Gazeteciler Cemiyeti tarafından Avrupa Birliği’nin finansal desteğiyle yürütülen Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında “Aktivist mi, gazeteci mi?” başlıklı online söyleşi düzenlendi. Moderasyonunu gazeteci Duygu Güvenç’in üstlendiği söyleşinin konuğu, gazeteci Yavuz Oğhan oldu. Söyleşide, sosyal medya platformları kullanımıyla birlikte gazetecilik mesleğini yürütenler açısından hak savunuculuğu boyutuyla, mesleki sınırlara ilişkin sorular yanıtlandı

Sultan YAVUZ/ANKARA -  Gazeteciler Cemiyeti’nin Avrupa Birliği’nin finansal desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi (M4D) Projesi kapsamında “Aktivist mi, gazeteci mi?” başlıklı online söyleşi gerçekleştirildi. Gazeteci Yavuz Oğhan’ın konuşmacı olduğu söyleşide, moderatörlüğü gazeteci Duygu Güvenç üstlendi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan M4D Kıdemli Politika Uzmanı Kenan Şener, “Konumuz, gazetecilik nerede başlıyor, aktivizm nerede başlıyor? Aktivizme kayan meslektaşlarımız var mı, olmalı mı? Gazetecilikteki mutlak nesnellik nereye kadar esnetilebilir?” diyerek, Kevin Carter’a ait olan ve 1993 yılında çekilmiş “Akbaba ve Çocuk” isimli fotoğrafı gösterip, fotoğrafçı ve fotoğrafa ilişkin bilgi verdi. Şener, Pulitzer ödüllü fotoğrafçının daha sonra intihar ettiğini belirterek, “Mutlak nesnellik konusunu işaret eden en önemli fotoğraflardan biri” dedi. [caption id="attachment_223150" align="alignright" width="413"] Gazeteci Duygu Güvenç[/caption] Söyleşinin moderatörü olan gazeteci Duygu Güvenç, ülke olarak gazeteciler de dâhil herkesin kutuplaştığını vurgulayarak, herkesin bir anda kendisini aktivizm içinde bulabildiğine dikkat çekti. Gazetecilik prensiplerine değinen Güvenç, “Gazeteci, insan haklarına aykırı bir davranışı övme lüksüne sahip değildir” diye konuştu. [caption id="attachment_223148" align="alignright" width="401"] Gazeteci Yavuz Oğhan[/caption] “İleri aktivizm beni rahatsız ediyor” Gazeteci Yavuz Oğhan, Türkiye’nin zor bir durumdan geçtiğinin altını çizerek, böyle bir ortamda meslek ilkesinin gözetilmesinin çok zor olduğuna vurgu yaptı. “Gazetecinin de duyguları ve yaşadığı toplumda geçim derdi var, bir aile sahibi ve haksızlığa uğrayabiliyor. Ortamına göre değerlendirmek gerekir, aktivist olmaması lazım ama içinde bulunduğumuz durumda, içine çekilebilirsiniz. İleri aktivizm beni rahatsız ediyor” diyerek, kendi gazetesi ve Youtube kanalı için buna dikkat ettiklerini belirtti. Oğhan, daha geniş bir yelpaze içinde gazetelerin köşelerinden konuşmasını ve fikirlerini ortaya koymaları gerektiğini söyleyerek, şunları ifade etti: “Gazetecilik öyle bir şey ki, insanların doğru karar vermesini sağlayan en önemli unsur… Türkiye’de siyasiler yönetiyor ve onları da seçmenler belirliyor. Fakat seçmenin doğru karar verebilmesi için donanımlı olması gerekir. Bunu da medya yapar, iç demokrasi açısından vazgeçilmez bir unsur olan gazetecilik, 10 yıldır bu şekilde yapılamıyor. İktidar eliyle gazete ve gazetecilerin yaşamamaları için, mali sıkıntıya düşmeleri için gayret sarf ediliyor ve bir yandan da kimi kanallar için kaynaklar sonuna kadar açık… Böyle bir ortamda objektiflikten çok uzaklaşmadan, duygularına esir olmadan itiraz edebilmek önemli. Biz gazetemizde mümkün olduğunca insanların nelerden haberdar olması gerektiğini düşünerek, titiz şekilde vermeye çalışıyoruz. Kişisel olarak da kendi meslek hayatımda bir buçuk yıl önce aktivizm tavrını daha çok eleştiriyordum ama bugün anlamaya çalışıyorum. İnsanların dayanma gücü azalıyor ve üsluplar farklılaşıyor, aktivizm artıyor ama hâlâ bunun köşelerde yapılması gerektiğini düşünüyorum.” “Tribünlerden alkış almak için ifade söz konusu...” Oğhan, bugün gazetecilerin büyük kısmının gazetecilikten uzaklaştığını ve iktidardan destek alarak aktivizm yaptığını belirterek, Youtube kanalında Mine Kırıkkkanat’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ilişkin söylemelerinin haber değeri taşımadığını ve burada yapılanı aktivizm olarak görmediğini söyledi. Oğhan, “Bir gazetecinin yapmaması gereken bir şey ama dijital medyanın yayılması ve insanların kendilerine yer bulmak istemesiyle beraber insanların hoşuna giden ifadeleri seçme gayreti var, burada gazetecilikten çıkılıyor. Tribünlerden alkış almak için ifade söz konusu… Bu bazen iktidarı destekleyen bazen karşı duran bazen de hem iktidara karşı olup hem de muhalefeti eleştiren bir tutum olabiliyor” dedi. “Slogan şansın artarsa gazetecilikten bahsedilemez, bazı toplumsal akımların parçası olursun. Bu durumu iktidara mesafeli olanlardan çok destekleyenlerde görüyoruz. Bunu da dijital medyaya ve izlenmeyi artırma çabasına bağlıyorum” diyen Oğhan, şöyle konuştu: “Dijital medya öyle bir yer ki, insanları aynı zamanda eğlendirmeniz de gereken, uzun süreye tahammül edilemedikleri bir mecra… Biz mesela bugünün en önemli konusu Merkez Bankası’nın faizi düşürmesiyse, uzmanların konuya ilişkin ne dediklerine yer verip, bunun neden yapıldığı sorusuna yanıt arıyoruz. Programımız daha çok bilgi vermeye yönelik ama bu nedenle de milyonlarca izlenmiyor, az ama iyi seyrediliyor. Bazen AKP’li bir yetkiliyi çıkardığımızda, neden çıkardığımız onların yeterince konuştuğu eleştirileri gelebiliyor ama onlar çıktıkları kanallarda soruya cevap vermiyor diyerek yönlendirilmekten uzak duruyoruz. Bir gazete çıkarır ya da program yaparken elbette dünya görüşün etkili oluyor, neyi öne çıkaracağını sen belirliyorsun. Biz insanların duymak istediklerini söylemekten ziyade siyaset, ekonomi, spor gibi alanlarda sorulara cevap vermeye çalışan bir yayın yapmaya çalışıyoruz. Göz ardı edilen hukuksuzluk varsa bilgilendirmeye çalışıyoruz, cezaevinde işkence varsa örneğin… “Bir meseleyle ilgili haber verirken, neyle suçlanacağınızı bilmiyorsunuz” Türkiye’de siyaset ortamı nedeniyle bir meseleyle ilgili haber verirken, neyle suçlanacağınızı bilmiyorsunuz. Hukuksuzluk olduğunu düşünüyorsak, bunu teyit ederek birilerinin gazına gelmeden haberleştirmeye çalışıyoruz. Örneğin Ahmet Altan ile ilgili yayın yapıyoruz ya da Mehmet Altan’ı canlı yayına çıkarabiliyoruz, hukuksuzluğu anlatsın diyoruz. Dün ne yaptığına değil, bugün başına gelen olaya bakıyoruz.” Kadın haberleri konusunda taraf olunması gerektiğini ve kadın cinayetleri ve şiddetleri ile tarikatların kadın konusundaki açıklamalarının olduğu bir ortamda, kimse cesaret edemezken kadınların yüksek sesle konuşabilmesinin ve geniş kitleleri etkileyebilmesinin önemine işaret eden Oğhan, bu eylem haberlerini desteklemek gerektiğini ve kendi mecralarında tam sayfa verdiklerini ifade etti. 25 yıl önceki Türkiye ile bugünü karşılaştırmanın mümkün olmadığını dile getiren Oğhan, o dönemde gazetecilerin bir haber yaptıklarında başlarına ne geleceğini bilerek hareket ettiklerini, bugün ise başına ne geleceğini bilmeden çalıştıklarını dile getirdi. Oğhan, “Çalışma imkânları ellerinden alındı, özellikle iktidarla mesafeliysen çalışman engelleniyor, fakat o gün hak ihlalleri konusunda ne hissediyorsam bugün de aynı kanaatteyim. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, muhalefetin sözcüsü gibi davranılmasından rahatsız olduğunu söyledi, medyanın yüzde 95’i sizde, ne derseniz onun haberi yapılıyor. Önce düşmanlığı kaldırmak lazım, geçmişe göre fark bu” dedi.