Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınarak tutuklanmasıyla birlikte rezervlerde yaşanan düşüşe ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Hem dışarıda hem de içerideki gelişmelerin rezervlere yansıdığını belirten Şimşek, "Örneğin 700 milyarın üzerinde olan yabancı yatırımcıların bizim iç borç stokundaki payı yarı yarıya azaldı. Nitekim rezerv kaybının yüzde 58-60’ı offshore yani dış kaynaklı. Dolayısıyla Türkiye ekonomisini sürükleyen faktör dış talep değildir daha çok iç taleptir" ifadelerini kullandı.

Bununla birlikte, orta vadeli hedefleri olduğunu belirten Şimşek, "Enflasyon hedefleri konusunda kafamızda hiçbir tereddüt yok" dedi.

"Küresel büyüme yüzde 3’ün altına düşecek"

Bakan Şimşek, ABD’deki temaslarına ilişkin şunları kaydetti:

Benzine zam geldi, motorine zam yolda: İşte güncel fiyatlar...
Benzine zam geldi, motorine zam yolda: İşte güncel fiyatlar...
İçeriği Görüntüle

"Uluslararası çok taraflı kuruluşlarla bir araya geldik. Özellikle kalkınmanın finansmanı için yatırım bankalarıyla görüşmelerimiz oldu. Dünya Bankası, Asya Altyapı Yatırım Bankası, İslam Kalkınma Bankası gibi. Oradaki bütün küresel büyük ölçekli yatırım kuruluşlarıyla bir araya geldik. Bu toplantılar için orada bulunup da yolumuzun kesişmediği kimse kalmadı. Arkadaşların bana verdiği bilgiye göre, 2 binin üzerinde yatırımcıya, uzmana hitap etme fırsatı bulduk

Yatırımcıların sorduğu sorular 4 ana başlık altında toplanabilir. Birinci başlık içerideki siyasi gelişmelere karşı programın dayanıklılığı soruldu. Bizim burada çok net bir yol haritamız var. İçerideki gelişmelerden bağımsız olarak birincil önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Bu konuda herhangi bir irade değişikliği yok. Programa çok güçlü bir destek var. Bizim gündemimiz vatandaşın gündemi, hayat pahalılığıyla mücadele ve yapısal dönüşüm. ‘Kaygı daha çok program devam eder mi?’ noktasında. O konuda zerre kadar tereddüt yok. Siyasi destek de yüksek.

İkinci ana başlık, küresel belirsizlikler var. Buna karşı Türkiye’nin dayanıklılığı soruldu. Dünya ekonomisinde büyüme, şu anda büyük bir belirsizlikle karşı karşıya. Katıldığımız resmi toplantılarda en çok konuşma arasında geçen sözcük belirsizlik. Risk ile belirsizliği ayırmak lazım. Risk aslında tanımlanabiliyor, ölçülebiliyor ve yönetilebiliyor. Belirsizlik çok daha farklı. ‘Bu belirsiz ortamda Türkiye’nin programı nasıl şekillenecek’ sorusu vardı. Burada birkaç başlık öne çıkıyor. Belirsizlik içerisinde büyümenin yavaşlayacağı beklentisi de var. Bu sene için küresel ticarette öngörülen büyüme yüzde 2’nin altına düşmüş durumda. Bu şu demek; küresel büyüme artık yüzde 3’ün altına düşecek. 

"Türkiye büyümek için dış talebe az bağımlı"

Gelişmekte olan ülkelerin risk profili daha yüksektir. Bizim gibi ülkelerde küresel büyümedeki düşüşle ilgili riskteki azalma bizdeki fon çıkışını tetikliyor. Hem dışarıda hem de içerideki bu gelişmeler rezervlere yansıdı. Örneğin 700 milyarın üzerinde olan yabancı yatırımcıların bizim iç borç stokundaki payı yarı yarıya azaldı. Nitekim rezerv kaybının yüzde 58-60’ı offshore yani dış kaynaklı. Türkiye büyümek için dış talebe az bağımlı. İhracatın milli gelir içerisindeki payı yüzde 20 civarı. Dolayısıyla Türkiye ekonomisini sürükleyen faktör dış talep değildir daha çok iç taleptir. Türkiye ekonomisini sürdüren, içerideki tüketim ve yatırımdır. Bu bizi küresel belirsizliğe karşı göreceli olarak daha dayanıklı kılıyor.

Bütün bu küresel şok yeni ABD hükümetinin korumacılık konusunda yeni bir seviyeye çıkışıyla başladı. Türkiye’ye uygulanan tarife yüzde 10 dolayısıyla büyük bir avantaj orada da var. Asya bizim 2-3 katımız. Türkiye’ye tedarik anlamında fiyattan bağımsız ilave talep gelecektir. Asya’daki üreticiler bu yeni dönemden yararlanmak için Türkiye’ye yatırımı kaydırma ihtimali yüksek. Yeni görüşmeler de var.

Fon çıkışında biz de bu süreci yaşadık. Bir miktar daha fazla da etkilenmiş olabiliriz çünkü içerideki gelişmeler de üst üste geldi. Fakat ortalık yatıştığı zaman Türkiye’nin çok ciddi avantajlara sahip olduğu ortaya çıkacak. Küresel entegrasyonun zayıfladığı dönemde Türkiye’nin bölgesel entegrasyonundaki avantajı ortaya konuyor.

"küresel çalkantıların getirdiği fırsatları görüyorum"

Enflasyon, Merkez Bankası’nın hedef patikasında kalacak. Beklentilerde sınırlı bir kötüleşme, lirada sınırlı bir değer kaybı var. Bunlar enflasyonu yukarı çeken faktörler. Ancak petrol fiyatlarındaki düşüş çok net bir şekilde  dezenflasyonist. Finansal koşullar içeride sıkılaştı. Kurdaki sınırlı değer kaybı, talep zayıf olduğu için kur geçişkenliği de zayıf olacak. Büyüme de bir yavaşlama söz konusu olabilir.  Arz yönlü bazı tedbirler alacağız. Bütçede biz kaynakları daha üretken, daha verimli, rekabet alanlarını artıracak alanlara kaydıracağız. Tasarruf ve verimlilik paketi ile zaten başlatmıştık. Bu süreç devam edecek.

Özellikle yüksek teknoloji yatırımlarını çok daha güçlü şekilde destekleyeceğiz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın geçen sene açıkladığı hit 30 programı var. O programı güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. Yeni teşvik sistemi de arz yönlü sürecek. Yatırım ayağını çok güçlü bir şekilde destekleyeceğiz. Ben küresel çalkantıların getirdiği fırsatları görüyorum.

"Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak en büyük önceliğimiz"

TBMM'de enerjide reformu hızlandıracak önemli bir reform çalışması var. Yatırımların hayata geçişini hızlandıracak çok ciddi bir reform çalışması var. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak da bizim en büyük önceliğimiz. Büyümenin geçici olarak yavaşlama riski var evet. Ancak yapacaklarımızın dezenflasyonist olması önemli. Yatırımı, ihracatı, istihdamı destekleyerek büyümedeki yavaşlamaya tepki vereceğiz."

Muhabir: Esin Özdemir