Kapitülasyon, bir devletin yabancı ülke vatandaşlarına verdiği ayrıcalıklı hakları ifade eder. Bu haklar; ticaret, hukuk, gümrük, vergi ve yargı gibi çeşitli alanlarda ayrıcalıklar tanınmasını kapsar. Genellikle güçlü devletlerin zayıf ya da bağımlı durumdaki ülkelere ekonomik ve hukuki üstünlük sağlaması amacıyla kullanılır.
Kapitülasyonlar uluslararası hukukta tek taraflı tavizler olarak kabul edilir ve genellikle karşılıklı olmayacak şekilde düzenlenir.
Kapitülasyonun Kökeni ve Anlamı
Kapitülasyon kelimesi, Latince kökenli olup “capitulum” (madde, başlık) sözcüğünden türetilmiştir. İlk olarak Orta Çağ Avrupa’sında görülmüş, daha sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda yaygın bir uygulama haline gelmiştir.
Tarihi belgelerde kapitülasyonlar genellikle bir “antlaşma” formatında sunulur ve içerdikleri hükümler belirli maddeler halinde yazılır. Bu da kelimenin kökeniyle uyumludur.
Osmanlı’da Kapitülasyonlar
Kapitülasyonlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. yüzyıldan itibaren yabancı devletlere verilen ayrıcalıklar şeklinde uygulanmaya başlandı. İlk kapsamlı kapitülasyon, 1536 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Fransa’ya verildi.
Osmanlı'nın Kapitülasyon Verme Sebepleri:
-
Yabancı tüccarların Osmanlı topraklarında ticaret yapmasını kolaylaştırmak
-
Avrupa devletleriyle diplomatik ilişkileri geliştirmek
-
Osmanlı limanlarını ticaret merkezi haline getirmek
-
Osmanlı ürünlerinin yurt dışına pazarlanmasını sağlamak
Başlangıçta karşılıklı çıkar esasına dayalı olan bu ayrıcalıklar, zamanla Osmanlı’nın ekonomik ve siyasi bağımsızlığını zedeleyen bir hale dönüştü.
Kapitülasyonların Osmanlı Ekonomisine Etkisi
İlk zamanlarda ekonomik canlılık sağlayan kapitülasyonlar, özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda zarar verici boyutlara ulaştı. Yabancı tüccarlar vergiden muaf tutulurken, yerli tüccar ve esnaf rekabet edemez hale geldi.
Ekonomik Sonuçları:
-
Osmanlı pazarları Avrupa mallarıyla doldu
-
Yerli üretim ve sanayi geriledi
-
Devletin vergi gelirleri azaldı
-
Ticaret dengesi yabancıların lehine bozuldu
Bu durum, Osmanlı ekonomisini yabancı sermaye ve ticarete bağımlı hale getirdi.
Hukuki ve Siyasi Sonuçları
Kapitülasyonlar yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda hukuki ayrıcalıklar da içeriyordu. Örneğin, yabancı uyruklu bir kişi Osmanlı topraklarında bir suça karışsa, Osmanlı mahkemelerinde yargılanmaz, kendi konsolosluk mahkemelerinde yargılanırdı.
Bu durum:
-
Osmanlı’nın hukuk egemenliğini zayıflattı
-
Yabancıların ülke içindeki nüfuzunu artırdı
-
Osmanlı vatandaşlarını ikincil konuma düşürdü
Kapitülasyonların Kaldırılması
Kapitülasyonlar, Osmanlı’nın bağımsızlık ve egemenlik haklarına zarar verdiği için özellikle 20. yüzyılın başlarında büyük tepki çekti. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı, 1914 yılında kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdığını ilan etti. Ancak bu karar uluslararası alanda hemen tanınmadı.
Lozan Antlaşması ve Kapitülasyonların Sonu
1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kesin ve kalıcı olarak kaldırıldı. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin tam bağımsızlığını kazandığını gösteren önemli adımlardan biri oldu. Böylece Türkiye, kendi topraklarında yabancıların ayrıcalıklı yargı ve vergi haklarını sona erdirmiş oldu.
Günümüzde Kapitülasyon Var Mı?
Modern anlamda kapitülasyon uygulamaları, günümüzde uluslararası hukuk ve egemenlik ilkelerine aykırısayılmaktadır. Ancak bazı uzmanlar, günümüzdeki bazı ekonomik anlaşmaların ve uluslararası yatırımcı haklarının, dolaylı olarak “yeni tip kapitülasyonlar” olabileceğini savunur.
Örnekler:
-
Çok uluslu şirketlere verilen vergi muafiyetleri
-
Uluslararası tahkim anlaşmaları
-
Yerli sanayi yerine yabancı firmalara tanınan ayrıcalıklı haklar
Bu bağlamda, modern ekonomik sistemlerde kapitülasyonlar isim değiştirmiş olsa da, bazı ayrıcalıklar hâlâ tartışma konusudur.
Kapitülasyonlar, tarih boyunca güçlü devletlerin zayıf ülkelere ekonomik ve hukuki üstünlük sağlamak için kullandığı araçlardan biri olmuştur. Osmanlı’da başlangıçta faydalı gibi görünse de uzun vadede büyük bir egemenlik sorunu haline gelmiştir.
Bugünün dünyasında bu kavram farklı isimlerle ve şekillerle sürüyor olabilir. Ancak her zaman ekonomik bağımsızlık, ülkelerin uzun vadeli kalkınma stratejileri için temel bir gerekliliktir.