Ahmet Çağatay Bayraktar

Sofralarda gıda güvenliği, artan gıda enflasyonu ve düşen alım gücüyle tehdit altına girmeye başladı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) verilerine göre Ağustos 2024'te gıda enflasyonu yüzde 1,46 arttı. DİSK-AR verilerine göre Ağustos 2005’te yüzde 7,9 olan yıllık enflasyon oranı Ağustos 2024’te yüzde 49,3 oldu. 2005’te yüzde 4,3 olan yıllık gıda enflasyonu ise Ağustos 2024’te yüzde 43,7’ye yükseldi. Tüm bu ekonomik göstergeler ise market raflarına ve sofralara kalitesiz ve sağlıksız gıda olarak yansıyor. Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) Başkan Yardımcısı, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası’nın kurucu üyelerinden Petek Ataman, son dönemde artan gıda güvensizliğinin bir salgın gibi yayıldığına dikkat çekerek cezaların yetersiz olması nedeniyle kayıt dışı ve denetimsiz gıda üretiminin arttığını belirtiyor.

Petek Ataman

TARGET Başkan Yardımcısı Petek Ataman 

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı denetimler sonucu hileli gıdaları markalarıyla birlikte yayınlandığı liste artık sadece gıda mühendislerinin değil vatandaşların da sıklıkla baktığı siteler arasında. Pandemi sonrası artan enflasyon ile birlikte düşen alım gücü; zeytinyağı, bal, süt ürünlerinin üretiminde artan maliyet ile birlikte bu tür ürünlerde taklit ve tağşiş vakaları da artışa geçti ancak bu durum sadece bugünün sorunu değil. “Taklit ve tağşiş tahminimizden çok daha uzun zamandır önemli bir sorun halinde var ve varlığını sürdürüyor” diyen Gıda Mühendisi Petek Ataman, ekonomik sorunların sofraya yansımasını şu şekilde anlattı:

Diyaliz merkezinde tanışarak evlenen çiftten organ bağışı çağrısı Diyaliz merkezinde tanışarak evlenen çiftten organ bağışı çağrısı

“Ekonomik sorunlar, gıdaların maliyetinin yüksekliği, kişilerin gıdaya diledikleri gibi erişiminin önündeki engeller şüphesiz taklit ve tağşişi besleyen bir zemin. Kimi aileler, neredeyse kırmızı et fiyatıyla aynı fiyata olan sucukların sucuk olmadığını veya piyasadaki zeytinyağı fiyatının çok altında fiyatlarla sofralarına gelen zeytinyağlarının zeytinyağı olmadığının farkında olduklarını ancak çocuklarının istedikleri gıdaları almanın başka bir yolu olmadığını açıkça ifade ediyorlar.”

Cezalar yetersiz, denetim artırılmalı

Hileli gıda vakalarındaki artışının sadece alım gücünün düşmesine bağlanamayacağını söyleyen Ataman, taklit ve tağşiş gıda üreticilerine yönelik cezaların da yetersiz olduğunu söyledi:

"Gıdalarda yapılan bu tür eylemlerin yaptırımları caydırıcı değil, adalete olan güven epeyce sarsılmış durumda, bu tür eylemleri yapanlar çok ciddi kazançlar sağlıyorlar. Burada bir kasıt ve müthiş bir kâr var. Üstelik insanların en temel ihtiyaçlarından sürekli şüphe duymalarına neden oluyor bu durum. Kayıt dışı ve denetimsiz gıdaya yönelimi arttırıyor.”

Baharat ve kuruyemişte başlıca sorun küf toksini

Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan yapılan taklit ve tağşiş duyurusunda Arifoğlu markasıyla üretilen 014-1219, 014-1225, 004-1219, 024 parti no'lu tatlı biber ve acı kırmızı biber ürünlerinde "gıdada kullanımına izin verilmeyen boya maddesi" bulunduğu açıkladı. Firma avukatından yapılan açıklamada ise ürünlerin ISO 17025 belgesine sahip laboratuvarlarda yapılan analizlerini paylaşarak, ürünlerin insan sağlığına zararlı madde içermediğini ileri sürdü. Kasım 2022'de Arifoğlu firmasının benzer ürünleri Singapur’da toplatma kararına maruz kalmıştı. Singapur merkezli The Strait Times’ta yayınlanan habere göre Türkiye’den Singapur’a ihraç edilen üç baharat ürünü, gıda ürünlerinde kullanımına izin verilmeyen ve kansere sebep olabilecek endüstriyel renklendiricilerin tespiti sebebiyle toplatılmıştı. Arifoğlu markasıyla satılan 250 gramlık pakette Öğütülmüş Sumak, Arifoğlu markasıyla satılan 70 gramlık pakette Öğütülmüş Tatlı Biber ve yine Arifoğlu markasıyla satılan 180 gramlık pakette Tavuk Baharatı ürünleri toplatılan ürünler olarak ifşa edilmişti.

Firma o dönem söz konusu toplatma kararını kabul etmiş ve ürünlerin imha edildiğini duyurmuştu. Aynı markanın bu kez bakanlığın denetimlerinde gündeme gelmesi, kamuoyunda “Yurt dışında satılamayan ürünler Türkiye’de mi satılıyor?” sorularına yol açtı. Ataman baharatta, kuru incirde, fındık fıstık gibi ürünlerde Türkiye’nin yaşadığı temel gıda sorununun küf toksinleri olduğuna işaret ederek ihraç ürünlerinde tespit edilmesi durumunda uygulanan süreci şu şekilde anlattı:

“Aflatoksin de bu toksinlerden biri. Yasalarımıza göre, limit aşan mikotoksin tespitiyle geri gelen ürünler sağlık açısından riskli olduğu için ve ülke mevzuatına da aykırı oldukları için yurt içine alınmazlar. Hatta başka ülkeye de ihraç edilemezler. Ancak bu sorunla yurt içindeki gıdalarda da sıklıkla karşılaştığımız için ihracatta da sorun yaşıyoruz. Yurt içinde hangi markaların hangi partilerinde limit aşan mikotoksin bulunduğu bilgisi paylaşılmıyor. Yasaklı olan Sudan boyası da aynı şekilde, bir gıda güvenliği ve insan sağlığı sorunu olduğu için ihracat dönüşünde yurt içine alınmazlar.”

İhraç ürünleri neden geri döndürülüyor?

“Her ihracattan dönen ürün sağlığa uygun olmadığı için geri dönmez” diyen Ataman, ülkeler arası ticaret savaşlarında gıda güvenliği dışında etkenler de olduğunu vurguladı: “Dünya Ticaret Örgütü üyesi olan herhangi bir ülke 'benim ülkemde bu ürün yeterince üretiliyor, o nedenle almıyorum' diyemediği için kimi zaman kendi üreticilerini korumak için bu tür teknik engellere başvurmaktalar. İşte bu ürünlerin yurt içine girmesi normaldir. Bizle ihracattan dönen ürünlerden daha yoğun biçimde yurt içindeki ürünleri merak edip, resmi kurumların bilgileri şeffaf biçimde paylaşmalarını talep etmeliyiz.”

Restoranlarda hileye karşı nelere dikkat edilebilir?

Bakanlığın hileli gıda listesine markette satılan ürünlerin yanında lokanta ve kafeler de dahil oluyor. Tek tırnaklı hayvan, sakatat bulgularının yanında domuz eti kullandığı iddiaları restoran ve kafelere olan şüpheyi de artırıyor. Dışarıda yemek yerken bizler gibi gıda uzmanları da dahil olmak üzere, bu tür taklit-tağşiş olaylarını ürüne bakarak anlayabilecek bir kimse yok” değerlendirmesinde bulunan Ataman, hileli gıdanın ancak analizlerle anlaşılabileceğini ifade etti. Yemek yenilecek yerin hijyen koşullarına dair gözlem yapmanın fikir verebileceğini söyleyen Ataman, “İşletme yetkililerinin ve çalışanların davranışları, yemek yemekte olan kişilerin talepleri karşısında takındıkları tavır dürüstlükleri konusunda fikir verebilir. Etik değerlere bağlı kişilerin yapabileceği bir uygulama değil böylesi bir sahtecilik. O nedenle uygunsuz davranışları görmezden gelmemek lazım, hepsi birer belirteç olarak görülebilir” yorumunda bulundu.

“Fiyatlar fikir verebilir”

İşletmedeki yemek fiyatlarının da fikir vereceğini dile getiren Ataman, resmi denetimlerin etkin ve objektif şekilde yapılmasının ve paylaşılmasının önemine vurgu yaptı:

"Herkes evinde de yemek yaptığına göre, aşırı düşük fiyatların bir hile şüphesi barındırdığını düşünecektir. Ancak, yapılmakta olan gıda hileleri kanun dışı ancak aynı zamanda etik değerlerle bağdaşmayan, kasıtla yapılan bir eylem olduğu için piyasada benzerleriyle aynı fiyattan satılan hileli gıdalara rastlamak da mümkün.”

Muhabir: Ahmet Çağatay Bayraktar