DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin ortak 1 Mayıs manifestosunda demokratik, adil ve eşit bir Türkiye vurgusu yapıldı.
İstanbul Kadıköy’de düzenlenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları, sendikalar, meslek örgütleri ve siyasi partilerin yoğun katılımıyla coşkulu bir atmosferde gerçekleşti.
CHP, DEM Parti, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Emek Partisi (EMEP) ve SOL Parti gibi siyasi partiler de kutlamalara destek verdi.
Alanda Filistin’e destek için bayraklar açıldı, “Nehirden denize özgür Filistin” sloganı atıldı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından kaleme alınan ortak manifestoda, eşitlik, adalet ve özgürlük talepleri ön plana çıktı.
Manifestoda, Türkiye'nin emeğin ve halkın söz sahibi olduğu bir düzene ihtiyaç duyduğu vurgulanırken, “Kaynakların sermaye için değil; 86 milyonu insanca yaşatmak için kullanıldığı bir ülke mümkün” denildi. Manifesto, farklı toplumsal kesimlerin bir araya gelerek eşit yurttaşlık temelinde özgür ve demokratik bir Türkiye’yi inşa edebileceği mesajını verdi.
Manifestoda öne çıkan talepler arasında güvenli çalışma koşulları, sendikal haklar, toplu sözleşme özgürlüğü, emeklilik hakkının korunması ve kadınların güvenceli istihdamı yer aldı. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve ILO 190 sayılı sözleşmenin onaylanması çağrısı da yapıldı.
İSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz ve TTB Genel Başkanı Alpay Azap, kutlamalar için oluşturulan platformda yerlerini aldı. Bu dört meslek örgütü ile diğer örgütlerin “gelecek hedeflerini ortaya koyan ve mücadele hattını belirleyen” manifestosu okundu.
Manifestoda, şunlar kaydedildi:
“Bugün ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında buluştuk. İl il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, sokak sokak, 1 Mayıs meydanlarına aktık. Kendini bu ülkenin sahibi sananlara, halktan büyük bir güç olmadığını bir kez daha gösterdik. Biz, tüm renklerimiz ve farklılıklarımızla Türkiye’yiz.
"Asgari Yaşama Mahkum Kalmadığımız Bir Hayat Mümkün"
Bugün, 1 Mayıs meydanlarında, başka bir yaşamın, başka bir Türkiye’nin müjdesini vermek için bir aradayız. Bugün 1 Mayıs alanlarında, bir kez daha tanık oluyoruz ki ülkemizde yepyeni bir güneş doğuyor. Mutlu bir hayat filizleniyor. 1 Mayıs alanlarından bir kez daha ilan ediyoruz ki zorbaların değil; işçilerin, emekçilerin, halkın egemen olduğu bir ülke mümkün. Ürettiğimiz değeri adaletli görüştüğümüz, asgari ücrete ve asgari yaşama mahkum kalmadığımız bir hayat mümkün. Demokratik haklarımızı kullanabildiğimiz, sendikalı olabildiğimiz, grevlerin yasaklanmadığı, itiraz edenin hakkını savunanın kapısına gece yarısı kimsenin dayanmadığı bir ülke mümkün.
"8 Saat İnsanca Yaşadığımız Bir Hayat Mümkün"
Çalışırken ölmediğimiz, sağlığımızı kaybetmediğimiz, tükenmediğimiz, tacize, şiddete, ayrımcılığa uğramadığımız, 8 saat insanca çalışıp 8 saat insanca dinlenip 8 saat insanca yaşadığımız bir hayat mümkün. Onlarca yıl çalıştıktan sonra emekli olabildiğimiz, emeklilik hakkımızın gasbedilmediği, emekli olunca çalışmak zorunda kalmadığımız, emeklisini insanca yaşatan bir ülke mümkün. Sokaklar, iş yerinde, şiddetin ve tacizin olmadığı, kadınların güvencesiz ve esnek çalışmaya mahkum edilmediği, ayrımcılığa uğramadığı, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulandığı, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) 190 sayılı Sözleşmenin onaylandığı bir hayat mümkün. Ülke kaynaklarının sermaye için, rantçılar için, savaş için, siyasi rakipleri tasfiye etmek için değil; bizi, 86 milyonu, insanca yaşatmak için kullanıldığı bir ülke mümkün.
Kimsenin ikinci sınıf vatandaş olmadığı; dilimize, inancımıza, kimliğimize, kökenimize bakılmadan hepimizin tüm renklerimizle eşit yurttaşlar olduğumuz, özgürce siyaset yapabildiğimiz ve örgütlenebildiğimiz, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşadığımız bir hayat mümkün. Çocuklarımızın okula aç gitmediği, öğretmenlerin bir gecede sürgün edilmediği, diplomaların tek kişinin emriyle iptal edilmediği bir ülke mümkün.
"Halkını Söz ve Karar Sahibi Olduğu Bir Düzen Mümkün"
Yıllarca çalışıp, okullar bitirip en zor sınavları geçip mülakat adı verilen tek adama sadakat sınavına maruz kalmadığımız, KHK’dan ve bir sabah işsiz kalmadığımız, çalışma hakkımız başta olmak üzere kazanılmış haklarımızın korunduğu bir hayat mümkün. Gazetecilerin, sendikacıların, sanatçıların, akademisyenlerin, belediye başkanlarının, eş başkanlarının, muhalif siyasetçilerin, gençlerin hapsedilmediği, özgür bir Türkiye mümkün. Büyük bölümü deprem bölgesi olan bir ülkede, felaketi çaresizce beklemediğimiz, rantı değil; doğayı ve yaşamı kurmayı hedefleyen bir ülke mümkün. Herkesin başını sokabileceği bir evi olduğu, depreme dayanıklı, doğaya ve insana saygılı güvenli şehirlerde yaşadığımız bir Türkiye mümkün.
Bebeklerin sağlığının para hırsına kurban edilmediği, boğmacadan, kızamıktan çocukların ölmediği, insanları hastalıklardan koruyan, hastalandığında kolayca ulaştığı nitelikli bir sağlık sistemi mümkün. Tek bir kişinin değil; kayyumcuların değil; halkını söz ve karar sahibi olduğu bir düzen mümkün. Gerçek bir demokrasi mümkün.
"Emek Kazanacak"
Bugün Türkiye’nin dört bir yanındaki yüzlerce 1 Mayıs alanında aynı anda hep beraber ilan ediyoruz: Emeğin, demokrasinin, adaletin, barışın, eşitliğin, laikliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin egemen olduğu bir düzeni kuracağız. Yeter ki birlik olalım, yeter ki mücadele edelim, kurtuluş için hep beraber olalım.
2025 yılında 1 Mayıs meydanlarında, milyonlar kendisinin ve ülkenin geleceği için söz veriyor. Yarından tezi yok bu meydanlar ayrılmaz. Nerede yaşıyorsak, çalışıyorsak, mücadele diyorsak, orada örgütleneceğiz. Örgütlenerek kazanacağız. Birleşe birleşe kazanacağız. Biz kazandığımız da demokrasi, adalet, barış, kardeşlik, emek kazanacak. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”