Askerlik yaptığı sırada Bartın’da eşiyle tanışan Nurdan Saltık, Kürt biriyle evlenmesine karşı çıkan ailesini ikna edip Diyarbakır'a gelin geldikten sonra 6 ay içerisinde Kürtçe öğreniyor. 25 yıldır Diyarbakır’da yaşayan Saltık, şimdi Bağlar Belediyesi’nin sadece kadınların tezgâh açmalarına izin verdiği pazarda ekmeğini kazanmaya çalışıyor
HAYATİ YILDIZ / DİYARBAKIR - Kısa bir süre önce ekonomi haberi yapmak için gittiğim ve sadece kadınların tezgâh açtığı pazarda, meyve-sebze satıcısı Nurdan Saltık, dikkatimi çekmişti. 40’lı yaşlardaki bu kadının müşterileriyle kurduğu anaç ilişki, çok etkileyiciydi. Pazarın atmosferi hakkında ondan da görüş alırken Türk olduğunu, Bartın’dan Diyarbakır’a yıllar önce gelin geldiğini kısa sohbetimizde hemen söylemişti. Ancak o zaman haber konum farklı olduğundan bilahare hikâyesini yazmak için ona misafir olacağımı söyleyip ayrılmıştım. Covid-19 salgınının nispeten esnediği ama Diyarbakır’da vaka sayılarının arttığı günlerde, Saltık’ın tezgâhına yeniden misafir oluyorum. Pazarda polis ve zabıtalar, maske takmayanları uyarmak ve ceza yazmak için devriye atıyorlar. Tüm tezgâhçılar, maske ve eldiven takmış, müşterileriyle sosyal mesafe kuralına uyarak iletişim kuruyorlar. 2009 yılında Diyarbakır’ın Bağlar Belediyesi’nin açtığı “Jiyan Semt Pazarı”ndaki tezgâhların hepsinin arkasında kadınlar var. Bir tane bile erkek satıcı bulmak mümkün değil. Haftanın yedi günü açılan bu pazarda bir yandan Diyarbakır’ın kavurucu sıcaklığı bir yandan da maskenin neden olduğu bunaltıcı durum sinirleri iyice zorluyor doğrusu. Ama Nurdan Saltık’ın hikâyesini dinleme heyecan ve merak, tüm olumsuzlukları unutturuyor. Tezgâhına gittiğimde Saltık, hemen beni tanıyor. “Hoş geldin” diyerek hem sandalye arayışına koyuluyor hem de yakınlardaki camiye gidip namaz kıldıktan sonra başlayabileceğimizi söylüyor. Yaklaşık yirmi dakika sonra ellerinde benim için “çaldığı” birkaç tane meyve ile geliyor. “Bunları senin için çaldım” diyor gülerek. Kendisine teşekkür ettikten sonra sohbetimize başlayabileceğimizi söylüyorum. Çok fazla zamanını almak istemiyorum zira hem hava aşırı sıcak hem de pazar kapanmadan müşterileriyle ilgilenmesine zaman kalsın istiyorum. “Kızımı yakarım ama Kürtlere gelin vermem” Saltık, 1976 Bartın doğumlu ve 20 yaşına kadar da orada yaşamış. 3 kardeşler ve evin tek kızı olduğu için ailesinin kıymetlisi. Saltık, Bartın’daki aile ortamını şöyle anlatıyor: “İki abim, Güneydoğu’da askerlik yapmıştı. 90’lı yıllarda medya bu bölgeyi çok kötü yansıtıyordu. Dolayısıyla bizlerde yansıtılanlara inanıyorduk. O yüzden annemin ve genelde de ailemin Kürtlere karşı önyargıları vardı. Eşim, o tarihlerde Bartın’da askerlik yapıyordu. 1995 yılıydı. Kendisiyle tanıştık ve kısa bir süre sonra beni istemeye geleceklerini söyledim aileme. Annem, ‘Kızımı yakarım ama Kürtlere vermem’ dedi ilk başlarda. Sadece ailem değil, hısım-akraba herkes eşimin Kürt olmasından dolayı benim onunla evlenmeme karşı çıktılar. Bende ‘Kürt ise insan değil mi? Neden ayrımcılık yapıyorsunuz?’ diyerek onları ikna etmek için elimden geleni yaptım. ‘Aynı şey Güneydoğu’da bir Türkün başına gelse hiç mi vicdanınız sızlamaz?’ minvalinde tartıştım onlarla. ‘Sizin istediğiniz biri ile evlendiğim takdirde mutlu olmazsam siz mutlu mu olacaksınız?’ dedim. Tabi aynı sorunları eşim de ailesi ile yaşamış. Eşim, ‘Gelip istiyorsanız isteyin yoksa nöbette kendimi öldüreceğim’ diye ailesini tehdit etmiş. (Gülüyor) Artık yavaş yavaş ikna olmaya başladılar. Nihayetinde düğünümüzü orada yaptıktan sonra Diyarbakır’a yerleştik.” “Kültürel yabancılık yaşıyordum” Saltık, evlendikten sonra kültürel zorluklar yaşadığını ve dil bilmemesinden dolayı eşinin ailesiyle iletişim kuramadığını söylüyor. İlk aylarında ev ahalisinin kendisi hakkındaki konuşmalarından dahi bihaber olduğunu kaydeden Saltık, o günleri de şöyle aktarıyor: “Evlendikten sonra ilk bir yıl boyunca hep ağladım. Anne-baba yok, akraba yok ve yabancılık hissediyorsun. Ayrıca ben başka bir kültürden geliyorum ve burada o kültür ile yaşayamazdım. Dışarıya çıkarken kayınvalidemin çiçekli entarilerini giyer öyle çıkardım, bu yöreden biri olduğum izlenimini vermek için. Yine buradaki adetlere göre gelin, kayınbaba ile oturup yemek yemezmiş sofrada. Bir gün kayınbabam işten geldi, elini yüzünü yıkadıktan sonra sofraya oturdu ama eşimden başka kimse sofraya oturmadı. Kayınvalidemi ve görümcemi sofraya çağırdım ama tok olduklarını söylediler. Tabi kayınbabam durumu anladı ve sofraya oturmamı istedi. Zaten önceden de ev ahalisini uyarmış, ‘Gelinin sofra kültürü bizim ki olmayabilir o yüzden kimse ona karışmayacak, nasıl rahat edecek ise öyle yapsın’. Tabi şu anda böyle şeyler kalmadı buralarda.”Bartın’dan Diyarbakır’a gelin geldi, 6 ayda Kürtçe öğrendi
Bunlar da ilginizi çekebilir