Kavramsal protest sanatçı ve yazar Erhan Us, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla izlenime açtığı “Ataerkilled” sergisinde toplumsal cinsiyet rollerinin öldürücü alışkanlıklara dönüşmesini 20’ye yakın yerleştirme, resim ve fotoğrafla gözler önüne serdi

NAZ AKMAN/ANKARA - Kavramsal protest sanatçı ve yazar Erhan Us, geçtiğimiz aylarda sanat izleyicileri tarafından yoğun ilgiyle takip edilen “Entelektüel Ölüm” isimli sergisinin ardından 11’inci kişisel sergisinde bu kez kadına yönelik her türlü şiddete sanatsal imgelerle göndermelerde bulunarak fark yarattı. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla “Ataerkilled” ismiyle yeni kişisel sergisine imza atan Us, toplumsal cinsiyet rollerinin öldürücü alışkanlıklara dönüşmesini 20’ye yakın yerleştirme, resim ve fotoğrafla gözler önüne serdi. 25 Kasım-31 Aralık 2021 tarihleri arasında İstanbul Uniq Expo’da izleyici ile buluşan Us’un eserlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği, muhafazakâr yapının bedene tahakkümü, fırsat eşitsizliği, ayrımcılık, dayatılan güzellik kavramı, cinsel suçlar, metalaşma, moda-istismar gibi konular merkeze alındı. Sergi, Us'un geçen yıllarda Tokyo Metropolitan Müzesi, Londra, Miami, Roma, Sydney, Rahmi M. Koç Müzesi, SaatchiArt gibi beş kıta, 26 ülke ve birçok şehirde sergilenmiş yapıtlarından oluşuyor. Us’un mini sergisi, Uniq İstanbul’un 1500 m²’lik sergi alanı Uniq Expo’da 70 sanatçı 100 kadın seçkisine eşlik ediyor., Us, “Normalleştirme olay mahallini hazırladı” Geleneklerin ve inanç sistemlerinin bireylerin vücut bütünlüğüne tahakküm arzusu ile sistemin normalleştirme eğiliminin suça zemin hazırladığını vurgulayan Kavramsal protest sanatçı ve yazar Erhan Us serginin manifestosunu, “Toplum denilen o tanımsız şeyin travmalara çektiği yara bantlarını ve körlüklerini birer göz bandı yapıp taktığı bizlerin, tarihte yalnız ve ancak şekil değiştiren 'tatlı hatıralar'a birer şeker daha atıp içerken, şiddetin tekrar üretildiği aklımızdan bile geçmeyen bu iğrenç şekilciğin dağınıklığı arasında kadın, erkek, meta, dualite sonunda yersiz bir kimliksizleşme.'Süs'leştirilip yaşamı eve sıkıştırılan, işinde üzerine cam tavanlar atılan, muhafazakârlaşmanın kutsallarla paketlediği, anahtar kimliği anneleştirilen, moda istismarıyla hızlı tüketim öğesi yapılan kadın modelleri ve yanında bazı anlamsız beden mecburiyetleri. Ataerkil içerikten vazgeçmeyen ve hiçbir zaman da 'hakimiyetini' teslim etmemek planlarıyla vazgeçmeyecek inanç sistemleri bin yıllardır bireyin vücut bütünlüğüne tahakküm arzusunda. Türümüz aydınlanma davalarının sonunda yine dogmaya, geleneklere, inançlara sığındı. Sistemin zihne işlediği ‘normalleştirme’ suça zemin yaratırken; haksız tahrik, iyi hâl, ceza indirimleri, duygusal bahanelere sarılmış cinayetler, kapatılmış soruşturmalar, sağlanmayan koruma, sınırlarını bilmeyen birey hazırladı olay mahallini. Gelenekler ve dedikodu ile kişiyi sınırlarken toplum, düzeni ifşa edenler erkek 'otoriteler' ya da ataerkil kadınlar tarafından susturuldu” ifadeleriyle belirtti. “Kabullenilme endişesinden kurtulamayan bireyi, ikiyüzlü uygulamalara iten yargılama kriterleri” Toplumun tepki göstermediği pek çok geleneksel ritüelin kadın mücadelesi ve kazanımlarını görmezden geldiğine dikkat çeken Us, devamla “Toplumun görünüşün aldatıcılığı ile geçiciliği dışında, sığlıkları kamufle etme özelliği de var evet; kabullenilme endişesinden kurtulamayan bireyi ikiyüzlü uygulamalara iten yargılama kriterleri arasında kitlelerin. Toplumun refleks göstermediği kız isteme, kırmızı kuşak, tanımlanmış oyuncak ritüelleri, naz yapan, prensesleştirilen, evlilik amacı yüklenen, erkeğe itaatkâr cici kız kodları ve sayısız benzeri; kadın mücadelesi ve kazanımlarını görmezden yine gelme eğiliminde. Belirlenmiş rollerden-dayatmalardan kurtulmanın, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, feminizmin-güçlü kadın duruşunun önünde bugün en büyük engel; medyanın reytingler, tiraj ve onaylanmak; erkek ile ataerkil kadının da ‘uyum veya emir’ uğruna, devam ettirdiği geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri” sözlerine yer verdi.
Editör: Ahmet Ertüm