İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş'un yeni Anayasa hakkındaki, “En ideali 400’ü aşkın vekille Meclis’te kabul edilmesi” ifadelerine ilişkin konuştu.
"Bir kere altını çizerek söylüyorum; yeni bir anayasa yapmak, bizim anayasa yapma mantığına ve evrensel anayasa yapma mantığına ters ve aykırı bir durum" diyen Dervişoğlu, "Mevcut anayasanın 3’te 2’si değiştirilmiştir. Eğer bu anayasa değişikliğini TBMM’de yakalamaları muhtemel olan nitelikli çoğunluk üzerinden yapmaya kalkışırlarsa şayet o Türk milletini yok saymak anlamına gelecektir" ifadelerini kullandı.
"Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu temel sorunları konuştuk"
Dervişoğlu'nun açıklamasında şunlar kaydedildi:
"TBMM’de yaşanan gelişmelerle alakalı olarak olumlu olumsuz bazı konular üzerinde görüş alışverişinde bulunuyoruz. 18 Haziran günü TBMM’de yaşanan ve her ikimiz açısından da iş kazası olarak nitelendirilebilecek bir olay ile ilgili TBMM Başkanlığı'na müracaatımız oldu. O müracaat kapsamında bilgi verdim ve konuyla ilgili desteklerini talep ettim. Aynı hassasiyeti kendileri de zaten en az bizim kadar hissediyorlar ve gereğinin yapılması noktasında arkadaşlarımızın teknik çalışmaları sonucunda mümkün olacak katkıyı vereceklerine olan inancımı sizlere paylaşmak isterim. Hem bu konuyu konuştuk hem Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu temel sorunları konuştuk. Türkiye’nin dış politika alanındaki açmazlarını konuştuk, Türkiye'nin adalet alanında yaşadığı sıkıntıları karşılıklı olarak paylaştık ki CHP bütün olup bitenlerden daha fazla etkileniyor. Haksızlığın, adaletsizliğin hukuksuzluğun hüküm sürdüğü bir Türkiye kimsenin arayışına ve beklentisine cevap verebilecek bir Türkiye değildir. Ne tür bir Türkiye hayaline sahip olduğumuzu karşılıklı olarak görüştük. Fikir alışverişinde bulunduk. Adalet duygusunun zedelenmemesi için atılması gereken adımların müştereken atılmasına yönelik kararlılığımızın devam ettiğini birbirimize ifade ettik. Bizlere göstermiş olduğu kadirşinaslık için teşekkür ediyorum. Türkiye hepimizin ve dolayısıyla Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu bütün olumsuzlukları birlikte aşma iradesini Türk milletinin her bireyinin düşüncesinden hareketle siyasi partilerin o alandaki sorumluluklarını unutmayacağımızı kamuoyunun bilmesini istiyorum.
"Eskiden iddianameler millet adına yazılırdı"
Yürütülen soruşturmalarla alakalı zaten soruşturmaların, kovuşturmaların ve yargılamaların hukuksuzluğu üzerinden kamuoyu kanaati oluşmuş olduğu için ve tartışmanın o alanda yapıldığı için bütün bunlar tartışılıyor. Yani hem İstanbul’da yapılan birtakım yargılamalar, Ekrem Beyle ilgili birtakım yargılamalar hem de yurt sathında karşı karşıya bulunduğumuz hususlarla ilgili yapılan soruşturmalar ve kovuşturmalar hukuki olmadığı gerekçesiyle kamuoyu vicdanında yer bulmuyor. Eskiden iddianameler millet adına yazılırdı, geride bıraktığımız dönemler içerisinde cemaat adına yazılan iddianamelere şahitlik ettik. Mahkemeler Türk milleti adına karar verirdi, cemaat adına karar alan mahkemelerin varlığına geçmiş dönemde şahit olduk. Şimdi şahıslar adına karar veren mahkemeler ve yazılan iddianameler var. O sebeple bütün bu tartışmaların odağında hukuksuzluğun yanında iş başında bulunan yönetime güvensizlik durumu söz konusu oluyor. Onu bertaraf edebilmek adına birtakım algı yönetimi elverişli birtakım siyasi hamleler yapılıyor. Konuya oradan bakıyorum.
"Mevcut anayasanın 3’te 2’si değiştirilmiştir"
Yeni bir anayasa yapmak, bizim anayasa yapma mantığına ve evrensel anayasa yapma mantığına ters ve aykırı bir durum. Türkiye’de ancak bir anayasa değişikliği yapılabilir, geride bıraktığımız süreçlerde yaşanmış değişiklikler de zaten bu kapsamdadır. Mevcut anayasanın 3’te 2’si değiştirilmiştir. Eğer bu anayasa değişikliğini TBMM’de yakalamaları muhtemel nitelikli çoğunluk üzerinden yapmaya kalkışırlarsa şayet o Türk milletini yok saymak anlamına gelecektir. Dolayısıyla bugün bütün bunlara teşebbüs edenlerin milletten ne derece korktuğuna delalet edecektir. Meseleye bir de o yönüyle bakmak lazım. Bir mutabakat metni olan anayasanın, milletin onayına sunulmadan yaşama geçirilmek istenmesi arzusu dahi bunların hukuka ve adalete ya da yasaların nasıl inşa edileceğine dair olan inanca ve güvence nereden baktıklarının delili olarak duruyor. Milletin olmadığı bir anayasa inşa edilecekse, Türk milletinin onu kabul etmesinin mümkün olmayacağını herkesin bilmesi gerekir diyerek düşüncelerimi ifade etmiş olayım."