Son Dakika

Aysev: Medya yok olursa halkın haber alma hakkı da yok olacaktır

Abone Ol
Medya organlarının kapatılması yüksek olan işsizlik oranlarını daha da arttırmakta. İşsiz gazeteci sayısı her geçen gün daha da artmakta. Sektörde işsizlik oranı yüzde 30’ lara vardı. Bugün 12 bin civarında meslektaşımız işsiz. Kâğıt yokluğu nedeniyle medya kuruluşlarının kapatılmasıyla bu oran daha da artabilir.” TBMM’ ye sunulan bu teklifte, kâğıdın teminindeki tüm vergilerin indirilmesi istenmiştir. Yaşanan kağıt krizi nedeniyle basın kuruluşlarının tek tek kapanmayla yüz yüze kaldıkları, basın sektöründeki işsizliğin daha da artacağı belirtilmiştir. Sağlıklı, özgür, yüksek okunurluk düzeyi olan bir medyanın yaratılabilmesi için, devlete, siyasete, halka, gazetecilere, medya örgütlerine, gazete ve televizyon kanalı sahiplerine ve en önemlisi okurlara ve izleyicilere düşen görevler nelerdir? Bu sorunun cevabı, şu sıralarda birçok ilgili çevrede aranıyor. Konu sadece medya açısından değil, demokratik rejim, özgür ve çağdaş toplum açısından da büyük önem taşıyor. 20 Eylülde Basın İlan Kurumu Genel Kurulu da kendi yetki ve sorumluluğu açısından bu konuyu görüştü. Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu başkanı Sayın Nuri Kolaylı’ nın önerisi ve Cemiyet başkanımız Sayın Nazmi Bilgin’ inde desteğiyle, oybirliğiyle şu kararlar alındı: “Gazetelerin zorunlu asgari yüzölçümünde kâğıt tasarrufu için yüzde 20 indirime gidildi. Ankara, İstanbul, İzmir haricindeki yerlerde 1.50’ den 1.12’ ye düşürüldü zorunlu asgari yüzölçümü. İstanbul, Ankara, İzmir’de yayınlanan gazetelerde ise 2.25’ ten 1.50’ ye düşürüldü. Bu, yüzde 20 kağıt tasarrufu demek. Asgari fiili satış adedi İstanbul’ da yayınlanan gazeteler için 5 binden 4 bin oldu. Ankara ve İzmir 3 binden 2 bin 400’ e düşürüldü. Diğer yerlerde 500’ den 400’ e düşürüldü.” Sorunun çözümü açısından bu kararlar doğru bir başlangıçtır. 81 milyonluk Türkiye için gazete okur sayısı son derece düşüktür. 81 milyonun okuma seviyesine oranla gazete okuru sayısı yukarıdaki sorunun ne kadar hayati bir önem taşıdığını gösteriyor. 2.413.093’ ten ibaret olan 21 ulusal gazete toplam tirajı; 81 milyon nüfusun % 3’ ünden ibarettir. Bu rakam, gazetelerin tirajının giderek artan nüfusla ters orantılı olarak düştüğünü gösteriyor. Medyanın tek yanlı ve bağımlı yayın yapmasının bu konuda önemli rolü vardır. Okur sayısı bu kadar düşük olunca 3-5 gazetenin dışında kalan ve sadece resmi ilana bağımlı olan yüzlerce gazetenin tirajları minimum seviyededir. Televizyon kanallarının izlenme oranlarına bakıldığında, ezici çoğunlukla izleyicinin haber yerine magazin ve dizi izlemeyi tercih ettiği görülür. Ajans Press’in RTÜK’ten derlediği verilere göre günün büyük bir kısmının televizyon izlenerek geçirildiği  Türkiye’de ilk tercih magazin programları ve diziler oldu. Basında çıkan haberler incelendiğinde, magazin haberlerinin dizi haberlerinin önüne geçtiği görüldü. Geçtiğimiz yıldan itibaren 18 bin 586 magazin haberi yapılırken, dizilerle ilgili ise medyaya 6 bin 177 haber yansıması olduğu belirtildi. İstanbul halkının televizyondaki ilk tercihi magazin programları oldu. Ankaralı izleyiciler ise dizileri daha çok tercih etti. Televizyon izleyicilerinin profilinin çıkarıldığı araştırmada, kadın izleyiciler sırasıyla bilgi yarışması, dizi, kadın programları, reality show ve magazin programlarını ağırlıklı olarak izledi. Erkek izleyiciler ise yalnızca tartışma programlarının olduğu dilimde kadınların önüne geçti. Ajans Press’in medyada gerçekleştirdiği araştırmaya göre ülkelere göre televizyon izleme oranları şöyle: Türkiye 330 dakika, Japonya 265 dakika, İtalya 261 dakika, Polonya 247 dakika, İspanya 244 dakika, Rusya 239 dakika, İngiltere 232 dakika, Fransa 226 dakika, Almanya 221 dakika, Brezilya 217 dakika. TV izleme oranında Türkiye birinci sıradadır. Bunun sonucu TV’ de magazin ve dizi izlemeyi tercih eden Türk insanı gazete okumuyor. Gazete tirajının yıllar itibariyle seyrine de bakalım. Mustafa Şeker’ in tirajla ilgili araştırması şöyledir: “Türkiye’deki gazete tirajlarıyla ilgili ilk bilgiler Cumhuriyet öncesine dayanmaktadır. 1960 yılında 1 milyon 400 bine ulaşan tirajlar, 1970’ e kadar olan dönemde ise demokrasiye dönüş sürecindeki gelişmelere de bağlı olarak gazete tirajları 1 milyon 500 binden 2 milyona çıkmıştır. Sonraki 5 yıllık dönemde tirajlarda 500 bin artış meydana gelmiş ve 1975 yılı toplam tirajı 2 milyon 500 bine ulaşmıştır. 24 Ocak 1980’ deki ekonomik kararların getirdiği ekonomik yük ve 12 Eylül müdahalesinin etkisiyle tirajlar 1 milyon 700 bine kadar düşmüş ve 1979 düzeyine 3 yıl sonra ulaşabilmiştir. 1985’ te 3 milyona çıkmış ve 1990’ a kadar bu civarda kalmıştır. 1990’ lı yıllarda zaman zaman 6 milyona ulaşan tirajlar 1995 yılında ortalama 5 milyon 500 bin olarak gerçekleşmiştir. 1930-1940 yılları arasında ise yüzde 23’ lük nüfus artışına karşılık yüzde 120’lik gazete tirajı artışı meydana gelmiştir. 2018 yılında ise nüfus 81 milyonu aştı. Tirajlar %3’ e düştü. Günümüzde, yazılı basının tirajını etkileyen bir önemli neden de, internet ve sosyal medya yayıncılığıdır. Ancak, internetten yayınlanan radyo-tv ve sosyal medya yayınlarına da sansür ve engelleme öngören bir yönetmelik RTÜK tarafından kabul edildi. Bir ay içinde, internet yayıncılarının yayın lisansı ve iletişim yetkisi için, RTÜK’ e müracaat edip lisans almaları gerekecek. Aksi taktirde mahkeme kararı ile kapatılmalara ve suç duyurusuna muhatap olacaklar. Üstelik, RTÜK, erişimin durdurulması için, mahkeme kararını da beklemek zorunda olmayacak. Yayın yargıya taşındığı anda, BTK(Bilişim Teknolojileri ve İletişim Kurumu) RTÜK’ ün isteğiyle yayını engelleyebilecek. Halen bu yayınları yapan bütün internet yayıncıları, bu yönetmeliğin kapsamında kalabilir. Yerli yayınların yanı sıra, Medyascope, DW ve BBC’ nin Türkçe yayınları da engellenebilir. Bu kısıtlama, ifade ve medya özgürlüğünün her anlamda sansürlenmesinin son örneğidir. Sonuç olarak, yazılı-görsel ve sosyal medya, internet yayıncılığı ve çalışanları, çok ciddi bir ekonomik bunalım ve işsizlik tehdidiyle karşı karşıyadır. Medya yok olur, gazeteciler işsiz, güçsüz kalırsa, ulusumuzun, halkımızın haber alma, bilgilenme, gerçekleri öğrenme hakkı yok olacaktır. Özgür olmayan basın ve medya kavramı, yok olan basına ve medyaya dönüşecektir. Demokrasi karanlığa gömülecektir. Böyle bir karanlıkta ne iktidar ne muhalefet görevini gereğince yapamaz. Bu durum herkesin aklını başına devşirip, özgür medyayı, özgür ulusu ve özgür demokrasiyi korumak için sağduyulu olmasını gerektiriyor. Bizler de yeri geldiğinde, sesimizi ilgililere duyurmak durumundayız. Bu toplantı bu sesi en güçlü biçimde yükseltmemiz gereken bir ortamdır. Umudumuzu korumalıyız. Saygılarımla. 30.09.2018”