Barajlardaki su seviyeleri alarm verirken, Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) su tasarrufunu teşvik eden yeni bir uygulamaya geçti.
ASKİ tarafından açıklanan düzenlemeyle, su tarifeleri tüketim miktarına göre yeniden şekillendirildi. Aylık 10 metreküpe kadar su kullanan abonelere yüzde 10 indirim uygulanırken, özellikle 30 metreküp ve üzeri su tüketenlere kademeli zam geliyor. Belediyeye göre bu adım hem tasarruf bilinci oluşturmak hem de kaynakların daha adil bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla atıldı.
Ancak su tarifelerine dair bu yeni model yalnızca ekonomik bir düzenleme değil; aynı zamanda iklim krizi, kuraklık ve kentleşme gibi daha büyük bir sorunun parçası. Peki bu uygulama ne kadar etkili olacak? Ankara’nın su geleceği nasıl şekillenecek? Kişisel tasarruf çağrıları toplumsal farkındalık yaratabilir mi? Ankara kademeli su tarifesini Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız 24 Saat’e değerlendirdi.
“ASKİ’nin Suda Talep Yönetimine Geçişi İçin Önemli Bir Adım”
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin uygulamaya koyduğu kademeli su tarifesinin su tasarrufu açısından ne kadar etkili olabileceğini değerlendiren Yıldız, şunları kaydetti;
“ABB ASKİ Genel Müdürlüğünün yeni kademeli su tarifesi daha önce uygulanandan farklı bir tarifedir. Bu tarifenin amacı Ankara’da aboneler arasında su kullanımında oluşan büyük bir dengesizliği ortadan kaldırmak, suyun daha verimli kullanım alışkanlıklarını geliştirmek ve su tasarrufunu özendirmek olarak ifade edildi. Yeni tarife bu amaçlardan dengesizliğin ortadan kaldırılması ve suyun plansız ve amaç dışı kullanımının kontrol altına alınması, adil su kullanımı konularında fayda sağlayabilir.
Bana göre bu yeni tarifenin en önemli özelliği , ASKİ’nin suda talep yönetimine geçişi için önemli bir adım olması özelliğidir. Çünkü Ankara’nın mevcut ve gelecekteki su kaynakları üzerindeki miktar ve kalite baskısı artmaktadır. Bu durum sadece su arzının yönetimi ile sürdürülemez. Ankara’da bugünden başlayarak suda talep yönetimi anlayışının öne çıkartılması gereklidir. Tarife bu konuda bir başlangıç olabilir ve bu anlayış su yönetiminde yerleşebilir.
Bu su tarifeleri sosyo-politik etkilerden olabildiğince uzak bir şekilde uygulanabilirse faydalı olabilir. Bu uygulamanın 15 m3 ve 30 m3 üzerindeki su kullanımlarını, ki bunların toplamı kullanılan suyun yaklaşık yarısına karşılık geliyor, önemli ölçüde azaltacağını düşünüyorum.
Yapılan açıklamada barajlardaki su doluluk oranlarındaki artışı sonrasında eski tarifeye dönülmesi hususu yer almaktadır. Bu yaklaşımın Ankara’nın sürdürülebilir su geleceği açısından çok uygun olmayacağını ve kazanılan alışkanlıkların kaybedilmesine neden olacağını düşünüyorum. Su’da Talep yönetimi sadece su bedeli takdirini değil, su yönetiminin şebekedeki fiziki su kayıp kaçaklarını en aza indirme, eğitim, kurumsal verimlilik, suyun önemine dikkat çekme, su kullanım bilinci yaratma gibi bir dizi çalışmayı da kapsamaktadır”
“Dünya Örnekleri İncelendiğinde Kademeli Tarifenin Olumlu Sonuçlar Verdiği Söylenebilir”
Bu tür fiyatlandırma politikalarının dünyadaki örneklerine değinen Yıldız, şöyle devam etti;
“Dünyada kademeli su tarifesi uygulayan ülkelerde uygulamanın başarı düzeyi, ülkenin altyapısı, sosyoekonomik yapısı ve yönetim kapasitesine göre değişmektedir. Örneğin Paris ve Barselona gibi kentlerdeki uygulamalarda su tüketiminde düşüş yaşanmış ve adil dağıtıma faydalı olmuştur. Brezilya’nın Sao Paulo kentindeki uygulama tüketimi azaltmada kısmen başarılı olmuş, ABD’deki bazı eyaletlerde ise lüks aşırı su tüketimin kısılmasında etkili olmuştur.
Dünya örnekleri incelendiğinde kademeli su tarifesi uygulamasının genel olarak olumlu sonuçlar verdiği söylenebilir. Ancak kademeli tarife uygulaması tekil olarak değil bütüncül su yönetimi politikalarıyla birlikte etkili olmaktadır. Bu kapsamda ;Yerel koşullara uygun olarak esnek tarifelendirme, doğru su ölçüm sistemleri, abonelerle etkili bir iletişim stratejisi ,eğitim- bilinçlendirme kampanyaları ve özellikle sadece abone başı su kullanımına göre değil gelir gruplarına duyarlı bir kademelendirme yapılması durumunda bu uygulamanın başarı şansı artmaktadır.
Bu tür uygulamalar daha küçük ölçekte farklı sosyoekonomik seviyelerdeki abonelerin su kullanımlarına göre de farklı sonuçlar vermektedir. Suyun birim fiyatının artması veya azaltılması, bazı durumlarda su tüketimini azaltabilir, ama bu her zaman ve her kesimde etkili olmaz. Gelir düzeyi, alışkanlıklar, kültürel altyapı, farkındalık ve kullanım amacı bu etkinin boyutunu belirler. Fiyat artışı, etkin kamu politikaları ve eğitimle desteklenirse, su tasarrufu açısından daha etkili olabilir. Düşük fiyatlar suyun verimsiz kullanılması ve israf edilmesi sonucunu da doğurabilir.
Ayrıca suyu doğal ihtiyaç düzeyinde kullanan çekirdek aileler suyu zaten minimumda kullanılıyorsa, su fiyat artsa veya azalsa bile daha fazla tasarruf yapılması mümkün olmayabilir. 10 m3 ten daha az su kullanan abonelere yüzde 10 indirim uygulamasının etkisi de o abonedeki hane halkı sayısına ve su kullanım alışkanlıklarına göre farklılık gösterecektir. Ancak bu uygulama en azından vatandaşların suyu daha verimli kullanma konusundaki bilinçlerini arttırmaya yönelik bir ortamın oluşmasına katkıda bulunacaktır. Uygulamadan elde edilecek sonuçlar üzerinden yapılacak istatistiki değerlendirmeler yeni politikaların üretilmesinde faydalı olacaktır.”
“Su Yönetimi Sosyal, Ekonomik ve Ekolojik Hedefleri Arasında Çok Hassas Bir Dengeyi Gözetmek Zorundadır”
ABB'nin verilerine göre abonelerin yüzde 1,8’i suyun yüzde 13’ünü tüketiyor. Bu tür eşitsizlikleri su yönetimi açısından yorumlayan Yıldız, “Su bir insan hakkı olarak kabul edilmeli ve kamu hizmeti anlayışı ile temin edilmelidir. Su bedelini ödeme güçlüğü çeken kesimlere ise bedelsiz bir şekilde sağlanmalıdır. Bunun için su yönetiminde suya erişimde adalet ve tam verimlilik anlayışı esas alınmalıdır. Bu tür eşitsizlikler su yönetiminde tüm kesimlere adil su temin edilmesini zorlaştırmaktadır. Su, talebi sürekli olan, yaşamsal ve yerine başka bir kaynağın ikame edilemeyeceği çok özel bir doğal kaynaktır. Suyun bu özellikleri, daha yüksek bedeller ödeyenin büyük eşitsizlikler yaratacak şekilde daha çok su kullanma hakkına sahip olmasını önlemektedir. Su yönetimi bu nedenle sosyal, ekonomik ve ekolojik hedefleri arasında çok hassas bir dengeyi gözetmek zorundadır” ifadelerini kullandı.
“Yüksek Su Tüketen Faaliyetler En Etkili Şekilde Denetlenmeli”
İçme kullanma suyu ile tarımsal sulama ve havuz doldurma gibi çok yüksek su tüketen faaliyetlerin en etkili şekilde denetlenmesi ve yasal olarak en katı şekilde sınırlandırılması gerektiğini ifade eden Yıldız, şunları kaydetti;
“Birçok bölgemizde içme ve kullanma suyunun bu ve benzeri amaçlarla aşırı kullanılmasını imkansız kılacak kuraklık koşulları yaşayacağımız için fiyatlandırma hususu gündem dışı kalabilecektir.”
“2030 Yılından İtibaren Ankara’ya İlave Su Temini Gerekecek”
Küresel ısınma ve azalan yağışlar bağlamında Ankara’nın su güvenliğini değerlendiren Yıldız, Ankara’nın yağış rejimine ve toplam nüfusuna bağlı olarak kişi başına yağışın en düşük olduğu illerden biri olduğunu belirterek, “Bu yağışlar son dönemde daha da düzensizleşmiştir. Ankara’daki Barajların su havzaları bu su yılının başından bu yana çok az yağış almış, bu da barajlardaki ortalama doluluk oranlarını düşürmüştür. Ankara Barajlarına yıllara göre giren su miktarları 150 milyon m3 ile 661 milyon m3 arasında değişmektedir. Bu değişkenlik Ankara’ya kaliteli su arz güvenliğini zorlamaktadır. İklim değişikliği etkisi, artan nüfus, artan su talebi nedeniyle Ankara’nın miktar olarak su ihtiyacı artmaktadır. 2030 yılından itibaren Ankara’ya ilave su temini gerekecektir. Halen Ankara’da barajların ortalama aktif doluluk oranı yüzde 16 civarında olup barajlara hiç su gelmemesi durumunda 5 aylık su rezervi bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde sonbahar yağışlarının az olması durumunda Ankara’nın miktar olarak değil su kalitesi ve yüksek enerji maliyeti olarak sorun yaşaması durumu ortaya çıkabilir”ifadelerini kullandı.
“Şebekelerde Yüzde 40 Olan Kayıp Oranının Hızla Aşağıya Çekilmesi Büyük Bir Fayda Sağlar”
Ankara gibi büyük şehirlerin su sıkıntısı yaşamamak için hayata geçirmesi gereken uzun vadeli politikalardan bahseden Yıldız, şöyle anlattı;
“Suyunun büyük bölümü havzalararası transferle getirilen ve 5 sene içinde ilave su talebi olacak olan Ankara’da, su temininin ekonomisi, kalitesi ve miktarı çok daha önemli bir konu haline gelecektir. Bu kapsamda şebekelerde yüzde 40 olan kayıp oranının da hızla aşağılara çekilmesi çok büyük bir fayda sağlayacaktır. Ayrıca ABB’de ülkemizin su yönetiminde gerçekleşmekte olan yeni dönem hazırlıklarına yönelik uyum çalışmaları yapılması da önem taşımaktadır. Ankara’da suyun daha etkin yönetimi ve verimli kullanımı için bizim 3K prensibi dediğimiz uygulama yeterli olacaktır. Bu kapsamda Su’yu Koruma, Kullanma ve Kapasite Geliştirme alanlarında verimlilik esaslı çalışmalara ihtiyaç vardır. Su Sıkıntısı yaşamamak için tamamlanmakta olan “Ankara İli İçmesuyu Atıksu ve Yağmursuyu Yönetimi Master Planı 2054” deki görüş ve öneriler dikkate alınarak kısa orta ve uzun vadeli politikalar sürdürülebilir şekilde hayata geçirilmelidir.”
Kademeli Tarifede Hangi Sınırlar En Etkili Sonucu Verir?
Kademeli tarifelerde hangi sınırların en adil ve etkili olacağını değerlendiren Yıldız Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre 4 kişilik bir aile için aylık yaklaşık 6-12 m³ suyun temel ihtiyaç sayıldığını ve ilk kademenin bu sınırlar dikkate alınarak düşük fiyatla belirlendiğini ifade etti.
Yıldız, şöyle devam etti;
“Bunun yan sıra şehir veya bölge bazında yapılan su tüketim istatistikleri dikkate alınarak ortalama tüketimin altında bir değer için düşük fiyat belirlenebilir. Kurak bölgelerde kademeler daha sıkı tutulabilir.
Kademeli su tarifelerinde kademe sınırlarının belirlenmesinde en temel unsur suyun insani kullanım hakkının korunması olmalıdır. Daha sonra suyun adil ve verimli kullanılması gelir. Bu nedenle kademeli su tarifelerinde birinci kademe sınırının abone başına hacim esaslı genel bir değerlendirme yerine hanedeki kişi sayısı ve gelir grubunu dikkate alan dinamik bir değerlendirme yapılması gereklidir. Bu nedenle özellikle birinci kademe için gelir gruplarına duyarlı bir kademelendirme yapılması çok daha faydalı ve amaca uygun olacaktır.”