Baba

Kıvanç El Bu yazı biraz kişisel olabilir… Her evladın babasıyla sorunlu bir d...

Abone Ol

Kıvanç El

Bu yazı biraz kişisel olabilir…

Her evladın babasıyla sorunlu bir dönemi olmuştur. Bizim belki uzun sürdü, belki inişli çıkışlı. Ama insan yaş aldıkça bir de çocuk sahibi olup çocukları da büyüdükçe babasıyla ilişkileri hep daha farklı gelişiyor. Kızım olması sonrası bizim de öyle oldu. Yaşımızı alsak da gençlik çağı planları yapmaya başladık.

Bu planları yaptığımız günlerde beklenmedik şekilde 67 yaşındaki babamı bir anda beynin damarının tıkanması ve felç olması sonucu kaybettim. Doktor bana bunu söylediğinde o an aklıma ilk gelen "ama biz daha…." oldu.

Sonrası rutin süreçler…. Morg, polise bilgi, adli tıp, mezarlık, defin….

Hayatım boyunca babamdan destek görerek okumadım. Tüm yükü annem çekti. Bu da belki daha erken ayakta durmayı öğretti.

Babam solcuydu, Beşiktaşlıydı, vosvos derneğinin kurucusu ve hayranı idi, doğaya aşıktı, bisikletle gezerdi, hayvanlara tapardı… En sevdiği içecek önce rakı sonra çaydı… Kamplarda, yaylalarda, yollarda geçen bohem bir hayat yaşadı. Bu saydıklarımın hepsi benim de hayatımın parçası… İşte tüm mirası bunlar, hepsi de benimle… güzel mirası yaşıyor.

12 saati aşkın hastanede beraber yaşadığımız babamı o kaybetme sürecinde de önce "hadi gidelim" dedi, hastaneleri sevmezdi. Sonra da bir sigara istedi…

Gelelim isyan noktasına…

Beyin damarları tıkanıp yalnız yaşadığı evde düştükten bir süre sonra ulaşılamayınca akrabalarımız gidip çilingirle kapıyı açtırdı ve hastaneye kaldırıldı. Akşam hastaneye yatırıldıktan sonra acil serviste doktorlar ilgilendi ama bir de uyarı yaptılar; "Bizim yapacak pek bir şeyimiz yok yoğun bakıma alınması gerek…"

Önce anlamadım. Şu an nerede, burası da hastane değil mi?

"Burası acil, yoğun bakıma yatmalı, gereken sevk yazısını yazdık, umarım yer bulursunuz" yanıtı alınca başladım araştırmaya.

Arkadaşlara dostlara haber salındı. Bakan danışmanları, cumhurbaşkanlığından dostlar gece yarısı yoğun bakımlarda yer aradık. Bir sürü konuşma vs vs vs…

Sonuç: Ankara'nın kocaman 2 dev şehir hastanesi, birçok hastanede 1 tane yoğun bakım yatağında boşluk bulamadık… Bulsak babam yaşar mıydı? Bu sorunun yanıtı sonsuza kadar yanıtsız…

Babamın çok sevdiği ve hep andığı Deniz, Yusuf, Hüseyin'i kaybettiğimiz gün 6 Mayıs'ta saat 08:10'da babamı kaybettik. Öğlene doğru bakanlıktan aradıklarında "hala babanızı yoğun bakıma almadılar mı?" diye sorduklarında pek verecek yanıtım da yoktu.

Ailenizle, dostlarınızla, babanızla, annenizle planlarınız varsa ertelemeyin.

Rahat uyu baba.