Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar

14 Mayıs seçimlerine günler kala adayların söylemlerinin ve seçim stratejilerinin halk üzerindeki etkisi merak konusu. Cumhur İttifakı’nda “yerli ve milli savunma projeleri”, yarı-militarist ve otokrasi mesajları verirken Millet İttifakı’nda ise farklı kesimleri birleştirici ve bütünleyici söylemler yer alıyor. AKP'nin 2003'te iktidara gelmesinden bu yana oy verme yaşına gelen yaklaşık 5,2 milyon kişi seçim günü ilk kez oy kullanacak. Bu da seçmenlerin yüzde sekizi anlamına geliyor. Uzmanlar adayların söylemlerinde özellikle genç seçmenleri hedeflediklerini söylerken Millet İttifakı gençlere özgürlük ve liyakat sözü verirken Cumhur İttifakı silah ve savunma teknolojilerinin sergilendiği Teknofest gibi etkinliklerle gençlere hitap etmeye çalışıyor. Tüm bu vaatlerin yanında Erzurum’da Millet İttifakı mitingine yapılan taşlı saldırının etkileri de devam ediyor. Uzmanlar, seçimin son dönemecinde siyasilerin tutum ve söylemlerini 24 Saat'e anlattı.

Deniz Ülke Arıboğan

Türk toplumunun savaş ve savunma konusuna olan merakının, düzenlenen Teknofest etkinlikleri ile diri tutulduğunu söyleyen Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, AKP’nin Teknofest’e önem vermesinin nedenini şu şekilde anlattı: “Bu gibi etkinliklerle toplumun bilinçaltında olan bazı kodlara mesaj veriliyor. Bunu sosyal medyadaki iletilerde de görüyoruz. Örneğin Cumhurbaşkanının Teknofest’in hemen ardından sosyal medya hesaplarındaki profil fotoğraflarını değiştirmesi de seçime yönelik bir mesaj taşıyor. Çünkü yıllardır aynı fotoğraf kullanılıyordu. Erdoğan’ın rahatsızlanmasından kısa süre sonra bu fotoğrafın değiştirmesi de dikkat çekici. Fotoğrafta Erdoğan’ın giydiği üniforma ile, hem militer bir mesaj veriliyor hem de kullanılan lacivert renk ile karizmatik ve güçlü bir imaj çizilmek isteniyor. Gözlerde de yorgunluğu örtecek şekilde bir güneş gözlüğü takılmıştı. Burada da genç ve dinamik olunduğu mesajı verilmek istenmiş. Teknofest ve savunma sanayi imajı ile özdeşleme ise iktidarın en sağlam kalesine vurgu. Ve verilen tüm bu mesajla aslında büyük bir oy potansiyeli taşıyan genç seçmene ulaşılmak isteniyor.”

Gençler biz varız demek istiyor

İlk kez oy kullanacak genç seçmenlerin diğer kuşaklara göre siyaset algısının farklı olduğunu söyleyen Arıboğan, “Bu gençlerin daha ileri yaştaki seçmenler gibi siyasi bir bellekleri yok. Onun için geçmişe değil daha çok geleceğe yönelik yaklaşıyorlar. Örneğin Teknofest ve Türkiye’nin savunma sanayisindeki çalışmalarına gençlerin verdiği destek oranının yüzde 90’a ulaştığını görüyoruz. Öteki taraftan bu gençlerin çoğu politik bir kimlik edinmek istiyor fakat bunu partiler üstü bir şekilde göstermek istiyor. Hiçbir partinin kendilerini temsil etmediklerini düşünüyorlar. Bu yüzden Muharrem İnce ve Sinan Oğan’a yöneliyorlar. Çünkü kendilerini göstermek, ‘Biz varız’ demek istiyorlar ama kanal bulamıyorlar. Aslında bu adaylara yönelmelerinin altında da bir protesto yatıyor. Saygı görmek ve adaylar tarafından tanınmak istiyorlar. Fakat oy sandığında bu adayların beklenenden daha az oy aldığını görebiliriz.”

“Deprem siyasi söylemi etkilemedi”

Güneydoğu’da yaşanan depremin üzerinde 3 ayı aşkın süre geçti. Peki depremde yaşanan ihmaller siyaset meydanında neden dillendirilmiyor? Arıboğan şöyle yanıtladı: “Kitlesel travmaya maruz kalan toplumlara bakıldığında muhafazakarlık ve sağ politikalara eğilimin arttığı gözleniyor. Bunun tıbbi olarak açıklaması da var. 11 Eylül’ maruz kalan bireylerin beyinlerinde amigdala bölgesinin şiddetli bir reaksiyon verdiği görüldü. Beynin bu bölümü de insanlarda muhafakazar düşünceyi tetikliyor. İnsanlar belirsizlik ve korku atmosferi içinde sığınacak bir güç figürü arıyor. Cumhurbaşkanı da bu noktada hem devleti elinde tutuyor hem de dini söylemlerle kitleleri kendine çekiyor. Böyle zamanlarda insanlar bireysel değil kitlesel karar alıyor. Örneğin 11 Eylül saldırısından sonra Amerikan halkı ‘Nasıl engelleyemezsin?’ diye Bush yönetimini sorgulamadı. Fakat sonraki seçimlerde başkomutan tavrı takınarak 3,5 milyon oy farkıyla kazandı. Bu noktada felaketle ilgili gerçekler anlatılsa da halk devleti yanında görmek istiyor. Kemal Kılıçdaroğlu ise temiz politikayı amaçlıyor. İstismar üzerine değil, gelecek ve umutlar üzerinden ilerlediği bir kampanya stratejisi yürütüyor.”

“Millet İttifakı 'çatı' vaat ediyor”

Millet İttifakı’nın seçim stratejisini değerlendiren Arıboğan, “Meydanlarda yapılan yolsuzluklar dile getirilmiyor, geleceğe bakma düşüncesiyle ‘Paraları geri getireceğiz’ deniyor. Bunu desteklemek için de bahar teması, farklı kitleleri buluşturma teması öne çıkıyor. Reklamlarda ittifakın bileşenlerini el ele görüyoruz. Ve Türkiye’ye içinde her kesimin bulunduğu bir çatı oluşturulacağı mesajı veriliyor. Bu anlamda Cumhur İttifakı daha eril kalıyor. Cumhur İttifakı bu anlamda korumacı mesaj verirken Millet İttifakı şefkat ve sevgi mesajları veriyor.”

“İki ittifak birbirine zıt”

Millet İttifakı’nın verdiği mesajın AKP seçmenine yansımasını ise Arıboğan şu şekilde yorumladı: “Direkt olarak Erdoğan’a oy veren bir kitle var. Bundan dolayı bu mesajlar onların tercihini etkilemiyor. O kesim ideolojik olarak yerleşik durumda. Erdoğan da bir ittifak içinde yer alsa da öne çıkarılan sadece kendisi. Kılıçdaroğlu ise bir takım kaptanı görünümünde. Bu anlamda iki ittifakın oluşum şeması farklı. Politik psikolojiye göre de Kemal Kılıçdaroğlu onarıcı lider, Erdoğan ise karizmatik lider özellikleri taşıyor.”

“Erzurum'daki olaylara mazeret bulunması yanlış”

İmamoğlu’nun katıldığı Erzurum mitinginde yaşanan olayları değerlendiren Arıboğan, “İktidarın olaylara bir mazeret bulması seçim stratejisi açısından da oldukça yanlış. Çünkü bundan sonra yaşanabilecek olayların önü kesilemez ve olanların tüm sorumluluğu da iktidara kalır. Çünkü mazeret bulunmaya çalışıldı. Madımak’ta yaşananlara benzer bir olay, orada da bir grubun harekete geçtiğini gördük. Erzurum’da yaşanan Millet İttifakı’nın imajına zarar vermez, aksine yaşanan olaya tepki göstermek için  Millet İttifakı’na yönelenlerin sayısında artış olabilir. İmamoğlu’nun olaydan sonra İstanbul’da yaptığı konuşmada da 2019 Belediye seçimlerine benzer söylemlerde bulunduğunu gördük. Buna ek olarak hem gençleri kapsamak hem de iktidara olan tepkisini göstermek adına ‘sevgi pıtırcığı’ gibi bir söylemi kendisi için kullandığını da belirtmek gerekir” şeklinde konuştu.

"24 Haziran, bu seçimin fragmanı oldu"

Sedat Bozkurt

14 Mayıs’taki seçimin sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için de bir referandum niteliği taşıdığını söyleyen Gazeteci Sedat Bozkurt, “Parlamenter sistemi savunanlar ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni savunanların arasında geçen bir seçim süreci yaşıyoruz. Geçen yıllardaki seçimlerin aksine bu seçimde partilerin vaatleri değil daha çok yönetim şekli üzerine vaatler öne çıkıyor. Cumhur İttifakı kendi konfor alanlarında bulunan konularda; savunma sanayi ve dini söylemler öne çıkıyor. Bunu da elindeki medya olanakları ile güçlü bir şekilde yansıtıyor. Kendi seçmen kitlesi de bu tür söylemleri iktidardan talep ediyor. Millet İttifakı ise daha yumuşak, yurttaşın yaşadığı ekonomik sorunu çözümleriyle birlikte dile getiren bir kampanya yürütüyor. Kılıçdaroğlu bu anlamda Erdoğan’ın bir anti tezi. Normalde birbiriyle rakip olması gereken siyasi partilerin büyük bir kısmı ittifaklar oluşturdu. Bu da 14 Mayıs seçimlerinin diğer seçimlerden oldukça farklı olduğunu gösteriyor. Merkez ve kamu bankalarından tutun vali ve kaymakamların da Cumhur İttifakı’nın çalışmalarını destekleyici rolünü görüyoruz. 24 Haziran seçimlerinde bunun ipuçlarını görmüştük” dedi.

"Muhalefet mahcup davranıyor"

Depremde yaşananlar ve ekonomik sorunların mitinglerde konuşulmasına engel olan en büyük etkenin kutuplaşma olduğuna işaret eden Bozkurt, “Muhalefet yaşanan yolsuzlukları dile getirirken bile mahcup davranıyor. Çünkü anında tepki vermeye hazır, üretilmiş bir seçmen kitlesi hazır bekliyor. Bu yüzden muhalefetin de kendi kitlesi dışında siyaset yapması zorlaşıyor. Karşı taraftaki kitleyi ikna etmek noktasında bu yüzden sıkıntı yaşıyor” şeklinde konuştu.

Erzurum mitinginde yaşananları değerlendiren Bozkurt, “İstanbul dönüşünde İmamoğlu yaptığı konuşmada, geleceğe dair kendine politik kimlik inşa etme çabasının da yansımasıydı. Elbette Kılıçdaroğlu için çalışıyor fakat kendine özgü kimliği de topluma göstermeye çalışıyor. Bir yandan da kitleler üzerindeki güncelliğini korumaya odaklanıyor” dedi.

"Daha gerilimli bir seçim yaşanıyor"

CHP Hatay Milletvekili Kara: Depremzedelerin eşya yardımları ne olacak? CHP Hatay Milletvekili Kara: Depremzedelerin eşya yardımları ne olacak?

Mustafa Yılmaz

Seçime yaklaşılırken siyasette yaşanan sertliğin yanlış olduğunu belirten Gazeteci Mustafa Yılmaz, “Türkiye’de özellikle son dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle seçim gerilimi daha çok yükseldi. Çünkü sistemin getirisi olarak parti devletine doğru bir gidiş var. Fakat Türkiye’nin demokrasi deneyimini hafife almamak lazım. Bu topraklarda 1876’dan beri seçimler yapılıyor” şeklinde konuştu.

Necmettin Erbakan’ın Mili Görüş fikrini temsil ettiğini belirten partilerin farklı ittifaklarda olmasını ise Yılmaz şu şekilde değerlendirdi: “Sadece Yeniden Refah değil AK Parti de Milli Görüş’ü benimsediğini ifade ediyor. Fakat Milli Görüş’ün kurucu lideri Erbakan’ın da Saadet Partisi genel başkanı olarak vefat ettiğini hatırlamak gerekiyor. Kendisi de bu görüşün sadece Saadet Partisi tarafından temsil edildiğini söylemişti.”

Farklı görüşler de olsa kaygılar aynı

Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’na girmesiyle farklı kitlelerle buluşmasını ise Yılmaz şu sözlerle yorumladı: “Saadet Partisi ilk defa bu seçimle farklı partilerle iş birliği yapmıyor. Ama 1974’te Ecevit-Erbakan iş birliği var. Milli Görüş hareketinin temel özelliği de farklı kesimlerle iş birliğine açık olması. Keza Tansu Çiller ile, Türkeş ile Demirel ile kurulan koalisyon hükümetleri var. Saadet Partisi de bu birikimle birlikte siyaset yapıyor. Keza Saadet Partisi’nin de Millet İttifakı’nda yer alması farklı yaşam tarzlarından kişilerin ülkeye dair benzer kaygıları ile birleşmesinin güzel bir örneği.”