Karikatür ve resmin sınırlarını aşan Mete Arif Tokmak, Karikatür Atölyesi’nde açtığı orijinal karikatürlerinden oluşan sergi ile Başkentli mizah severlerle bir araya geldi. Tokmak’ın sergisi 20 Mayıs Salı gününe kadar Karikatür Atölyesi’nde ziyaret edilebilecek.

Resim, duvar resmi, çizgi roman, illüstrasyon ve karikatür gibi farklı disiplinlerdeki üretimleriyle dikkat çeken Tokmak ile taşrada sanat üretmenin zorluklarını, dijital çağın getirdiği dönüşümleri, sanat, mizah ve yapay zekâ üçgeninde açılan yeni yolları konuştuk.

Çocukluk yıllarında Gırgır Dergisi ile başlayan çizim yolculuğunu, taşrada sanat üretmenin zorluklarını ve gençlerle birlikte üretmenin önemini samimi bir dille paylaşan Tokmak, hem karikatür hem resim hem de edebiyatla uğraşan çok yönlü bir sanatçı.

Eskişehir Kitap Fuarı 4. kez kapılarını açtı
Eskişehir Kitap Fuarı 4. kez kapılarını açtı
İçeriği Görüntüle

Taşrada yeşeren karikatür tutkusu

Dönemin güçlü mizah yayınlarının karikatür kariyerini şekillendirdiğini ifade ederek konuşmasına başlayan Tokmak, “Çocukluk yıllarımda, Oğuz Aral’ın yönettiği Gırgır dergisinin karikatür çizmeme olan etkisi büyüktü. O dönemde çocuk dergilerinde karikatüre yer verilmesi, Semih Balcıoğlu gibi ustaların yetenekli çocukların çizimlerini değerlendirip, yayımlamaları bizler için büyük bir motivasyon kaynağıydı. Tercüman Çocuk, Milliyet Çocuk ve Çarşaf gibi dergiler de bu süreçte önemli rol oynadı. En büyük destekçilerimden biri ise resim öğretmenlerimdi; yeteneğimi fark edip doğru şekilde yönlendirdiler. Babamın da desteğiyle karikatüre olan ilgim hiç azalmadı ve böylece çizim yolculuğum başladı” dedi.

“Taşrada sanat yapılmaz diye bir şey yok”

Uzun yıllardır Zonguldak’ta yaşayan ve orada üreten bir sanatçı olarak hala çizmeye devam eden Tokmak, taşrada sanat üretmenin hem zorlayıcı hem de geliştirici yönleri olduğunu söyleyerek, “Büyükşehirlerin imkanları tartışılmaz ama taşrada da sanat yapılmaz diye bir şey yok. Elbette taşrada sürekli kendinizi anlatmak zorunda kalıyorsunuz, bu da zaman zaman enerjinizi tüketebiliyor. Ancak yine de bu mücadele insanı daha dirençli kılıyor” diye konuştu.

O dönemlerde açtığı “Şehirdeki Gergedan” isimli sergisinin bu mücadelenin somut örneği olabileceğini de ekleyen Tokmak, “Çok eskiden ‘Gergedan’ diye bir dergi çıkardı ve taşraya da pek gelmezdi. Zonguldak’ta da sanat ortamı kısıtlıydı. Gergedan Türkiye’de rastlanmayan bir hayvandı, ben de sanatçının kendini yabancı hissetmesini sembolize ettim diyebilirim. Sanatçının şehirdeki yalnızlığını, ayakta kalma mücadelesini anlatabilmek için bu metaforu kullanmıştım” sözlerine yer verdi.

Toplu-7

Gençlerle üreterek genç kalmak

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde kurduğu karikatür kulübü yanı sıra ilköğretim okullarında verdiği karikatür dersleri ile genç üniversitelilerle çıkardığı mizah dergileri ile bir eğitimci olarak bağımsız yayıncılığa öncülük eden Tokmak, gençlerle birlikte üretmenin önemine de değindi. Tokmak gençlerle kurulan ilişkinin bir sanatçıyı sürekli tazelediğini vurgulayarak, “Gençlerle çalışan isim Gırgır Dergisi’nin kurucusu Oğuz Aral’dı. Biz de Aral’ın sağlık sorunlarıyla mücadele ettiği o dönemlerde kulübü kurmuş ve ısrarla kendisini Zonguldak’a davet etmeye çalışıyorduk. Tüm zorluklara rağmen davetimizi kabul edip kulüpteki öğrencilerle bir araya gelmişti. O panelde kendisine gençlerden yana beklentisini sormuştum ve oldukça karamsar bir edayla bu konuda hayal kırıklığına uğramış olduğunu fark ettim. Oysa gençlerle en çok çalışan oydu bizler de onu feyz alıp bu tür çalışmalar yürütüyorduk. Sanırım bu konuya şöyle bakmak gerek: gençler bir dinamik unsur. Onlarla kopmamak, birlikte üretmek sanatçıyı da yeniliyor. Onların bir rehbere ihtiyacı var ve bu etkileşim iki taraf için de çok kıymetli” dedi.

Fanzin salgını

Geçmişte çıkardıkları “Dergi Dergi” ve “G2 Saplantısı” fanzinlerinin matbaasız, bağımsız üretim heyecanı taşıdığını hatırlatarak fanzin kültürüne ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Tokmak, “O dönemler fanzin salgını vardı, çünkü fotokopi furyası vardı. Biz de matbaa olmadan düşük maliyetlerle dergi çıkarılabileceği ihtimali üzerinden dergi çıkarmaya başladık. Fanzini bilmeden Dergi Dergi’yi çıkardık. Halbuki zaten dünyada fanzin diye bir şey varmış, bu zaten düşük bütçeyle, özgür içeriklerle, bağımsız ve amatör bir ruhla çıkan bir yayın türüymüş. Bunun üzerine ‘G2 Saplantısı’ fanzini çıkardık” ifadelerini kullandı.

Yapay zeka sanatı tehdit etmiyor, dönüştürüyor"

Dijitalleşmenin karikatür sanatına etkisini de umutlu bir perspektiften değerlendiren Tokmak, “Yapay zekâ bir balon değil. Sanatı tamamen yok etmeyecek, aksine yeni bir dil yaratacak. Sanatçılar için yeni araçlar ortaya çıktı. Kadim teknikler yok olmayacak, ikisi birlikte yürüyecek. Yapay zeka sanatı tehdit etmiyor, dönüştürüyor. Önemli olan bu dönüşümü reddetmeden sanatın yeni yollarını keşfetmek. Bager Akbay, Refik Anadol bu alanda çalışan güçlü Türk sanatçılar. Bu yönüyle sanatçının ortadan kalkmadığını yapay zekanın araç olarak kullanıldığını görüyoruz” dedi.

“Mizah, Türkiye’nin nefes borusudur”

Türkiye’de karikatür sanatının bugünkü durumuna da değinen Tokmak, baskıların ve sansürün arttığını, basılı mizah dergilerinin eski gücünü kaybettiğini söyledi. Mizahın vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunun altını çizen Tokmak, “Mizahsız nefes alamayız. Bu ülke mizahsız yaşayamaz. Mizah Türkiye’nin nefes borusu, deşarj olduğu en önemli alanlardan biridir.  Gençlerin ürettiği her mizahi içerik bir direniş, bir sorgulama biçimi. Gençler günümüzün sanatçıları. Mizah, sadece güldürmek için değil, düşündürmek için de var” diye konuştu.

Muhabir: Naz Akman