Son yıllarda tercih edilen ameliyatsız burun estetiği olarak bilinen burun dolgusunun özellikle operasyon geçirmeyi planlayanlar için risk taşıyabileceğini ifade eden Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Doç. Dr. Ozan Luay Abbas, dolgu nedeniyle burun bağlarının zarar gördüğünü belirtti

İzmir'de organ nakli bekleyen çocuklar 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladı İzmir'de organ nakli bekleyen çocuklar 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladı
NAZ AKMAN/ANKARA - Günümüzde revaçta olan ağrısız ve operasyonsuz estetik işlemler geçici etkiye sahip olsa da en sık başvurulan yöntemler arasındaki yerini koruyor. Dolgu malzemesi ile ameliyatsız bir şekilde burna estetik bir görünüm kazandıran burun dolgusu da özellikle burun sırtındaki eğrilik veya burun ucundaki deformitelerin düzeltilmesi için kullanılan yöntemlerin başında geliyor. Yüzün karakteristik organlarından biri olan burun yapısına ilişkin bu değişiklik işlemi son yıllarda en sık tercih edilen ameliyatsız uygulamalardan biri olarak ön plana çıkıyor. Ameliyatsız rinoplasti olarak da bilinen bu işlem kalıcı olmadığı gibi ilerleyen dönemlerde burun ameliyatı olmayı planlayanlar için de risk taşıyor. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Doç. Dr. Ozan Luay Abbas, “Klinik pratiğimde belli istisnai durumlar dışında burun bölgesine çok fazla dolgu yapmayı tercih etmiyorum. Bu konuyla ilgili hastalara klasik önerim şudur, eğer hayatınızın herhangi bir döneminde burun ameliyatı olmayı planlıyorsanız kesinlikle burun dolgusu yaptırmayın” dedi. “Burun dolgusu yapılan hastaların burun bağlarının tamamen zarar gördüğünü görüyoruz” Dolgunun burun bağlarına zarar verme potansiyeline sahip olduğunu dile getiren Abbas, “Özellikle burnun uç kısmında önemli bağlar yer almaktadır. Bu bağlar iskelet ve deri arasındaki ilişkiyi çok güzel muhafaza eder. Bizler ameliyat esnasında bu bağların üzerine titreriz. Onları mümkün olduğunca korumaya çalışırız. Eğer koruyamıyorsak mutlaka onarmaya çalışırız. Benim klinik gözlemlerimde, burun dolgusu yapılan hastaların burun bağlarının tamamen zarar gördüğünü görüyoruz. Burun dolgusu sırasında iğne veya kanül ile burun ucuna girildiğinde iğne burun bağlarına zarar verebilir ve özellikle burun ucundaki kıkırdaklarına verilen hasar çok yüksektir. Özellikle burun ucu kaldırma işlemlerinde iğne veya kanül burna dikey olarak girmektedir. Bu işlem ne kadar hassas yapılırsa yapılsın o alanda yer alan kıkırdaklar ciddi zarar görmektedir, dolayısıyla bu işlemler uzun vadede burnumuzda ciddi hasarlara sebep olabiliyor” bilgisini verdi. [caption id="attachment_293126" align="alignright" width="524"] Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Doç. Dr. Ozan Luay Abbas[/caption] Dolgu işlemi ile burun ucu kanlanması azalıyor! Dolgu işlemine bağlı olarak aynı zamanda damarların da hasar gördüğünü belirten Abbas, “Burun ucu dolgusu ile ilgili bir diğer çekincem ise, burun ucu kanlanmasının etkilenmesidir. Burun ucu çok fazla kaynaktan beslenir dolayısı ile uygulamalarda nekroz gibi çok ağır komplikasyonları görme ihtimalimiz çok az ama burun ucu kaldırma manevralarında orada yer alan damarlar hasar görür veya dolgulardan dolayı burun ucu kanlanması azalmaktadır. Burun dolguları geçici işlemlerdir ve dönemsel olarak tekrar etmek gerekir. Her tekrarda aynı görsel ve standart yakalanamaz. Burun kaldırmak için yapılan burun dolguları sonucunda burun ucu kaldırılsa bile şiştiği için daha etli ve oval bir görünüm oluşuyor. Kemerli burunlar için yapılan dolgularda ise kemerin etrafına uygulanan dolgudan dolayı burun düzleşiyor ve alından başlayan avatar gibi bir görünüm ortaya çıkıyor. Rinoplasti ameliyatlarında deri ve iskeletin uyumu sağlamak için çok uğraşırız. Mümkün olduğunca difüzyon dediğimiz yani altındaki iskeletin deriye güzel şekil vermesine çok önem veririz. Güzel burunda difüzyon çok önemli olur. Burun dolguları burna şekil verirken difüzyonu kaybediyor. Yani burun dolguları ile burun şekil alıyor ama çok daha oval ve şekilsiz bir burun oluyor. Bu nedenle burun dolgu işlemleri çok fazla tercih ettiğim bir uygulama değil” diye konuştu. Burun dolgusundan sonra ameliyat olmak isteyenlere ilişkin yapılan işlem hakkında da bilgi veren Abbas, “Bu konuda ameliyatı yapacak olan cerrahın yaklaşımı çok önemlidir. Benim kişisel görüşüm, burun dolgusu yaptırmış kişilerin ameliyat olmasında bir sakınca görmüyorum. Zamanlama ile ilgili bir kriterim yok. Yakın zamanda burun dolgusu yapılmış ise ameliyat esnasında burun dolgusunu temizliyorum, eğer daha eski burun dolgusuna sahipse ve bir hasar gördüysem bunu ameliyat esnasında onarmaya çalışıyorum. Burun dolgusunu, burun ameliyatı geçirmiş ve burnunda belli düzensizlikler varsa ya da küçük bir çökme gibi çok ufak kusurlara sahip olan kişilere uyguluyorum. Burun dolgusu bu gibi problemleri çok güzel kamufle edebiliyor ve çok daha uzun süre burunda kalabiliyor” dedi. “Revizyon işlemleri ameliyatsız bir şekilde yapılabiliyor” Abbas ayrıca sanılanın aksine revizyon işlemlerinin büyük bir çoğunluğunun ameliyattan sonra devam eden ve yeni oluşan küçük deformasyonları giderme yönelik yapılan küçük çapta müdahaleler olduğunu da belirtti. Revizyon işlemlerinin çoğunun lokal anestezi ile ofis ortamında yapılabileceğini söyleyen Abbas, “Benim klinik pratiğimde şöyle bir uygulamam var, burun son halini aldıktan sonra (genellikle kabaca 6 ay ile 1 yıl arasında) son muayenede hasta ile problem analizi yapıyoruz. O problemlere yönelik genellikle ofis şartlarında böyle küçük küçük müdahaleler planlayabiliyoruz. Bunu daha iyi anlatabilmek için size en sık yaptığım müdahalelerden örnekler vermek istiyorum. Örneğin, burun sırtınızda ufak küçük bir kemer veya bir çıkıntı kalmış olabilir. Ona lokal anestezi altında yani ofis şartlarında küçük bir törpüleme işlemi yapılabilir. Ya da burun sırtında bölgesel ufak çökmeler olabilir bu bölgeye genellikle kişisel tercihim enjeksiyonlu veya kalsiyum glukonat bazlı küçük dolgu uygulamalarıyla kamuflaj yapılmasıdır. Bir başka örnek ise, burun deliklerimizde ufak bir asimetri olabilir bu gibi durumlarda burun tabanından veya burun kanadından küçük parçalar çıkartıp mümkün olduğunca bu simetriyi sağlayabiliyoruz” sözlerine yer verdi. “Revizyonların yüzde 90’ı, 15-20 dakikalık kısa işlemlerdir” Abbas son olarak, “Tabii ki bazı hastalar bu tarz küçük işlemleri ofis şartlarında lokal anestezi altında değil de genel anestezi altında yaptırmayı tercih edebiliyor. Aynı işlemleri hastanede ameliyathane koşullarında da planlayabilmekteyiz. Bunlar genellikle günübirlik işlemlerdir. İşleminizi yapıyoruz ve birkaç saat sonra çok rahat bir şekilde evinize dönüyorsunuz. Sonuç olarak revizyon ihtiyacı gözünüzü korkutmasın, çünkü dediğim gibi bu revizyon ihtiyaçlarının büyük bir çoğunluğu neredeyse yüzde 90’ı 15-20 dakikalık kısa işlemlerdir” diye konuştu.

Editör: Ahmet Ertüm