OLDU DA BİTTİ MAŞALLAH (MI?) YANİ DEMOKRASİ(CİLİK) BU MU?

Abone Ol
"Ben sana paralel? Sen bana paralel? Paralel, Paralel, Paralelci? Taralel, Taralel, Taralelci." Bu ne paralelmiş Tanrım, yakala-yakala tükenmiyor. Bunları işbaşına kimler tayin etmişti acaba? Bizim bu tarakta bezimiz yoktur ve olamaz da. Muhalefete soruyoruz, tanımıyorlar bile. Ergenekon davasında zehirlenen Tuncay Özkan kardeşim bile hala işin içinden çıkamıyor. Hakikaten, bu işlerin gerçek sorumluları kimler? İnsanın aklına gelip takılıyor bazı sorular. Örneğin, aylardan beri güneydoğuda il ve ilçeler bombalarla patlatılıyor. Tanklarla aranıp vuruluyor. Her gün şehitler veriliyor. Her yer hendek olmuş, tünellerle bağlanmış; ne okul bıraktı teröristler, ne cami, ne karakol. Bu kadar silah ve cephaneyi teröristler nereden getirdiler? Nasıl getirdiler? Güvenlik güçleri hiç mi görmediler? Duyuyoruz, belgelerden görüyoruz, komutanlar ve karakol yetkilileri valilere, kaymakamlara resmi yazılar yazmışlar da, ihbar edip hareket talimatı istemişler. Vali ve kaymakamlar, "Görmezden gelin, karışmayın, çalışmayın, çatışmayın. Emir büyük yerden." demişler. Bu büyük yerler nereleri? Neredeler? Neden hesap vermiyorlar? Yeni Başbakan da henüz yetkiyi almadan önce, "Terör belasını gündemden çıkaracağız" diye ferman eyledi. Hadi bakalım. Terörle mücadeleyi akıllı yaptığınız sürece yürekten destekleriz, hayırlı başarılar Binali bey! Ancak, senin işin zor be Binali bey! Çok zor! Sen başına bela aldın gibi geliyor bizlere. Bu Cumhurbaşkanı gün geçmez ki, senin de başını belaya sokacak talimatlar verecektir sana. Ayıkla pirincin taşını. Hani, Üçüncü Hava Limanı ihalesinden sonra Yandaş Medya için para toplama görevini nasıl sana vermişti, hatırlıyor musun? O zamandan beri o para bağışlayan adamın "Milletin a.... koyacağız" demesini bu millet bir türlü unutamıyor be Binali bey! Ne olacak bundan sonra? Bir de şu var be Binali bey, senin de çok aşina olduğun Saray danışmanlarının duvara toslayan sese uyduruk yorumları ile nasıl başa çıkacaksın? Reis onlara güvenecek, Davutoğlu gibi hafif mırıldansan bile yandı gülüm keten helva, adın yazılacak kara kaplı deftere. Nakıs teşebbüs (!) işaretini anında yiyeceksin. Reisten kaçış yok. Kongre günü garip bir olayın daha tanığı olduk. Adı kongre olan, ama kongre ile yakından uzaktan ilgisi olmayan o gün, Divan Başkanlığına getirilen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, o narin ve ince sesiyle birden bire haykırdı.. Tıpkı, kendine yol açan kuru derenin son kalan suyu gibi çıkıyordu sesi; "Ak Partisi Tayyip'in partisidir ve Tayyip'in partisi olarak kalacaktır." Televizyonun sesini açtım, ne olduğunu anlamak istiyordum. Zıppadak ayağa kalktı Divan Başkanı: "Sayın Cumhurbaşkanım yolun yolumuz duuuur... Davan davamız dııırrrr.." Kağıttan okuyordu sanki, ama narin sesiyle bağırıyordu. (Bu incecik sese bağırmak da hiç gitmiyordu yani! Ama belli ki sadakatini kanıtlıyordu.) Ne günlere kaldık ya rabbim! Bütün salon ayaktaydı. Hatta Divan'da Başkanın iki yanında oturan bayan katip üyeler bile birbirlerini uyarmışlar, onlar da ayağa fırlamışlardı(!) Ne günlere kaldık Tanrım? Ne hallere düştük? Şehitlerimizi toprağa verirken bile bu zevat bu kadar düzgün ve süzgün sıralanmıyorlardı. Adeta esas duruşa geçmiş Alayın askerleri gibiydi. Maksat neydi? Adetten yapılan kongrede Reis'e itaat duruşuydu. Helalinden bir tam bağlılık ve bağımlılık! Taşlar yerli yerine oturuyordu işte. Damat bey, o an hala Başbakan olan Davutoğlu'nun eşi Sera hanımın elini sıkmıyor ve hatta havada bırakıyordu. Bu da neyin nesiydi? Bu damadın daha önce kadın elleri sıktığını, hatta birkaç ay önce Sera hanımın elini bile sıktığını tüm kamuoyu hatırlıyordu. Foto muhabirleri ellerindeki basılı fotoğrafları masaya koyuyorlardı: "Aha işte, aha bakın, sıkıyor işte!" Bu kez belki dana üst bir makama zıplayacaktır, yeni duruma göre vaziyet alıyor. Ama, anında Diyanet'ten fetva çıkarılıyor: "Kadınlarla tokalaşmak haramdır." Şuraya bakın, şuraya. Bu kurumu kim kurdu biliyor musunuz? Türk vatanını esaretten kurtaran, Laik ve Demokratik Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal Paşa kurdu, yani bizzat Ulu Önder Atatürk kendisi kurdu. Şimdi bu Diyanet, böyle yobazca fetvalar veriyor, iyi mi?! Yolunuz, yolları olacaksa, görülüyor ki, Laik ve Demokratik Cumhuriyet de yolcu olacaktır. Çünkü onların yolları Laik ve Demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkeleriyle de, çağdaş değerleriyle de, uygarlık anlayışıyla da, insan sevgisiyle de, ilim ve irfanla da uyuşmayacak demektir. Böyle bir yol sapmasını bu büyük millet kabul edemez. Mümkün değil. Bu da benim fetvam.