Ara Güler Müzesi’nin, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi ev sahipliğinde, Ankara’da ilk kez açtığı “Aphrodisias” sergisinde, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren Aydın’ın Geyre Köyü’ne ait ikonik fotoğraflar yoğun bir ilgiyle takip ediliyor. Doğuş Grubu Sanat Danışmanı Çağla Saraç, sergiye ilişkin detaylı bilgiler vererek, Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) ve Ara Güler Müzesince yürütülen projeler hakkında da önemli anekdotlar paylaştı

NAZ AKMAN/ANKARA - Ara Güler Müzesi, foto muhabiri, fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in 1958-1990 yılları arasında farklı zaman dilimlerinde fotoğrafladığı Aydın’ın Geyre Köyü “Aphrodisias”a ilişkin serisiyle ilk kez Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi ev sahipliğinde Başkentli sanatseverlerle bir araya geldi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Volkswagen ana sponsorluğunda açılan “Aphrodisias-Ara Güler” sergisinde, Güler’in orijinal karanlık oda baskıları, uluslararası yayınlar ve yazışmaları, “Aphrodisias Çığlığı” kitabına yönelik notları ve kitap maketi ile çok sayıda fotoğrafı ziyaretçilerle buluşturuldu. UNESCO Dünya Miras Listesi’ne henüz girmeden önce 1958 yılında Hayat Dergisi’nde foto muhabirliği görevi nedeniyle bölgeye ilk kez giden Türkiye’nin önemli foto muhabiri ve sanatçısı Ara Güler, o tarih itibariyle 40 yılı aşkın süre Geyre Köyü’nü fotoğraflayarak, bölgenin tescillenmesi için önemli çalışmalar yürüttü. Kendi deyimiyle “Aphrodisias’ı ben keşfettim” diyen Ara Güler, yerleşim yeri olarak kullanılan köyün arkeolojik önemine ilişkin uluslararası yayınlarda çeşitli yazıları kaleme alarak farklı dönemlerde çektiği fotoğraflarla beraber bugün Aydın’ın Geyre Köyü ve civarının Aphrodisias Arkeolojik Alanı olarak tescillenmesini ve UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmesine önemli oranda katkılar sundu. 2018 yılında Ara Güler’in 90’ıncı yaş gününde “Islık Çalan Adam” sergisiyle açılan Ara Güler Müzesi, Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) ile bomontiada’da sanatçının şimdiye kadar sahip olduğu koleksiyona ilişkin envanter çalışmaları yaparak arşivi sanat meraklılarına sunuyor. Bu kapsamda ilk kez Ankara’da “Aphrodisias” ile sergi açan Müze, sanatçının fotoğraf makinelerini, ikonik fotoğraflarını, karanlık oda baskılarını ve pek çok notunu 28 Şubat Salı gününe kadar Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde sergileyecek. Doğuş Grubu Sanat Danışmanı Çağla Saraç, Ara Güler objektifinden “Aphrodisias”ı ve diğer tüm arşivini titizlikle yürütülen çalışmalar sonucunda kamuoyuyla paylaşan müze ve araştırma merkezi hakkında detaylı bilgiler verdi. Saraç, “Amaç, Ara Güler eserlerinin ömrünü uzatmak” Türkiye’nin uluslararası standartlara sahip ilk fotoğraf sanatçısı müzesi olma özelliğini taşıyan Ara Güler Müzesi’nin 16 Ağustos 2018’de bomontiada İstanbul’da ziyaretçilerine kapılarını açtığını anımsatan Saraç, “Ara Güler ile yapılan iş birliği sonrasında Ara Güler Doğuş Sanat ve Müzecilik A.Ş. çatısı altında yapılandırılan Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi’ni (AGAVAM) kurduk. Ara Beyin, Güler Apartmanı’nda özenle koruduğu eserlerini bomontiada’ya taşıyarak, arşiv ekibimizle bunların tasnif, envanter, koruma, sayısallaştırma ve indeksleme işlemlerini yürütüyoruz. Amacımız müzeyi, yayınları ve araştırmacıları destekleyecek envanter ve konservasyon çalışmaları yaparak, arşivin nihai depolamasını sağlayıp Ara Güler eserlerinin ömrünü uzatmak. Yüksek teknolojik altyapı ile kurulan merkezimizi yakınlarıyla birlikte sık sık ziyaret eden Ara Bey de çalışmalardan oldukça memnundu. Müzemizde işlediğimiz ve iyi duruma getirdiğimiz eserleri sergi yoluyla sanatseverlere sunuyoruz. Kamuoyuyla paylaştığımız arşiviz ise şimdiye kadar görülmemiş görüntü kalitesine sahip bir arşiv. Tüm bu düzenlemelerimizi Ara Beyin tarzına sadık kalarak yapıyoruz. Mümkün olduğunca arşivi kamuoyuyla paylaşmak için çalışıyoruz” dedi. “Aphrodisias’ı ben keşfettim” Güler’in Ankara’da sergilenen “Aphrodisias” sergisinde gösterilen fotoğraflarının 1958 yılında başlayan hikayesine değinen Saraç, “Güler, Hayat Dergisi’nde foto muhabirliği yaptığı dönemde Kemer Barajı çekimi için Geyre’ye gitmesi için görevlendiriliyor. Baraj çekiminin uzaması nedeniyle şoför ile karanlığa kalıyorlar ve yollarını kaybediyorlar. Yanan ışıkları takip ederek bir köye gidiyorlar ve köy kahvesinde soluklanıyorlar. Kahvedeki masaların ise Roma sütun başlıklarını andıran tarihi dokusu dikkatini çekiyor. Bunun üzerine sabah uyanıp ilk işi bu köyü ziyaret etmek oluyor. Köy halkının ören yeri üzerinde bir yaşam kurduğunu görüyor. Bölgede Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’nın kesintisiz yerleşimi mevcut. Ara Bey bu katmanları fark ederek siyah beyaz fotoğraflar çekiyor ve tarihi kalıntılar üzerindeki o köy yaşamının izlerini belgeliyor. 1960’larda ise köy bu alandan kaldırılıyor. Bunu Ara Bey’in o dönem çektiği fotoğraflardan anlayabiliyoruz. Burada çekilen fotoğrafları ve Aphrodisias ile ilgili metni uluslararası basına servis eden Ara Bey, sonraki yıllarda Prof. Dr. Kenan Erim ile yollarının kesişmesi ve Erim’in de bu bölgeyle ilişkisinin başlamasına ve bir anlamda bölgenin UNESCO’nun dikkatine sunulmasına büyük ölçüde katkı sunmuş olur. Hatta kendi deyimiyle ‘Aphrodisias’ı ben keşfettim’ der. Güler hikayesinde, Aphrodisias’ın taşların çalıların arasından kendisine baktığından dem vurup ‘çığlık atıyorlardı, bağırıyorlardı, beni kurtarın çıkarın buradan diyorlardı’ demişti. Nitekim bu anlamda yaklaşık 40 yıl boyunca verdiği mücadelede haklılık payının ne kadar yüksek olduğunu görebiliyoruz. UNESCO 2017 yılında Aphrodisias Arkeolojik Alanı olarak bölgenin tescili ve Dünya Miras Listesi’ne girişi için gerekli resmi hamleyi yaptı” bilgisini verdi. “Kendisi ve kariyeri için önemli bir dönüm noktası” Aphrodisias foto-röportajın Ara Güler’in kariyeri açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Saraç, “Ara Güler’in çok sayıda ikonik fotoğrafı var. Aphrodisias dosyası en önemli foto-röportaj çalışmalarından biri. Bu çalışmanın kendisi ve kariyeri için önemli bir dönüm noktası olduğunu söylerdi. Nitekim çalışmayı öylesine özenle hazırlamış ki Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Aphrodisias Çığlığı’ kitabının birebir boyutlarda elleriyle hazırladığı maketini incelerken sayfa sayfa fotoğrafları, eskizleri ve metinleriyle ne kadar titiz çalıştığını görebiliyoruz. Serginin önemli noktalarından biri, Ara Beyin 40’a yakın karanlık oda baskılarının da yer alması. Karanlık oda baskılarının samimiyeti oldukça kıymetli. Ara Güler, her ne kadar foto muhabir olarak tanınsa da gençlik yıllarında özellikle edebiyata, şiire, hikâyeye, tarihe oldukça meraklıymış. Okul gazetesinde, dönemin gazetelerinde kısa hikayeler yazarak sanat alanında kendini gerçekleştirmiş ve bu yönünü hiç kaybetmemiş. Bu estetik duyarlılığını, edebi yönünü tek bir kareyle çektiği fotoğraflardaki derin anlamda görebiliyoruz. Henüz çocukken daha fotoğrafçılık kariyerine başlamadan önce kullanılmış film şeritlerini editleyerek yeni filmler yaratıp belgesel çekiyormuş. Bu sanatsal yönüyle arkeolojiye de oldukça ilgi olması bir tesadüf değil, çok doğal bir içgüdü, buna bağlı olarak yurt içi ve yurt dışında çok sayıda ören yerinin fotoğrafını çekiyor. Ara Bey entelektüel biri olarak tarihe, arkeolojiye, edebiyata, sanata ilgi duyan biriydi” dedi. “Ankara izleyicisi bizler için çok kıymetli” Başkentte ilk kez açtıkları serginin yoğun ilgiyle takip edildiğini belirten Saraç, “Erimtan’ın kendine özgü dokusu içinde Ankara’da ilk kez açtığımız bu sergimiz büyük bir ilgiyle takip edildi. Ankara izleyicisi bizler için çok kıymetli, dolayısıyla bir sergi açmış olmaktan oldukça mutlu ve gururluyuz. Erimtan Müzesi’nin hemen girişte küçük bilgilendirici koçanları vardır, katılımcılar bunlardan bir nüshayı anı olarak alabiliyor. Müzedeki sergi süresince bu koçanlardan normal şartlarda bir iki tane tüketilirmiş. Aphrodisias- Ara Güler sergisinin ikinci haftası iki koçan bitmiş, buradan da Ankaralıların Ara Güler’e göstermiş olduğu ilgi konusunda fikir sahibi olabiliyoruz” sözlerine yer verdi.

Editör: Ahmet Ertüm