Türk sinemasının unutulmaz ismi Cüneyt Arkın, 28 Haziran 2022’de 85 yaşında hayata veda etti. Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan usta sanatçının ölümünün üzerinden üç yıl geçti. Arkın, sadece oynadığı rollerle değil, sinemaya kattığı özgün tarzı ve toplum nezdindeki güçlü duruşuyla da hafızalarda derin izler bıraktı.
Köyden Tıbba, Tıptan Sinemaya Uzanan Bir Hayat
1937 yılında Eskişehir’in Karaçay köyünde dünyaya gelen Arkın, Nogay Türkü bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Necatibey İlkokulu, Eskişehir Ortaokulu ve Eskişehir Atatürk Lisesi’nde öğrenimini tamamladıktan sonra 1962 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre doktor olarak görev yaptı. Fakat onu Türkiye’nin tanıdığı bir isim yapan, 1964’te başlayan sinema kariyeri oldu.
Sinema Kariyeri “Gurbet Kuşları”yla Başladı
1963’te Göksel Arsoy’un başrolünde olduğu “Şafak Bekçileri” filminin setinde yönetmen Halit Refiğ’in dikkatini çeken Arkın, 1964 yılında Refiğ’in yönettiği “Gurbet Kuşları” ile sinema dünyasına adım attı. Aynı yıl Artist dergisinin düzenlediği yarışmada birinci seçilerek oyunculuk kariyerinde ilk adımını attı.
Kendi Sinema Dilini Yarattı
Kariyerinin ilk döneminde romantik rollerle tanınan Cüneyt Arkın, zamanla aksiyon türüne yönelerek Türk sinemasında daha önce benzeri olmayan bir tarz geliştirdi. “Malkoçoğlu”, “Battal Gazi”, “Kara Murat” gibi kahramanlık filmlerinde canlandırdığı karakterlerle bir neslin hafızasına kazındı.
At binme, dövüş teknikleri ve akrobasi konularında aldığı eğitim sayesinde, filmlerinde gerçeküstü fiziksel performanslar sergiledi. Özellikle İstanbul’a gelen Medrano Sirki’nde gönüllü olarak akrobasi eğitimi alması, onu yalnızca bir oyuncu değil, sinemada fiziksel sınırları zorlayan bir aksiyon figürü haline getirdi.
Halit Refiğ, Arkın hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:
"O, Cüneyt Arkın’ı bizzat kendisi yaratmıştır ve dünya sinema tarihinde bir başka benzeri yoktur."
Uluslararası Ün, Yerel Bağlılık
Arkın’ın filmleri, farklı ülkelerde farklı isimlerle gösterildi. İtalya’da George Arkin, İran’da ise Fahrettin adıyla tanındı. Ancak o, Türkiye dışına açılmak yerine ülkesinde kalmayı tercih etti. Bu tercih, onun sanatın yanında halkın sorunlarını da üstlendiğini gösterdi. “Vatandaş Rıza” karakteriyle özdeşleşmesi bu yönünü daha da perçinledi.
Sinemanın Ötesinde Bir Cüneyt Arkın
Sadece sinema oyuncusu değil; aynı zamanda yönetmen, senarist, televizyon programcısı ve köşe yazarı olarak da üretmeye devam eden Arkın, kısa bir süre siyasete de atıldı. 1991 yılında Anavatan Partisi’nden milletvekili adayı oldu ancak seçilemedi.
Ödüllerle Taçlanan Kariyer
Cüneyt Arkın, 1969 yapımı “İnsanlar Yaşadıkça” filmiyle Altın Portakal En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı. 1976’da “Mağlup Edilemeyenler” ile aynı ödüle ikinci kez layık görüldü. Ayrıca Altın Koza, Sadri Alışık Onur Ödülü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü gibi pek çok prestijli ödülün sahibi oldu.
300'ü Aşkın Film, Bir Ömürlük Efsane
Kariyeri boyunca 300’den fazla filmde rol alan Cüneyt Arkın, “Maden” (1978), “Vatandaş Rıza” (1979) gibi toplumsal gerçekçi filmlerle de dikkat çekti. Sanat yaşamının son dönemlerinde sağlıkla ilgili yazılar yazdı, televizyon programları yaptı. 2014 yılında “Gulyabani” filmiyle son kez kameraların karşısına geçti.