İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları tarafından bu yıl 39.’su düzenlenen Genç Günler, genç tiyatrocuları, akademisyenleri ve sanatseverleri bir kez daha sahnede buluşturuyor. Festivalin bu yılki teması ise “Gelecek, Peki Nasıl?” Bu yılki temayla geleceğin tiyatro üzerindeki etkilerini, yapay zekâ çağında insanın sahnedeki varlığını ve yaratıcı üretimin dönüşümünü sorgulanıyor. İBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yardımcısı Can Başak, bu kapsamda 22 Mayıs'a kadar Şehir Tiyatroları'nın farklı sahnelerinde sürecek festivalin tematik yapısını ve gençlere sunduğu alanları 24 Saat Gazetesi’ne anlattı.
“Gelecek üzerine konuşmaya mecburuz”
Can Başak, bu yılki temayı belirlerken yalnızca teknolojiye değil, gençlerin zihnindeki soru işaretlerine de odaklandıklarını belirtiyor. “Gelecek konusu genellikle tedirginlik ve belirsizlikle anılıyor. Ancak biz bu yıl, ‘gelecek nasıl bir şey olacak?’ sorusunu ortaya atmak istedik. Özellikle yapay zekânın hızla hayatımıza dahil olmasıyla bu sorular kaçınılmaz hale geldi. Tiyatro da bundan muaf değil. Dolayısıyla bu festivali yalnızca bir gösterim alanı olarak değil, düşünce ve tartışma alanı olarak da konumlandırıyoruz.”
20 konservatuvar, 28 tiyatro kulübü, 5 iç yapım oyun
Genç Günler’de bu yıl 20 konservatuvar oyunu, 28 üniversite tiyatro kulübü oyunu ve İBB Şehir Tiyatroları’nın iç yapımı olan 5 oyun seyirciyle buluşacak. “Bu yıl 53 farklı ekip 68 oyunla festivalde yer alıyor. Katılım her geçen yıl artıyor çünkü sunduğumuz ortam, genç ekiplerin özgürce üretim yapabileceği nitelikte. Her gün sahnede yeni bir oyun oynanıyor ve bu büyük bir organizasyonel emeği gerektiriyor” diyen Başak, gençleri sahneye taşımanın büyük motivasyon kaynağı olduğunu vurguluyor.
İBB Şehir Tiyatroları’nın festival kapsamında sahneleyeceği 5 yapım arasında Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir Adam Yaratmak”, Dennis Kelly’nin “Öksüzler”, Fırat Devecioğlu’nun “Lazarus”, Yağmur Topçu’nun “Gölge” ve Samuel Beckett’in “Krapp’ın Son Bandı” gibi eserler yer alıyor.
Hayko Cepkin’den Cem Say’a farklı disiplinlerden konuklar
Festival yalnızca oyunlarla sınırlı değil. Farklı alanlardan konukların ağırlandığı söyleşilerle gençlerin sanata ve düşünceye dair yeni pencereler açmaları hedefleniyor. 13 Mayıs’ta Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde Hayko Cepkin ve aynı gün akşamında Cem Say ile Özlem Özdemir, 15 Mayıs’ta ise Giray Altınok gençlerle bir araya gelecek.
Başak, bu söyleşilerin önemini şöyle açıkladı: “Yalnızca tiyatro değil; sosyoloji, psikoloji, müzik ve hatta spor gibi alanlardan da konukları davet ediyoruz. Gençlerin tartışmak, soru sormak istediği ne varsa, o başlıkları bu sahneye taşıyoruz.”
Güncel tiyatro gelişmelerini kapsayan atölye çalışmaları
Festival süresince yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk, fiziksel tiyatro gibi alanlarda düzenlenen atölyeler, gençlerin yaratıcı üretim süreçlerini deneyimlemelerine olanak sağlıyor. Sibel Erdenk, Barış Erdenk, Beliz Güçbilmez, İpek Bilgin ve Yasin Yürekli gibi alanlarında uzman eğitmenler genç tiyatrocularla bir araya geliyor.
Bu atölyelerin festivalin en değerli parçalarından biri olduğunu vurgulayan Başak, “Bir yanda sahnede oyunlar sergilenirken, diğer yanda gençler bu alanda ustalaşmak için birebir temas kurabiliyor. Atölyelere dışarıda ulaşmak maliyetli olabilir; burada ise herkes için erişilebilir” dedi.
Gençlik Tiyatrosu Belgeseli: Bir hafıza çalışması
Festivalde ayrıca Türkiye’nin ilk üniversite tiyatrosunu konu alan “Gençlik Tiyatrosu” belgeselinin gösterimi yapılacak. 17 Mayıs 2025 saat 19.00’da Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde gösterilecek belgesel, 1953’te kurulan bu öncü topluluğun Türk tiyatrosundaki yerini ve mirasını görünür kılmayı amaçlıyor.
Başak, bu belgeselin festivalde yer almasının bir sorumluluk olduğunu söyledi: “Birçok tiyatro ustasının yetiştiği bir gelenek söz konusu. Ben de bu festivalde yetişmiş biri olarak, geçmiş kuşakların üretimlerini yeni nesle aktarmanın önemine inanıyorum. Gençlik Tiyatrosu’nun tiyatro tarihindeki yeri çok kıymetli.”
Yapay zeka tiyatroyu nasıl etkiler?
Yapay zekânın sanat üzerindeki etkilerine dair görüşlerini de paylaşan Başak, tiyatronun dokusunun teknolojiyle birebir değişemeyeceğini belirtti: “Sadece yapay zekâ değil sinema ve televizyonun gelişimiyle de ‘Tiyatro yaşayacak mı?’ sorusu ortaya çıkmış. Ama şu an tiyatronun halen daha talep edilen, takip edilen bir sanat dalı olduğu ortada. Tiyatro, göz göze gelmektir, terin sahneden izleyiciye ulaşmasıdır. Hiçbir dijital üretim, bu canlılık hissini yerine koyamaz. Tiyatro hep var olacak. Belki başka sanat dallarında dönüşüm olur ama tiyatro, insanın insana doğrudan temas ettiği bir alandır. Bunun yanında dizi ve filmlerde daha farklı bir durum söz konusu. Örneğin vefat etmiş sanatçıların yapay zeka ile tekrar ‘hayat bulması’ konuşuluyor. Bence ne izleyiciler ne de oyuncular bu durumu memnuniyetle karşılar.”