Egemen iki devlet vurgusu

Abone Ol
GÖSTERİ, ELEŞTİRİ HAKTIR Demokrasilerde protesto, yürüyüş, çeşitli şekilde karşı olunduğunu sergilemek anayasal haktır. Nitekim Lefkoşa Kaymakamlığının gereksiz yasağı işe yaramadı, sayıları az da olsa, yağmur nedeniyle istedikleri kadar heyecanlı taraftar bulamasalar da birçok sol grup gösteri yaptılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretini, özellikle Maraş’ta “piknik” yapmasını eleştirdiler. Milliyetçi ve muhafazakâr çevreler bu etkinliklere katılanların fotoğraflardan tespit edilip cezalandırılmalarını talep ettiler. Kötü bir şaka herhalde. Anayasal hakkını kullandı diye insanlar cezalandırılabilir mi? Kaymakamın ilan ettiği yasa işgüzarlıktı. 15 KASIM’A NASIL GELDİK 1983 yılı Kasım ayına doğru ilerlerken yakın zamanda çok önemli gelişmelerin olabileceği beklentisi yükselmekteydi. Bir yandan, bu günlerde tekrar konuşmaya başladığımız gibi o zamanlar da arada bir krize yuvarlanan, çıkmaza görülen sonra tekrar canlanan ama Rum uzlaşmazlığı nedeniyle bir türlü ilerleyemeyen Kıbrıs görüşmelerinde yeni bir döneme girme beklentisi vardı. Diğer yandan Kıbrıs Türk liderliğinde ve Türk hükümetinde Kıbrıs Rum liderliğinin görüşmelerle zaman kazanmaya çalıştığı, zamanı da Kıbrıs Türklerinin dışta bırakılmasıyla meşruiyetini yitirmiş Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine hem Bağlantısızlar Hareketinden hem de o zamanlar adı halen Avrupa Ekonomik Topluluğu olan Avrupa Birliği’nden destek bulmaya çalışıyorlardı. Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’nden 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne geçerken de Kıbrıs Türk liderliği bu yeni yapılanmanın amacının ileride kurulamasını arzu ettiği Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türk kanadını oluşturmak olduğunu ilan etmişti. İki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon hedefi Kıbrıs Türk lideri Rauf Denktaş’ın ısrarla talep etmesi sonucunda adadaki iki tarafın liderleri arasında yapılan 1977 ve 1979 zirvelerinde karara bağlanmıştı. Ancak Kıbrıs Rum Yönetimi federasyon görüşüyorum derken ısrarla üniter devletin kozmetik anayasal değişiklikle birkaç federal öge ile takviye edilmesini, Kıbrıs Türk tarafı ise gerek iki kesimliliğin, iki bölgeliliğin gerekse siyasi eşitliğin, yani adadaki iki halkın yönetimi etkin bir şekilde paylaşmalarının varılacak çözümün temeli olacağını vurgulamaktaydı. İki taraf ayrıca 1960 garanti sisteminin ve Türkiye’nin tek taraflı müdahaleyi de içeren garantör statüsü, toprak ve mal-mülk meselesi ile Türkiye’den adaya yerleşenler konularında yakınlaşma sağlayamamışlardı. Kıbrıs Rumlarının gerek Bağlantısızlar Hareketi gerekse de Avrupa Birliği serüveninde ısrar etmeleri sonucu “geriye gidecek adım yok” kararlılığının gösterilmesi gereği ortaya çıkmıştı. O dönem Türkiye askeri yönetimden tekrar sivil demokratik yönetime geçme çabalarında idi. 3 Kasım seçimleri sonrasında yeni hükümet kurulmadan KKTC’nin ilanını gerçekleştirmek hususunda Türkiye’de belli makamlarla “çok gizli” olarak görüş birliği sağlanmış, önemli merkezlerdeki Kıbrıs Türk temsilciliklerine “açın deyinceye kadar açmayın” emriyle talimat mektupları gönderilmişti. Bir hafta önceden bildiğim ama bile isteye “atladığım” bir haberdir KKTC’nin kuruluşu… O dönem Ankara temsilciliği yapan Peker Turgud hala daha her görüşmemizde “Nasıl da atlamıştın sen o haberi” diye takılır bana. *** Bu dönem üst üste bazı acılar yaşamaktayız. Çok değerli dostum, eski milletvekili Prof. Dr. Mithat Melen bulaş nedeniyle ebediyete yürüdü. Yakınlarına sabır diliyorum. Tanrının rahmeti üzerine olsun. Can dostum, uzun yıllar arkadaşlarıyla beni onurlandıran Muharrem Özgüven de bulaş nedeniyle yoğun bakımda. Bir başka çok değerli dostum, başarılı sanayici Ali Han geçirdiği kalp krizi sonrası gelişen komplikasyonlar nedeniyle yaşamla mücadele ediyor. Tanrı yardımcıları olsun. Umarım kısa sürede güzel haberlerini almak mümkün olur.