Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürütülen Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında, düzenlenen “Almanya’da Seçim Sonrası ve Gazetecilik” başlıklı online söyleşide, Berlin siyaseti, Almanya’daki Türkiye kökenli gazetecilerin çalışma koşulları konuşuldu

NAZ AKMAN/ ANKARA - Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği (AB) desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi Perşembe söyleşileri kapsamında Almanya’daki seçim süreci değerlendirildi. Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun [caption id="attachment_224412" align="alignright" width="431"] Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu[/caption] modere ettiği “Almanya’da Seçim Sonrası ve Gazetecilik” başlıklı online söyleşide, gazeteci Cem Dalaman, Almanya’da geçtiğimiz hafta sonuçlanan genel seçimlerin Avrupa Birliği ve Türkiye üzerindeki etkilerini masaya yatırdı. Söyleşi kapsamında Almanya’da gazetecilik koşulları, Türkiye kökenli gazetecilerin karılaştıkları zorluklar da konuşuldu. [caption id="attachment_224411" align="alignright" width="427"] Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri ve M4D Kıdemli Politika Uzmanı Kenan Şener[/caption] Cem Dalaman kimdir? Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri ve M4D Kıdemli Politika Uzmanı Kenan Şener’in açılış konuşmasının ardından deneyimli gazeteci Cem Dalaman hakkında bilgi veren Yazıcıoğlu, lise ve üniversite eğitimini Almanya’da tamamladıktan sonra Milliyet gazetesinin Berlin bürosunda mesleğe başlayan Dalaman’ın Alman radyo ve televizyon kanalı SFB Türkçe yayınlarında muhabirlik görevi yanı sıra Radio Multikulti adlı Avrupa çapında tanınan ve ödüllendirilen çok dilli radyo kanalının kurucuları arasında yer aldığına işaret etti. Çalışmalarıyla Alman Gazetecilik Ödülü, Almanya’daki en başarılı Türk gazetecisi ödülü gibi çeşitli ödüllere layık görülen Dalaman’ın, 2006 yılından bu yana Amerika’nın Sesi (VOA) Türkçe bölümünün Almanya ve Avusturya muhabirliği görevini de sürdürdüğünü kaydeden Yazıcıoğlu, Almanya’daki seçimlere değindi. Yazıcıoğlu’nun, Angela Merkel’in aday olmadığı Almanya seçimlerinde, halkın 20. dönem Federal Meclis’i (Bundestag) belirlemek için sandık başına gitmesi sonucunda yaşanan gelişmelere ilişkin seçim sonucu panoraması sorusuna yanıt vererek konuşmasına başlayan Dalaman, Almanya’da son 15-16 yıldır tek lider dönemi olarak bilinen Angela Merkel döneminin koalisyonla kapandığını ifade ederek, partilerin seçim süreci hakkında bilgi verdi. Dalaman, “SDP inanılmaz bir sürprizle ilk parti seçildi” Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) oyların yüzde 25,7’sini alarak birinci, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin yüzde 24,1’lik oy oranıyla ikinci sırada ve Yeşiller Partisi’nin de 14,8 ile üçüncü parti geldiğini anımsatan Dalaman, “Angela Merkel, güçlü, alışık olmayan ve AB liderliği yapan biriydi. 30 yıllık Almanya gazetecilik serüvenimde, bu seçimlerden beklediğimiz şekilde sonuç çıktı diyebilirim. SPD, birçok sosyal demokrat partinin örnek aldığı bir partidir, birkaç ay öncesine kadar oy oranı yüzde 15’lerdeydi. Seçimi Merkel’in etkisiyle yani mirasıyla Hristiyan Birlik Partisi’nin rahat bir şekilde alacağından ve belki de Yeşiller Partisi’nin sürpriz yapıp yüzde 20’lerin üzerine çıkacağından en nihayetinde Hristiyan Birlik Partisi ve Yeşiller Partisi’nin koalisyon oluşturmasını ön görüyorduk. Şöyle bir gelişme yaşandı, Merkel’den sonra Hristiyan Birlik Partisi’nden aday gösterilen Armin Laschet’in özellikle ülkede son aylarda yaşanan sel felaketini yönetememesi bu anlamda hatalar yapması sonucu pek fazla tutulmayan bir aday oldu. SDP’nin adayı Olaf Scholz sağlam bir politikacı olduğuna ilişkin bir intiba bıraktı ve özellikle önemli kırılmalardan biri olan bu sel felaketinde insanlara yardım eli uzatan ilk federal politikacı olarak karşımıza çıktı. Öte yandan Yeşiller Partisi, çevre sorunlarının zirve yaptığı bir dönemde aday gösterdikleri başbakan ile bir seçime gittiler. Bilindiği gibi Yeşiller Partisi eş başkanlık sistemiyle yürütülen ve Avrupa’da bu sistemi ilk kez gündeme getiren partilerden biri. Türkiye’de de eş başkanlık sisteminin olduğunu biliyoruz. Partinin diğer eş başkanı, Yeşillerin statüsüne göre önceliği daha az tanınan kadın adaya vermek durumunda kaldı. Yeşiller yüzde 20’lerin üzerinde görünürken bu hatalı aday seçimi sonucu gerilediler. Sonuç olarak SDP inanılmaz bir sürprizle ilk parti seçildi” bilgisini verdi. Almanya’da üçlü koalisyon kaçınılmaz Seçimlerin ardından üçlü koalisyon ekseninde kurulması planlanan hükümete ilişkin tüyolar veren Dalaman, “Hükümeti kurma görevi birinci parti geldiği için SDP’de. Ancak kral yapıcı konumda olanlar liberaller ve yeşiller. Şu aşamada üçlü bir koalisyon kurulması kaçınılmaz görülüyor. Bu üç parti şimdiye değin çeşitli görüşmelerde bulundular ve şu aşamada kararlarını SDP’den yana vermiş görünüyorlar. Büyük bir sürpriz olmazsa Merkel’in koltuğuna oturacak kişinin SDP adayı Olaf Scholz olacağını söyleyebiliriz. Bu üç parti uzlaşacak gibi görünüyor ve Hristiyan Birlik Partisi Merkel sonrasında büyük bir ihtimalle kaosa doğru ilerleyecek çünkü Armin Laschet, büyük bir sürpriz sonucu başbakan olmazsa partisinden istifa etmek zorunda kalacak, yerine kimin geleceği belli değil. Merkel’den sonra partide büyük bir boşluk olacak” dedi. Merkel’in kadın başbakan çizgisi neden devam etmedi? Seçimlerden önce Alman hükümetini kadın yöneticinin devam ettirmesi konusunda arzulanan beklentinin süreçle birlikte kırılmaya uğraması hakkında görüşlerini ifade eden Dalaman, kadın başbakan çizgisinin devam ettirilmemesine ilişkin, “Üç dört yıl öncesine kadar, Merkel yerine geçecek ismin kesinlikle kadın olacağına bizler de inanıyorduk. Çünkü Merkel kendisine çok yakın olan sağ ve sol kolu iki kadın siyasetçiyi, tırnak içinde koltuğunu devralması için yetiştirdi diyebiliriz. Bu iki kadın; AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp Karrenbauer. Fakat Almanya hem Merkel hem de tüm medeniyetine rağmen siyasetteki ataerkil maço kültürünü devam ettiren bir toplum. Merkel’in şimdiye kadar ayakta kalması bir mucizeydi. Çünkü Merkel’e kadar Hristiyan Birlik Partisi erkek egemen, Hristiyan değerlerin ağır bastığı bir partiydi. Merkel’in en büyük özelliği parti içindeki erkek rakiplerini teker teker inanılmaz bir güç ve soğuk kanlılıkla siyasetten silme yani yok etme ya da başka görevlere gönderip rakip olarak kendinden uzaklaştırmasıydı. Fakat gelinen noktada partinin erkekleri, Merkel’in sonraki dönem için hazırladığı bu iki kadına adeta savaş açtılar diyebiliriz. Merkel istisnai bir siyasetçi ancak yetiştirdiği iki siyasetçinin aynı güce sahip olmadıklarını kabul etmek gerekiyor. Merkel belki de bu anlamda tek istediğini gerçekleştiremedi diyebiliriz” sözlerine yer verdi. [caption id="attachment_224413" align="alignright" width="408"] Gazeteci Cem Dalaman[/caption] Berlin siyasetine yön verecek Türkiye kökenli siyasiler Seçimlerle beraber Almanya’daki parlamentoya giren Türkiye kökenli milletvekilleri arasından, gelecek dönemde Berlin siyasetine yön vermesi beklenen isimler hakkında tüyolar veren Dalaman, bu seçimlerle beraber parlamentodaki 735 vekilden 19’unun Türkiye kökenli olmasına dikkati çekti. Dalaman, önemli bakanlıklara getirilmesi konuşulan bu isimler hakkında ise “Önceki Mecliste, 14 Türkiye kökenli siyasetçi vekil olarak parlamentoya girmişti, bu sayı şimdi 19’a yükseldi. Oldukça tatmin edici bir tablo. Almanya ve Türkiye arasındaki politikalarda ve Alman meclisinde Türkiye siyasetini belirleyen Cem Özdemir uzun zamandır hep karşımıza çıkan bir isim, kendisi aynı zamanda Yeşiller Partisi’nin de zirvesinde. Yeşillerin katılacağı bir hükümette Özdemir’e bakanlık koltuğunun verileceği konuşuluyor, kendisi buna aday olduğunu saklamıyor. Özdemir’in arzuladığı dış işleri bakanlığı koltuğu mu yoksa ulaştırma mı bunu şimdilik kestiremiyoruz. Bu ancak koalisyon görüşmelerinde pazarlıklar sonucu ortaya çıkacak bir karar ancak dışişleri bakanı olması Türkiye ilişkilerini etkileyecek büyük bir olay olur. Bu 19 isim arasında beni çok şaşırtan aday Hristiyan Birlik Partisi’nden milletvekili olan Serap Güven. Birlik Partisi’nin federal meclisteki ilk Türkiye kökenli genç bir milletvekili. Berlin’deki analistler tarafından ileriye yönelik kariyer yolu açık görünen isimlerden biri. Bir diğer isim ise federal meclisin başkanı, Almanya’daki hiyerarşide ikinci sırada yer alan göreve Aydan Özoğuz’un getirilmesi kulisi. Yüksek prestijli bir görev bu, pozisyona gelmesi Almanya’daki göç süreci için önemli bir dönemin başlangıcı olabilir. Şimdiki tüm sinyaller Özoğuz’un bu göreve getireceğini gösteriyor” bilgisini paylaştı. “Almanya’da, Türkiye’yi AB içinde gören bir parti yok” Almanya’daki liderlik değişimi ile Türkiye’nin AB üyelik perspektifine bakışını değerlendiren Dalaman, Almanya’da Türkiye’yi AB içinde gören herhangi bir yaklaşımın olmadığını ifade etti. Dalaman, partilerin Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin görüşlerini, “SDP liderliğinde koalisyon bekliyoruz. Bütün partilerin Türkiye ile ilgili seçim öncesi yaptığı söylemler bu özel ilişkilerden yola çıkıyor. Şu an için Almanya’da Türkiye’yi AB içinde gören bir parti yok ve önümüzdeki uzun bir süre içinde bunu böyle tanımlıyorlar. Şimdiki sistemle bunun imkânsız olduğunu açıkça söylüyorlar. Türkiye’de bir lider değişimi sonrasında bile bunun uzun sürebilecek bir dönem olacağını belirtiyorlar. Şimdilerde Türkiye ile ilgili ifade ettikleri söylemler aslında yeni bir ilişki biçimi. Yani üye olmadan çok sıkı bir ilişki. Bu Merkel’in izlediği çizgiden pek de farklı değil. Merkel, Türkiye’yi AB içinde görmediğini söylüyordu ancak ahde vefa prensibinin varlığı ile buna bağlı kalma konusunda ifadelerde bulunuyordu. Önümüzdeki dönemde, ilerlenemeyen Gümrük Birliği konusunda bir adım görebiliriz, yine Almanya’ya işçi göçü, insan göçüne yönelik kapıların biraz daha açılabileceğini düşünüyoruz. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’den Almanya’ya gelmek isteyenlerin daha olumlu koşullar bulabileceğini tahmin ediyoruz” sözleriyle değerlendirdi. Yeşiller Partisi’nin koalisyon ortağı olmasıyla birlikte Almanya’nın iklim politikasında neler olacak? Yeşiller Partisi’nin koalisyon ortağı olmasıyla birlikte Almanya’nın iklim politikasında yaşanabilecek olası ivmeler hakkında fikir yürüten Dalaman, hafta biterken Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin, TBMM Genel Kurulunda oy birliğiyle kabul edilmesinin Almanya’da önemli bir gelişme oarak değerlendirildiğini ifade etti. Dalaman, “Ankara’nın Paris Anlaşması’nı imzalaması, Almanya’da seçimlerden sonra flaş haber olarak ikinci sıradan verildi, böylesine önemli bir gelişme olarak değerlendirildi. Çünkü Ankara daha önce bu anlaşmaya taraf olmamıştı. Yeşiller bekledikleri kadar oy oranına ulaşmadılar ama ona rağmen sokağın tepkisini Meclise taşıyabilecek bir parti konumundalar. Türkiye’de pek ilgi bulmuyorlar ama Almanya’da Gelecek için Cuma Hareketi (Friday for Future) Almanya’da ve Avrupa’da oldukça aktif. Her Cuma on binlerce genç sokağa çıkıp iklim politikalarının radikal şekilde değişmesi için tepkilerini ortaya koyuyor. Yeşiller Partisi de bu hareketin sözcüsü konumunda. Almanya 2045 Yeşiller ise 2035’te Kömür madenleri ve kömür enerjisinin sonuna gelinmiş olmasını hedefliyor. Öte yandan Almanya Avrupa’nın otoyollarda hız konusunda en serbest olan ülkelerinden biri. Belki de otomobil devi olduğu için hız ortalaması genelde 230 civarında, Yeşiller, Almanya’da hızın saat başına 130 kilometreye düşürülmesini istiyorlar. Atom ve nükleer santraller yıllardır kapatılıyor, Yeşiller; 2030’a kadar bunların hiçbirinin kalmamasını hedefliyor. Almanya bu konuda gecikmiş olsa da Yeşillerin etkisiyle çevre ve iklim konusunda lider konuma geçmeyi başarabilir” dedi. “Almanya’daki Türkiye kökenli medya büyük zorluklarla karşı karşıya” Son olarak Almanya’da 30 yılı aşkın süredir Türkiye kökenli gazeteci mesleğini sürdürdüğünü belirten ve bu kapsamda ülkedeki gazetecilik koşullarını değerlendiren Dalaman, “Almanya, Türkiye’ye göre elbette daha liberal, özgür, serbest. Türkiye kökenli gazeteci olarak bazı zorlukların olduğunu kabul etmek gerekiyor. Almanya’daki Türkçe ve Kürtçe olmak üzere Türkiye kökenli medya büyük zorluklarla karşı karşıya. Yazılı medya bitmiş durumda. Hürriyet’in tirajı üç, dört bine düştü. İnsanlar haberleri gecikmeli olarak yazılı basından takip etmiyor. Türkçe medyanın yazılı bölümünde çalışan gazeteci sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Türkiye kökenli ve Türkçe medyada çalışmak isteyen gazeteciler iş bulamıyor. Türkiye kökenli ama Almanya medyasında çalışmak isteyenler de farklı durumlarla karşılaşıyorlar. İnanılmaz ön yargılarla karşılaşıp, kendimi kanıtlama mücadelem beni çok yormuştu. Pek çok gazeteci bu mücadelede pes edip ayrılmak zorunda kalıyor. Son yıllarda çok çeşitlilik kapsamında en azından televizyonlarda Türkiye kökenli gazetecileri görmeye başladık. Masa arkasında mutfakta çalışan Türkiye kökenli gazeteci sayısı daha az ancak kamera önündeki Türkiye kökenli gazeteci sayısı giderek artıyor diyebilirim” diye konuştu.