, dedektiflikten federal soruşturmaya kadar pek çok kademede çalışmış. “Amerikalı Aynasız” 24 Saat gazetesinin sorularını yanıtladı. -Sizi tanıyabilir miyiz? Amerika’dan önce Türkiye’deki yaşamınızı anlatır mısınız? “Amerikalı Aynasız” Erdal Kaya: 1983 yılında Adana Ceyhan’da doğdum, babam emekli bir polis memuru, annem ise ev hanımı. İlkokula Hatay’da başladım, sonra aynı ilin Hassa ilçesinde devam ettim ve Kayseri’de bitirdim. Babam emekli olunca gittiğimiz Diyarbakır’da ortaokulu ve turizm otelcilik lisesini tamamladım. Daha sonra İstanbul’a taşındık ve İstanbul Üniversitesi’nde turizm otelcilik bölümünde iki yıl okudum ama parasızlıktan ve işsizlikten dolayı bitiremedim. Çalışmaya başladım, 20’li yaşlarımın başında Amerika’ya gitmeyi kafama koydum ve 2004 yılındaki vize işlemlerinin ardından 2005 Haziran’ında Amerika’ya geldim. Burada iş hayatına atıldım ve polislikten önce, sekiz yıl kadar farklı işlerde çalıştım. -Polis olmaya nasıl karar verdiniz? Kaya: Babam zaten emekli polisti ve polislerin içinde çok bulundum ama o yaşlarda Hollywood filmlerinin etkisiyle çok hoşuma gitmişti, aksiyonlu bir hayatları, havalı bir duruşları vardı ve buna özeniyordum. Fakat yaşım ilerledikçe ve kendimi tanıdıkça polislerin iyilere yardım ettiği, kötüleri kovaladığı bir hayatın parçası olma fikri ağır bastı. Tabii, Amerika’da polis olmak çok zor, İngilizce bilmiyorsunuz, eğitiminiz yok ve buradaki eğitimim lise düzeyindeydi, her işe alınmanız mümkün değildi. Bu zorlu süreç oldukça da uzundu. -Peki, polislik kariyeriniz nasıl başladı? Kaya: 2007 yılında sadece Greencard’ım vardı ve başvurabileceğim üç değişik departman bulunuyordu ve işlerin yüzde 99’u vatandaşlık şartı istiyordu. İngilizcem de kötü olduğu için bir sürü iş başvurum red aldı, yazılı ya da sözlü mülakatları geçemiyordum ama benim için prova niteliğinde oldular. 2009 yılında tekrar başvurulara başladım ve 2011 yılında Amerikan vatandaşı olunca her yere başvuru yapmak kolaylaştı. Üçüncü defa başvurduğum yerin üzerinden bir yıl geçti ve 777 kişinin başvurduğu polislikte, bir yılın sonunda 11 kişi kaldık. 15 testten geçtik ve bizi polis akademisine gönderdiler, yatılı bir eğitimdi. Mezun olduktan sonra departmanıma geri gönderdiler ve devriyeye başladım. “Mesajları kapatmanın izleyenlere arkamı dönmek olduğunu düşünüyorum” -Youtube kanalı fikri nasıl ortaya çıktı? Nasıl geri dönüşler aldınız? Kaya: Aslında benim Youtube olayım pek yoktu, 30 yaşındaki en küçük erkek kardeşimin işi ise internette oyun oynamak, hatta Pub G Mobile isimli oyunun Türkiye milli takımında oynuyor. O bana, “Sen niye bir Youtube kanalı açıp hikâyeni anlatmıyorsun? İnsanlar sever, neler yaptığını anlat” dedi ama ben oralı olmadım ilk başta fakat sonra ikna oldum ve büyük abime ismi ne olsun deyince, “Amerika’da bir aynasız” olsun dedi, bunu beğenmeyince “Amerikalı Aynasız” olsun dedi ve ilk anımı anlatarak başlamış oldum. Şu anda neredeyse 60 bin kişi tarafından takip ediliyorum. Gerçekten hiç beklemediğim seviyede pozitif geri dönüşler aldım, normalde Youtube hesaplarında bir kanalı seven olduğu kadar nefret edeni de olur ama benim kanalımın pozitiflik ortalaması yüzde 99.8 diyebilirim. Bir çok insan, “Abi seni çok seviyoruz, gurur kaynağımızsın” ya da “Çok mütevazısın, 20 bin takipçisi olanlar bile bloke ediyor, bakmıyor, sen sürekli bize yazıyorsun” diyor. Ben mail ya da sosyal medya hesaplarıma gelen tüm mesajlara küçük de olsa yanıt veriyorum. Moderatörlerim bunu doğru bulmuyor ama ben mesajları kapatmanın izleyenlere arkamı dönmek olduğunu düşünüyorum. -Amerikalı Aynasız’ın bir günü nasıl geçiyor? Kaya: Ben genelde sabahları kalkınca ayakta kahvaltı yaparım. Bir yandan kahve içip bir yandan yumurta yedikten sonra spor salonuna gider, koşar ya da ağırlık kaldırırım. Ardından eve gelip tavda tavuk yaparım. Kendi yemeğimi kendim yaparım, asla dışarıdan söylemem. Sonra da üniformamı giyerek işe giderim. Akşam üstü 16.00 ile 02.00 arası çalışır, 10 saatlik devriyenin ardında eve gelir uyurum. Federallikte ise Pazartesi ve Cuma sabah 08.00 ile 17.00 arasında ofise gidersin ve bir büro içinde soruşturma yaparsın. Fakat sabah düzenim asla değişmez. “Meslekte en hoşuma giden şey bir insanın hayatına pozitif bir dokunuş yaptığınızda bunu onların yüzünde görebilmeniz” -Youtube videolarınızda çok ilginç anılarınızı paylaşıyorsunuz. 24 Saat gazetesi okuyucuları için de bir anınızı paylaşabilir misiniz? Kaya: Polislik çok güzel, meslekte en hoşuma giden şey bir insanın hayatına pozitif bir dokunuş yaptığınızda bunu onların yüzünde görebilmeniz. Küçük bir hırsızlık benim için rutin ama bunu yaşayan kişi için çok büyük bir olay olabilir. Bir gün devriye gezerken bir anne aradı ve küçük kızının tutuklanmasını istediğini söyledi. Çocuğun yaşı 12 ya da 13 olay yerine gittim, anne zaten çok da kendine bakan biri değil, sosyal statüsü düşük biri. 9 yaşında bir oğlu da var ve “Buyrun” dedim, “Ben çocuğumun tutuklanmasını istiyorum, ona telefon almıştım ama bazı hataları nedeniyle elinden aldım. O da çantamdan gizlice alarak okula götürmüş, ayrıca masanın üstündeki bozuk para kavanozundan da 3 dolar çalmış” dedi. Bir kıza baktım, bir anneye, “Sen bundan dolayı bu çocuğu tutuklatmak istiyor musun?” Diye sordum. 10 yaş üstünü tutuklayabiliyorsunuz ama hapse girmiyor, bir kaç saat nezarette kalıp, ebeveyn tarafından teslim alınıyor ama siciline işliyor. Kıza, “Yaptın mı?” dedim, “Evet” dedi. “Neden?” dedim, “Ben telefonuma bakmak istiyordum o yüzden aldım. Parayı da okulda bir şey alabileyim diye...” cevabını verdi. Ben hem anneye karşı çıkmak istemiyorum hem de kızı tutuklamak istemiyorum sicilene işlemesin diye… Kıza bunun suç olduğunu bilip bilmediğini sordum, bildiğini ama neden yaptığını bilmediğini söyledi. Kız arkasını döndü, kelepçeledim ve ağlamaya başladı. “İşte böyle olacak, hırsızlıktan tutuklusun” dedim. Aldım, götürdüm ve arabanın arka koltuğuna oturtup kilitledim. Kız çok daha fena hâlde ağlamaya devam etti ama annesinin umrunda değildi. Annesine gidip, bunu şov amaçlı yaptığımı söyledim ve ona, “Kızın hırsızlık yapmadı, telefon onun ve aile içinde götürüp getirdi. Ortada duran para kavanozu ise burada yaşayan herkese ait, bu kız burada yaşamıyor mu? Kızın bir şey çalmamış. Eğer tutuklarsam siciline işleyecek ve ileride iş bulmayacak, hırsızlık, gasp yapacak. Şu anda hata ediyorsun. Gel, gidelim, kızın tutuklandığını sanıyor. Ben arabaya geçip rapor yazıyor gibi yaparken, sen de gelip kararını değiştirdiğini söyleyeceksin. Ben ısrarcı olacağım ama sen tutuklanmasını istemediğini yineleyeceksin ve hem kızına bir ders vermiş olacağız hem de seni daha çok sevecek. Ben de kötü adam olmaya razıyım” dedim. Olay aynen bu şekilde gerçekleşti ve o küçük kız annesine öyle bir sarıldı ki... Bir daha da haber almadım. -Türkiye’deki polis intiharlarına ilişkin de bir video yayınladınız. Bu konuda neler söylersiniz? Kaya: Türkiye’deki polis intiharı meselesini tesadüfen bir makalede gördüm, sonra araştırınca gündemde olduğunu anladım. Daha önce hiç bakmıyordum Türkiye’deki haberlere… Gencecik çocukların intihar sebepleri değişik, mesela biri amirinin güneş gözlüğünü çalmakla suçlanmış, onuruna yediremeyip intihar etmiş. Polislik inanılmaz saygın ama çok zor bir meslek. Çok kötü şeyler görüyorsunuz, ben ilk görevime başladığımda müdürüm bana, “Hayatın en büyük şovuna ön sırada bilet aldınız” demişti. İnsanların en kötü yönlerini görüyorsunuz, amirlerin baskısı ve iş koşulları derken bazı insanlar bunu kaldıramıyor. Polis kardeşlerim, intihar çözüm değildir, fırtına içinde sadece onu düşünürüz ama fırtına ömür boyu esmez. Her inişin çıkışı vardır ve fırtına yüzümüze vurduğunda, onun dışında parlayan bir güneş olduğunu unutmamalıyız. Zor durumdan geçen arkadaşlarımız oluyorsa, tavsiyem, git ve kendine güvendiğin birilerini bul, kız arkadaş, aile, her kimse bul ve kalbini aç, içini dök. İçinde tutarsan bir yerde patlak veriyor. Hislerini dök ama herkese değil, insanların yüzde 80’inin umurunda değilsin, yüzde 19’u “Bana olmasın” der ve ancak yüzde 1 sana gerçekten önem verir, onu bul ve paylaş. Bizim meslekte psikoloğa da gidemiyorsun, sakıncalı oluyor, sorunlarım var dersen rozetini ve silahını elinden alırlar. O yüzden güvendiklerinle mutlaka konuş, konuşmak çok önemli. İntihar çözüm değil, son mermiyi kendine kullanmayacaksın! Ne kadar kötü olursa olsun, dayan, bir gün iyi olacak…
Editör: Ahmet Ertüm