Gökçen Cabadan, son iki yılda ürettiği 13 yeni eserle, izleyiciyi içsel bir yolculuğa davet ediyor. "Anti-Baby" başlıklı tek kişilik sergisi, 10 Nisan – 3 Mayıs 2025 tarihleri arasında Öktem Aykut Galeri'de izleyiciyle buluşuyor. Sergi, sanatçının, bireyin kendi benliğiyle kurduğu ilişkiyi, ana rahmi metaforu üzerinden derinlemesine sorguladığı bir anlatı sunuyor.

Serginin adı, Cabadan’ın sanatını ve düşünsel sürecini anlamada kilit bir rol oynuyor. “Anti-Baby”, doğum sonrası büyüme ve yetişkinliğe geçişin getirdiği sorumlulukları sorgulayan bir içsel serzenişi temsil ediyor. Sanatçının, babasını kaybettikten sonra annesiyle ilgilenme sürecinde oluşan benlik ve yalnızlık temalarını eserlerine nasıl yansıttığı da sergide vurgulanan önemli bir tema. Cabadan, bir yandan insanın doğumdan sonra yalnızca yetişkinliğe geçmek için değil, aynı zamanda içsel bir boşluk ve kimlik arayışı içinde olduğunu anlatıyor.

Gökçen Cabadan Anti Baby2

Cenin pozisyonu güven arayışını gösteriyor

Sergide yer alan figürlerin sıkça cenin pozisyonunda yer alması, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ontolojik bir anlam taşıyor. Bu pozisyon, güvenli alan arayışı ve dış dünyanın devasalığı karşısında yaşanan yalnızlık ve benlik sorgulamasının bir yansıması olarak okunabilir. Sanatçı, figürlerin zamanla değişen bu güvenli pozisyondan uzaklaştığını ve dış dünyanın etkisiyle, yetişkinliğin getirdiği karmaşa ile karşılaştıklarını anlatıyor. Bu dönüşüm, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde bir varoluş mücadelesinin görsel bir temsili olarak öne çıkıyor.

Gökçen Cabadan Anti Baby3

Nesneler bazen keskin bazen belirsiz

Cabadan, sanatıyla nesnelerle olan ilişkimizi de sorguluyor. “Tüketim toplumuna dönüştükçe nesnelerle olan ilişkimiz dejenerasyona uğradı” diyor ve nesneleri ele alırken, onların anlamını ve içsel değerini yeniden keşfetmeye çalışıyor. Resimlerinde sıklıkla yer verdiği nesneler, bazen keskin detaylarla ve bazen de belirsiz bir şekilde sunuluyor. Bu yaklaşım, sanatçının nesneleri hem estetik hem de ontolojik bir boyutta ele alma çabasının bir yansıması.

Sanatçının kuru pastel ve yağlıboya gibi geleneksel teknikleri kullanması da, geçmişin sanat anlayışına bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Malzeme seçimlerinde, geçmişi modern bir şekilde ele alarak kendi dilinde harmanlaması, nesnelerle kurduğu derin ilişkiye olan saygısının bir göstergesi.

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden 2003'te mezun olan Belçika'ya yerleşen sanatçı 2006'da Gent Kraliyet Akademisi (KASK) Multimedya Bölümü'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan Gökçen Cabadan, sergiyi ve sanat yolculuğunu 24 Saat’e anlattı.

Gökçen Cabadan1

“Anti-Baby” sergisi, bireyin kendi benliğiyle kurduğu ilişkiyi ana rahmi metaforu üzerinden yeniden okuyor. Bu içsel dönüşe sizi iten temel motivasyon neydi? Serginin ismiyle bağlantısı nedir?

Babamı kaybettikten sonra annemin sağlık sorunu sebebiyle onunla yakından ilgilendiğim bir dönemde bana bakım verenlerin kendi aileleri ile kurduğu ilişkiyle kendi deneyimimin karşılaştırılmasından ortaya çıkan bir süreçti. Zaman içinde güvenli bölge olarak saydığın evin çözümlenmesi 44 yaşında kuir bir birey olarak geç kalmışlıkla, yetişkin olamamakla ilgili kendine karşı bir şikâyet diyebiliriz. Arkadaşlarımla espri konusu yaptığımız doğum kontrol hapının Almancada “anti-baby” hapı olarak adlandırılması komik gelmişti. Almancanın tek fikirli bir düşünceyi dil içinde inşa ederken bütün dalları budadığı gibi, anti-baby hapını alınca yetişkin olabilecekmişsin gibi direkt bir düşünce aslında.

Gökçen Cabadan Anti Baby5

Eserlerinizde sıklıkla rastlanan cenin pozisyonu, sadece fiziksel değil, ontolojik bir form gibi de okunabiliyor. Bu tekrarın izleyicide uyandırmasını umduğunuz düşünsel etki nedir?

Sergi içinde cenin şeklinde medikal bir modelden sonra cenin pozisyonuna benzer bu

güvenli pozisyonu arzulayan iki farklı figür daha görüyoruz. Bu figürler aşamalı olarak şekil değiştiriyor ve cenin pozisyonunu almakta yaşı ilerledikçe beceriksiz oluyormuş gibi görünüyor. Dış dünya ağır basıyor, nostaljik benlik oluşuyor. Fakat dış dünya masallarla dekore edilmiş durumda. Geleceğe hayvan alegorileri ile hazırlanan (ebeveynlerinin deneyimlerinin ve olası yaşayacaklarının) çocuklar bu birikimden faydalanamıyorlar. Bu yüzden sergi içinde zaman bir olasılığın iki farklı versiyonu resim enstalasyonu olarak gösterdim. Beachball raketine çarpan ve kaçan top ya da bir saç tıraşında hareket eden ellerin tıraşın bitme anında sabitlenmesi gibi…

Gökçen Cabadan Anti Baby4

“Tüketim toplumuna dönüştükçe nesnelerle olan ilişkimiz dejenerasyona uğradı”

Ev içi mekânlar ve içe dönük figürlerle örülü kompozisyonlar, konfor ve tehdit arasında gidip gelen bir psikodinamiğe işaret ediyor. Bu alanları nasıl kurguluyorsunuz?

Tüketim toplumuna dönüştükçe nesnelerle olan ilişkimiz dejenerasyona uğradı. Nesnelere saygı duymaya çalıştıkça, ister istemez bilinçdışı inşaların ve anomalilerin de farkına varıyorsun. Bu bana müzik gibi geliyor. Bir Dyson süpürgeyi resmederken parçalara ayrılabilen bir süpürgeyi iki tuvalde parçalanamayan bölgelerinden ayırmak sanki su dolu bir bardağın içine atılmış çay kaşığı refraksiyonu gibi nesnenin kırılmasının gerçek nesne (tuval nesnesi) üzerinde sağlamlaşmasını sağlıyor.

Gökçen Cabadan Anti Baby1

Kuru pastel ve yağlı boya gibi farklı malzemelerle çalışıyorsunuz. Malzeme seçimleriniz temayla ilişkili mi?

Kuru, yağlı pastel, suluboya ve yağlıboya tekniksel olarak çeşitlendirilmiş geçmişi olan geleneksel malzemeler. Sanatçıların kullandığı malzemeler üzerinde uzmanlaşmaları benim ilgimi çekiyor. Bunu bir miras gibi ele alıyorum. İçinde olduğum bu çağa uydurmak; kendime göre eklemeler, elemeler yapmak; sırtını bir geleneğe dayamak nesneye saygıyla ilişkili bir kavram. Bunu sanat nesnesini yüceltmek değil, daha çok içselleştirmek olarak ele alıyorum.

Gökçen Cabadan Anti Baby6

Yönetmen Fatih Akın'dan Türkiye eleştirisi: “Gangsterler tarafından yönetiliyor”
Yönetmen Fatih Akın'dan Türkiye eleştirisi: “Gangsterler tarafından yönetiliyor”
İçeriği Görüntüle

“Benliği sorgulamak ancak bitmiş bir benlikle mümkündür”

Yalnızlık, işlerinizde tekrar eden bir tema. Sizce yalnızlık yaratıcı bir alan mı yoksa mücadele edilmesi gereken bir durum mu?

Mücadele edilmesi ya da talep edilmesi gereken bir durum mu, bunu bilmiyorum. Yalnızlık üretim için konforlu bir alan olabilir. Yalnızlık bu alanda sadece bir tespit. Bir portre.

Gökçen Cabadan Anti Baby7

Eserlerinizde sıkça “benlik” kavramıyla karşılaşıyoruz. Sizce bireyin kendi benliğini sorgulaması günümüzde nasıl bir anlam taşıyor?

Benlik kavramı artık çok karışık bir kavram; gözlemleyen ve bilinç fizik ve matematik biliminin meselesi. Psikoanalitik olarak ele alırsak benliği sorgulamak ancak bitmiş bir benlikle mümkündür. Kendi kendine konuşurken sesler, kelimeler, cümleler bir boşluğa seslenir. O boşluk o söylemden besleniyorsa benliği sorgulamak dışarısıyla karşılaştırma ile belki mümkündür. Karşılaştırdığın şey de ister istemez bir tasarımdır; yani benliği sorgulamak ontolojik olarak imkansızdır.

Gökçen Cabadan Anti Baby8

Türkiye’den Belçika’ya, oradan da uluslararası sergilere uzanan bir yolculuğunuz var. Farklı coğrafyalar sanat anlayışını nasıl etkiledi?

Belçika’ya DEÜ GSF Resim mezuniyetimden sonra Multimedia lisans ve yüksek lisans eğitimleri için gittim. Belçika Flaman ve Frankofon kültürlerinin kesiştiği bir ülke. İki kültürün çatısı altında bir göçmen olmak ilk başta bir gerilim oluştursa da bir süre sonra her yere ait olabildiğin bir süreci de beraberinde getiriyor. Türkiye’de Batı Avrupa sanatından elde ettiğin bilgi daha akademik ve steril bir bilgi iken, orada mekân ve yaşam bütünlüğü içinde bunu izlemek kendi kültürün içindeki değerleri de görmeni sağlıyor. Örneğin Beuys’un keçelerle kaplı oda yerleştirmesini görmek babamın (koltuk tamiri yapıyordu) atölyesine doldurduğu sünger ve keçe tabakaları estetiğini de fark etmemi sağladı.

Paris’teki Cité des Arts sanatçı programı gibi deneyimler sanatçı kimliğinizi nasıl dönüştürdü?

Cite des Arts programına katıldığım dönemde zaten Brüksel'de yaşıyordum. Ama altı ay gibi uzun süre kaldığında Musee d’orsay de bulunan pastelleri inceleme fırsatım oldu. Paris’teki dönem, pastel tekniğine ve farklı markaların çeşitli ürünlerine aşina olmamı sağladı.

“Anlatı bir anlaşmadır”

Çalışmalarınızda benlik ve bedenin mekâna yerleşimi ön planda. Bu yerleşimi kurarken kuramsal arka planınızdan nasıl besleniyorsunuz?

İlgimi çeken şeyler çok absürt olsa da onlara saygı göstererek, onlarla denklemler kurarak kendi içinde tutarlı bir evren oluşturma çabasını hayatımın o dönemlerinde kazandım.

İzleyiciyle aranızda nasıl bir görsel okuma ilişkisi kurmak istiyorsunuz? Resimlerinizin anlatıyı mı, hissi mi öne çıkarsın?

Kesinlikle hissi ortaya çıkarmaya çalışırım. Anlatı bir anlaşmadır. İzleyiciyle kurduğum ilişkide ona bu nesnelere nasıl bakması gerektiğini anlatmak haddime değil. Onların ne olduğunu ben de bilmiyorum. İzleyiciyle estetik üzerine dayanışma yapmak benim için daha doğru bir açıklama olur. Eserlerimle ilişki kurabilen izleyici muhtemelen benimle aynı hissi akrabalıktadır.

Muhabir: Ahmet Çağatay Bayraktar