ANKARA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhuriyeti savunurken ne Osmanlıyı ne Selçukluyu bir kenara koyamayız, reddedemeyiz. Bizim gücümüz zaten buradan geliyor. Biz bir kabile devleti değiliz, biz asil bir ecdadın devamı olan bir devletiz" dedi.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 77. yılı dolayısıyla, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından ATO Congresium'da "Atatürk'ü Anma Töreni" düzenlendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, vefatının 77. yıl dönümünde Kurtuluş Savaşının Başkomutanı, Cumhuriyetin banisi, ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle yadettiğini belirterek, Gazi Mustafa Kemal ile birlikte ahirete intikal eden tüm şehit ve gazileri de minnetle andığını söyledi.

"Malazgirt'ten günümüze kadar bin yıla yakın zamandır bu toprakları bizlere vatan yapmak için canlarını feda eden şehitlerimizin her biri bizim gururumuzdur" diyen Erdoğan, bugün de şehitlerin, gerektiğinde canlarını vermekten çekinmeyen kahraman evlatlar sayesinde vatan topraklarında yaşamaya devam ettiklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rahmetli Arif Nihat Asya, 'bizi, sen sevgisiz, susuz, havasız ve vatansız bırakma Allah'ım' derken ifade ettiği işte bu ruhtur, azimdir, bu inanıştır. Bunun için Rabbimize ne kadar hamdetsek azdır. Gazi Mustafa Kemal'in 1919'da başlayıp 1923'te Cumhuriyeti kurarak taçlandırdığı o büyük mücadelesi de milletimizi vatansız bırakmaması mücadelesi değil mi? Avrupa'nın içlerinden Afrika'nın ortalarına kadar uzanan Osmanlı'yı yok etme çabasının son ve nihai hedefi Anadolu'ydu. Amaç bizi Anadolu'ya sıkıştırmak değil, bizi Anadolu'da boğmaktı. Bizi vatansız bırakmak isteyenleri Gazi Mustafa Kemal önderliğinde verdiğimiz o büyük mücadele sayesinde kanımızla, canımızla, yüreğimizle durdurduk.

Rus Harbinde, Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşında, Kurtuluş Savaşımızda verdiğimiz asker, sivil kayıplarının toplam sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Cumhuriyeti kurduğumuzda ülkemizin nüfusu yaklaşık 10 milyon civarındaydı. Sadece Balkanlardaki kaybımız 2 milyon. Rus Harbi sonrasındaki kayıplar da yine milyon rakamıyla ifade edilir. Birinci Dünya Savaşını, Kurtuluş Savaşımızı saymıyorum. Söylemek istediğim şudur; vatanımızı yani bugün üzerinde yaşandığımız toprakları çok ağır bedeller karşılığında kurtarabildik, ama hamdolsun kurtarabildik."

"Vatanımızı korumak için bedel ödemeye devam ediyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatansızlığın ne anlama geldiğini Türkiye'nin yakın çevresinde yaşanan hadiselerin insanlara çok çarpıcı şekilde gösterdiğine işaret ederek, "Bugün de vatanımızı korumak için bedel ödemeye devam ediyoruz. Sadece son 3-4 ayda 165 şehit verdik, yüzlerce yaralımız, gazimiz var. Şair ne diyor; 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.' İşte vatan olmanın bilinciyle bu evlatlarımız şu anda bu destanı bir daha yazıyor. Gerektiğinde canımızı vermekten, kanımızı akıtmaktan, uğrunda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağımız bu topraklar bizim vatanımız" diye konuştu.

"Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" söylemini hatırlatan Erdoğan, bu dört ilkenin ülke ve millet olarak geleceğin üzerinde kurulacağı dört temel sütun olduğunu vurguladı. Bu ilkelerin hiç birinden taviz verilemeyeceğini, hiç birinin ihmal edilemeyeceğini ifade eden Erdoğan, Cumhuriyeti ilelebet muhafaza etmek ve Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş ülkeleri seviyesine yükseltmek için bu dört ilkeye sıkı sıkıya sahip çıkılması gerektiğini, 2023 hedeflerinin de bunu ifade ettiğini söyledi.

"Biz, bir kabile devleti değiliz, biz asil bir ecdadın devamı olan bir devletiz"

Erdoğan, Türkiye'nin millet olarak tarihin derinliklerine uzanan çok köklü bir geçmişi olduğunu, medeniyet ve kültür bağları bakımından çok farklı istikametlere uzanan bu tarihin en iyi şekilde araştırmak gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu topraklarda bir geçmişimiz var, bin yılı bulan bu geçmişe de çok iyi sahip çıkmalıyız. Bundan taviz veremeyiz, üstelik bu sadece Anadolu'daki toplumlardan bir toplum olarak yaşadığımız sıradan bir geçmiş değildir. Bu bir devlet geçmişidir. Bu yıl 29 Ekim'de Cumhuriyetimizin 92. yıl dönümünü coşkuyla kutladık. Hamdolsun, farklı kutladık, bundan sonra daha farklı kutladık. Ama bu yıl aynı zamanda Osmanlı Devletinin 716. kuruluş yıl dönümüydü, bu yıl Anadolu topraklarındaki ilk devletimiz olan Selçuklu Devletinin kuruluşunun 940. yıl dönümüydü. Bu devletlerin hepsi de birbirinin devamıdır, bu bir zincirdir. Cumhuriyeti savunurken ne Osmanlıyı ne Selçukluyu bir kenara koyamayız, reddedemeyiz. Bizim gücümüz zaten buradan geliyor. Biz, bir kabile devleti değiliz, biz asil bir ecdadın devamı olan bir devletiz.

Elbette son devletimiz Cumhuriyetimize tüm gücümüzle sahip çıkacağız. Aynı zamanda Anadolu'daki devlet varlığımızın 940 yıllık geçmişini de unutmayacağız. Cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümüyle birlikte bu topraklardaki devlet varlığımızın yıl dönümlerini de coşkuyla kutlamalıyız. Maalesef bugün özel bir tarih okuması yapmamış herhangi birisi neredeyse Anadolu'ya Cumhuriyetle birlikte geldiğimizi sanır. Bu derece zayıf bir tarih bilincinin olduğunu da üzüntüyle müşahede ediyoruz. Artık tarihimizle ilgili, milletimizle ilgili, medeniyetimizle ilgili bariyerleri kaldırma zamanı gelmiştir, bunu böyle bilin."

"Türkiye Cumhuriyeti,  78 milyonun tamamının sahip çıktığı devletimizin adı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti, 78 milyonun tamamının sahip çıktığı, benimsediği, kendini vatandaşı olarak gördüğü devletimizin adı" diyerek, bundan geriye gidişin asla söz konusu olmadığını, tam tersine Cumhuriyeti büyütmek, güçlendirmek, geliştirmek için hep birlikte, tüm güçleriyle, tüm imkanları seferber ederek samimiyetle çalıştıklarını, çalışmaya devam edeceklerini vurguladı.

"Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ilkeleri konusunda da en küçük bir şüphe, en küçük bir tehdit söz konusu değildir, yoktur. Bu konuda da geriye gidiş kesinlikle söz konusu olamaz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Cumhuriyetin ilk dönemindeki hassasiyetleri ve endişeleri anlıyorum. Bu endişelerin ürünü olan pek çok uygulamanın Cumhuriyetin benimsenmesi ve güçlenmesi sürecini uzattığını da kabul etmek durumundayız, ama artık bunları geride bırakmamız gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti 92 yıllık tarihinin en büyük başarılarını son 13 yılda hayata geçirmiştir. Peki bu dönemde Cumhuriyetimiz en küçük bir kayıp yaşadı mı? Bunu birileri bize ispatlasın, görelim. Böyle bir tehdide maruz kaldı mı? Öyleyse artık rejim endişelerini gündemimizden çıkarmalıyız. Bunları konuşarak birbirimizi yormaya gerek yok. Artık geleceğe kilitlenme zamanıdır. Bunu başarmalıyız. Uzun yıllar boyunca bu endişeyi kendisine siper ederek ülkenin ve milletin adeta kanını, iliğini sömüren milleti, tahkir ederek vesayet düzenlerini sürdürmek isteyenlerin foyası ortaya çıktı. Biz diyoruz ki 'Gelin, tarihimizle medeniyetimizle kültürümüzle yeniden barışalım.' Bu coğrafyadaki devlet varlığımızın öyle 100-200 yıl değil, bin yıllık bir geçmişe dayandığını göğsümüzü gere gere ifade edelim" değerlendirmesinde bulundu.

Anadolu'da kurulan tüm devletlerin kuruluş yıl dönümlerini, önemli isimlerini, olaylarını yeni nesillere en güzel şekilde anlatılması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, "Kökü olmayanın geleceği olmaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihçilerle eğitimcilerle kültür adamlarıyla bu konuların enine boyuna konuşulup tartışılarak millete mal olmuş bir devlet politikasının ortaya konulmasının önemine değinerek, şöyle konuştu:

"Bunun Gazi Mustafa Kemal'in arzusu olduğundan da şüphe duymuyorum. Ne diyor Gazi, 'İdareimaslahatçılar esaslı inkılap yapamaz.' Öyleyse artık idareimaslahatçılığı bir kenara bırakalım. 1 Kasım seçimleri Türkiye'nin önünde 4 yıllık bir istikrar ve güven dönemi açtı. Bu dönemi yeni anayasa başta olmak üzere ülkemizin ve milletimizin ihtiyaçlarını en ileri düzeyde karşılayacak reformların hayata geçirildiği bir dönem haline getirelim. Hiçbir şeyi konuşmaktan, tartışmaktan çekinmeyelim. Cumhuriyetin ve demokrasinin bir gereği olarak sonuçta kararı verecek olan milletimizdir, milletimiz olmalıdır ve millete güvenelim. Önce bunu yaşamamız lazım. Bu ülkenin siyasetçileri, yöneticileri olarak bizler üzerimize düşeni yapalım, nihai kararı milletimize bırakalım."