Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu.
Suriye'de Alevilere yönelik saldırılar ile ilgili muhalefete yüklenen Erdoğan, "Sayın Özel'i ve CHP yönetimini bir kez daha sorumlu siyaset yapmaya davet ediyorum. Özellikle Alevi canlarımız konusunda kullandıkları çirkin, ayrımcı ve zehirli dili terk etmeye çağırıyorum. CHP yönetimi artık Suriye'deki ateşi ülkemize taşıma siyasetinden tövbe etmelidir" dedi.
Erdoğan'ın açıklamalarının satır başları şöyle:
"Türkiye’de yeni bir sorun oluşturulmak isteniyor"
Yıllarca bizi Türk-Kürt, laik-antilaik, ilerici-gerici, Alevi-Sünni diye ayrıştıranlar sizin de takip ettiğiniz üzere son günlerde başka senaryolar peşinde koşuyor. Suriye’deki eski rejim artıklarının terör eylemleri öne sürülerek milletimizin kardeşliğine son derece sinsi, son derece kirli bir pusu kuruluyor. Bu pusu ile aynı zamanda İstiklal Marşımızda vücut bulan ruha ve birlikte yaşamak iradesine karşı da alçakça bir suikast düzenleniyor. Tahrik siyasetiyle, nefret söylemleriyle çoğu yalan ve çarpıtma olan provokatif açıklamalarla Türkiye’de yeni bir sorun, yeni bir kaos alanı oluşturulmak isteniyor. İşin daha vahim ve üzüntücü verici yanı ise milletimize bu kötülüğü Genel Başkanı ile, yönetimiyle, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla ülkenin ana muhalefet partisi yürütüyor.
"Sayın Özel milletin karşısında dedikodu yapmayı siyaset yapmak zannediyor"
Ancak hemen her seferinde Ramazan gelince iftira, yalan, provokasyon dozunu sürekli artıran küstah bir üslubu karşımızda buluyoruz. Bilhassa CHP, kendisine biraz çeki düzen vermek, kendini hesaba çekmek, öz eleştiri yapmak yerine giderek pervasızlaşıyor, nobranlaşıyor. Bunlarla da kalmuyor, ülkemiz ve demokrasimiz açısından oldukça tehlikeli sularda siyasete yapmaya yelteniyorlar. CHP Genel Başkanı sayın Özel, partisi içinde sıkıştıkça ne acıdır ki dışarıda daha zehirli, daha sorumsuz, son derece çirkin bir dile sarılıyor. Buradan öncelikle şu noktayı açıkça ifade etmek isterim. Grup kürsüsünden sarf ettiği sözler ertesi gün kendi belediye başkanı tarafından yalanlanan zavallı birisini muhatap almak bize zuldür. Zira bir siyasetçinin itibarının ölçütü ağzından çıkan lafın doğruluğudur, ağırlığıdır. Daha söylediği sözün dumanı tüterken kendi partisi tarafından tekzip yiyen bir şahıs, sadece siyasetin değil haysiyetin ve erdemin de ne olduğunu bilmiyor demektir. Sayın Özel, Meclis kürsüsünde, milletin karşısında dedikodu yapmayı siyaset yapmak zannediyor.
"Adı Türk siyasetinde fırıldağa çıkmış bir kifayetsize rozet taktı"
Büyük Kongremizde partimize katılan yeni arkadaşlarımızla ilgili ipe sapa gelmez bir sürü cümle kurdu, kendince üst perdeden ahkam kesti. Utanmadan, sıkılmadan bize siyasi ahlak dersi vermeye çalıştı. Arkadaşlarımızı hem de çok seviyesiz çok nezaketsiz ifadelerle hedef aldı, itham etti. Peki, sonuçta ne oldu? Aradan bir hafta bile geçmeden çark etti. Kürsüsünden savurduğu büyük lafların altında kendisi ezildi. Affınıza sığınarak söylüyorum, tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı. Günaşırı parti değiştirmekten adı Türk siyasetinde fırıldağa çıkmış bir kifayetsize rozet taktı. Bize attıkları çamur döndü, dolaştı kendilerine bulaştı. Şimdi soruyorum sizlere: Böyle tutarsız ve dirayetsiz birini biz nasıl ciddiye alırız? Kendi belediye başkanlarından ayar yiyen, çarkçılıkta selefini çırak çıkartan bir kişiyi biz niye muhatap alalım? Üzülerek ifade ediyorum, sayın Özel kendisine açılan krediyi har vurup harman savurmaktadır. Bu gidişle sıfırı tüketmesi, iflas bayrağını çekmesi tıpkı selefi bay Kemal gibi siyasetten ibretlik bir şekilde alaşağı edilmesi yakındır.
"Kürt de Alevi de muhafazakar da demokrat da en şedit baskıyı CHP'den görmüştür"
Kullanılan dil bu ülkeye geçmişte çok acı bedeller ödetmiş, son derece sorumsuz, son derece tehlikeli bir dildir. Türkiye'nin birliğini, dirliğini, bütünlüğünü, huzur ve güvenliğini korumak hepimizin görevidir, millete karşı ortak mesuliyetidir. Muhalefette olmanız bu gerçeği değişmez, değiştirmemelidir. Bir diğer husus ise şudur değerli kardeşlerim. Bu ülkede Kürt de Alevi de muhafazakar da demokrat da en şedit baskıyı CHP'den görmüş, CHP'nin faşist zihniyeti eliyle yaşamıştır. CHP yönetimi Alevi vatandaşlarımızı istismar edeceğine, kışkırtacağına önce çıksın onlara yaptıkları zulümden dolayı nedamet getirsin.
"Sendikalar aracılığıyla LGBT sapkınlığının sponsorluğunu yapıyor"
Aile ve nüfus Türkiye için varoluşsal bir soruna dönmüşken, muhalefetin özellikle de CHP'nin politikalarındaki çarpıklık sorun itibarıyla daha da büyüyor. Öyle bir gaflet ve dalalet haliyle karşı karşıyayız ki Avrupa ve Amerika'da artık kreşlere anaokullarına kadar bulaşmış LGBT musibetine karşı önlemler alınıyor. Bizdeki muhalefet ise yönettikleri belediyeler ve yandaş sendikalar aracılığıyla LGBT sapkınlığının sponsorluğunu yapıyor. Dikkat edin, sapkın akımları önce partilerine, daha sonra yönettikleri belediyelere soktular. İnsan fıtratına aykırı cinsiyetsizleştirme akımlarına destek vererek aile kurumuna ihanet ettiler.
"Cinsel tacizi de adeta kurumsallaştıran bir yapıdan başka ne beklenebilir?
Öyle ki LGBT belasının sebep olduğu toplumsal felaketle boğuşan ülkelerden yükselen feryatları bile görmüyorlar, duymuyorlar. Sahte bir özgürlük kavramının arkasında siper alarak milli bünyemize zaman ayarlı bir bomba yerleştiriyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Amerika'da son gelişmelere baktığımız zaman, sadece erkek ve kadından oluşuyor. Kim diyor bunu? Trump. Parti teşkilatlarında ve belediyelerinde hırsızlığı, yolsuzluğu, arsızlığı olduğu kadar cinsel tacizi de adeta kurumsallaştıran bir yapıdan başka ne beklenebilir? Onun da takdirini milletimize bırakıyoruz."