Son Dakika

AYM, Berberoğlu kararı: Keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilmez

Abone Ol
MAHKEMELER AYM KARARINI UYGULAMAKTAN KAÇINAMAZ 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı ile derece mahkemelerinin görev ve yetki alanına müdahalede bulunduğunu ileri sürerek başvurucu yönünden yargılamanın yenilenmesine yer olmadığına ve mahkumiyet hükmünün aynen infazına karar vermiştir. Başvurucunun anılan karara yönelik itirazını inceleyen İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi ise yeniden yargılama yapma yetkisinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde olduğundan bahisle itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair bir hüküm tesis etmiştir. Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hükmün herhangi bir istisnası bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemeler ve kamu gücünü kullanan diğer organlar Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten kaçınamaz. YEREL MAHKEMELERİN DİRENME YETKİSİ YOK Anayasa, kamu makamlarına ve derece mahkemelerine Anayasa Mahkemesi kararlarına direnme veya bağlayıcılığını tartışma yetkisi vermemektedir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, yapılması gerekenleri ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini kapsar. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmaması, Anayasa ile açıkça çelişen ve anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulamadır. Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınmış olan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği şeklindeki Anayasa Mahkemesi kararına rağmen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması başvurucunun aynı hakkının bir kez daha ihlaline neden olmuştur. YEREL MAHKEME KARARI ANAYASA’YA AYKIRI Mahkumiyet hükmünün TBMM Genel Kurulunda okunmasıyla milletvekilliği sıfatı sona eren başvurucu 5 Haziran 2020 tarihinde ceza infaz kurumuna konulmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin başvurucu hakkındaki hak ihlali kararına rağmen ilk derece mahkemesi yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına ve mahkumiyet hükmünün aynen infazına karar vermiş, itiraz mercii de itirazı reddetmiştir. Derece mahkemelerinin kararlarının Anayasa'nın sözüne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Böylece başvurucunun hükümlü statüsünün devam ettirilmesi hukuki dayanaktan yoksun hale gelmiştir. Başvurucunun ceza infaz kurumunda hükümlü statüsü devam ettirilmesi Anayasa'nın 83’üncü, 153’üncü ve 19’uncu maddelerine aykırılık oluşturmaktadır. AKSİ HALDE HUKUK DEVLETİNDEN BAHSEDİLEMEZ Anayasa'nın 2. maddesinde anlamını bulan hukuk devleti retorikten ibaret değildir. Kamu gücünü kullanan organların, mahkemelerin ve bireylerin hukuka uygun davranmadıkları bir ülkede hukuk devletinin varlığından söz edilemez. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki Anayasa'nın 153. maddesinin açık hükmüne rağmen her ne sebep ve mülahaza ile olursa olsun yerine getirilmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bu ilkenin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmektedir. KEYFİ KARARLARA MÜSAADE EDİLEMEZ Bu kapsamda, türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfî kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. “CEZAİ SORUMLULUK DOĞURUR” UYARISI Bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır. Anayasal düzenin korunması yalnızca Anayasa Mahkemesi’ne ait bir görev değildir. Anayasal kurumların, kamu gücünü kullanan organların, gerçek veya tüzel kişilerin Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır. TBMM VE HSK’NIN DA SORUMLULUĞU VAR… KARAR MECLİS'TE Anayasa Mahkemesi’nin Kadri Enis Berberoğlu ve kararlarında tespit edilen hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve kararların gereğinin yerine getirilmesi yalnızca ilgili derece mahkemelerinin değil başta TBMM ile Hakimler ve Savcılar Kurulu olmak üzere kamu gücünü kullanan diğer organların da görevidir. Bu sebeple ihlal kararının ilgili kurumlara da gönderilmesi gerekir.