Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Soma maden faciasının 11’inci yıldönümünde düzenlenen, ‘Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu’na katıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, burada yaptığı konuşmada, “Çok değerli Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği’nin merkez yöneticileri ve Maden Mühendisleri Odası’nın değerli başkanı, yöneticileri, temsilcileri ve Soma’da bu anlamlı günde dünkü büyük acının yıldönümünden bir gün sonra işçi sağlığı ve iş kazalarını önlemeye yönelik uluslararası bir sempozyumu burada gerçekleştiren, katılan, emek veren, takip eden herkesi saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi.
Özel'den 'Soma' Tepkisi: "Herkes Kimin Ne Tarafta Olduğunu Görsün!"
Özel, Soma'da yaptığı konuşmada, Erdoğan'a tepki göstererek, "Can Gürkan’ları, hepsinin beraatını kalıcılaştıran, hak aramanın kesin bir şekilde önünü kesen işi yapan arkadaş, şu anda Meclis’te bekliyor. Komisyondan geçti, Genel Kurul aşamasında. Tayyip Erdoğan bunu Hakimler Savcılar Kurulu’na getiriyor şu anda. Onlar da sahip çıkıyor arkadaş. Herkes safını, tarafını görsün. Herkes kimin ne tarafta olduğunu görsün. O Kenan İpek’e, o Mustafa Yapıcı’ya, o Fuzuli Aydoğdu’ya rejim sahip çıkıyor. Neye karşı? 301 kişiyi öldürenleri almaları gereken ceza değil de, kişi başına 5,5 gün ceza alıp kurtaranlara sistem sahip çıkıyor. Yoksa ben niye hatırlatayım Sercan Okur’un gönüllü avukat olduğunu? Ona vicdan sahip çıkmış, buna da rejim sahip çıkıyor. Herkes safını, tarafını, oyunun nasıl oynandığını görsün. Yazabilenler yazsın, verebilenler versin" dedi.
"Sözlerin Üçte Biri Tutuldu"
“Soma’da bu facia niye yaşandı ve bundan sonra yaşanmaması için neler yapmak lazım?’ çok konuşuldu, bundan sonra da çok konuşulmaya muhtaç. Bütün bir süreci çok yakından yaşamış, yasama süreçlerini takip etmiş, devamındaki ikincil - üçüncül mevzuat çalışmalarını takip etmiş bir milletvekili sıfatıyla şunu söyleyebilirim ki o günlerde Soma faciası olduktan sonra Somalı madenciler, yapmaları gereken itirazı 301 arkadaşlarını kaybettikten sonra, birlikte olmaları gereken, itirazı baştan yükseltmeleri gereken sendikalarının fiilen olmadığını gördükten sonra büyük bir isyanla sokaklara dökülüp 5 bin - 6 bin kişi sendikaya doğru yürüyüp sendika yönetimini istifa ettirip, 5 bin - 6 bin kişi kaymakamlık önüne gidip oturma eylemi yapıp, içlerinden seçilen 10 temsilcinin ülkenin başbakanıyla doğrudan görüştürüldüğü bir etkili ve dikkat çeken süreç yaşanıyordu. O süreçte işçilere 10 söz verildi, 10 söz kaleme alındı, 10 sözün altı imzalandı. Bu sözleri üçe ayıracak olursak üçte bir kısmı tamamen tutuldu. Bu tutulan söz, o güne dair örneğin çok da bence önemli kazanımları olan, hep dile getirdiğimiz, mücadelesini verdiğimiz iki gün hafta tatili sözü hayata geçti ve tutuldu. Yine iki asgari ücretin; yani yeraltında asgari ücretin iki asgari ücret olması sözü verildi, tutuldu. Şimdilerde aşındırılmaya çalışılıyor, fazla mesailer de onun içine dahil edilmeye çalışılıyor.
Ölenlerin ailelerine verilen daire sözleri tutuldu. Bir kısım söz, büyük mücadelelerle yerine getirilebildi. Hiç kimse işten çıkarılmayacaktı, madenler yeterli, güvenli olana kadar devlet maaşları ödeyecekti. 2 bin 784 madenci, bir SMS mesajıyla işten çıktı. Tazminatları için beş yıl, altı yıl mücadele ettiler ve kurdukları Bağımsız Maden-İş Sendikası’nın kurucusu Tahir Çetin ile babasının hakkını arayan Ali Faik İnter bu mücadelenin içinde geçirdikleri bir trafik kazasıyla hayatlarını kaybettiler. Ondan sonra bütün Türkiye’nin bir daha vicdanı hareketi geçti ve ödemeler yapıldı. Sözlerin üçte biri tutuldu kategorik olarak. Üçte biri kısmen tutuldu; kısmi iyileştirmeler yapıldı. Efendim işte işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin örneğin karbonmonoksit maskesiyle çalışılmayacak… Zaten kazadan sonraki TMMOB raporunda var. 2 bin 684 tane karbonmonoksit maskesinin tarihi geçmiş zaten falan. Yerine oksijen maskeleri verilecek. İşte bu sözün bu kısmı tutuldu mesela. Ama esas olarak söylemek gerekirse madenler artık dünya standartlarında güvenli hale gelene kadar işletilmeyecek ve milletvekilleri madene inip ‘Buraları yeterince güvenlidir deyip, şahsi ve bedenini bir kefalet koymadan madenler bir daha çalıştırılmayacak’ gibi bir sözün hiçbir tarafı tutulmadığı gibi…”
"Zonguldak’ta Bir Yabancı Kayıt Dışı İşçi Madende Hayatını Kaybetti. Onu Yakıp Yok Etmeye Çalıştılar"
“Bugün Türkiye’de tabii ki iyi örnekler vardır, bu çağda bazı yatırımcıların veya tabi oldukları kendi uluslararası standartlara uyan firmalar var. Bunları bir kenara ayırıyorum. Doğrusunu, eğrisini de ayıracak kadar biliyoruz; kiminki algı yönetimi, kiminki gerçek, kiminki yanlış. Ama bildiğim bir şey var; bugün Türkiye’de 301 madencinin daha hayatını kaybetmemesi analarının, eşlerinin duasına bağlı. Evden yollarken vedalaşıyorlar, onların arkasından okunan dualara bağlı. Evlatlarına bağışlanıp bağışlanmayacaklarına bağlı. Her an bir benzer kazanın olabileceği bir coğrafyada yaşıyoruz. Hatta 11 yıl önce ‘Efendim madende 301 kişi ölmedi…’ Bu algı yönetiminde çok ustalıkla iktidar partisinin de kullandığı bir şeydir. ‘...Efendim madende aslında 800 kişi öldü. Bunların 500’ü kayıt dışı Suriyelilerdi’ falan. Sonra 300 kişi ölünce ‘İyi, azmış’ falan. Veya ‘İki vardiya birden içerideymiş, değişim sırasında hepsi kaybolmuş, birini söylüyorlarmış…’ Kardeşim 302’ncinin anası nerede ağlıyormuş? Gösterin. Yok.
Çünkü önce 600’ü konuşturup sonra 300’ü küçük sayı gibi göstermek, ‘İçeride 500 de Suriyeli çalışıyormuş’ deyip, onu konuşturup, esas konuşulması gereken meseleleri konuşmamak. İşte oradaki sensörlerin alarm verdiği, alarmların kapatıldığı konuşulmasın diye bu işleri konuşturmak. Biz o dönem bu tip dezenformasyonlarla mücadele ediyorduk. Ve diyorduk ki, ‘Bu madende yurt dışından gelmiş, kayıtsız kimse yok.’ 11 yıl öncenin yalanı, 11 yıl sonra Zonguldak’ın gerçeği oldu geçtiğimiz günlerde. Zonguldak’ta bir yabancı kayıt dışı işçi madende hayatını kaybetti. Daha beteri; onu bildirip de sorumluluğunu üstlenmemek isteyen işvereni onu aldı, götürdü ormanlık araziye. Orada yakıp, yok etmeye çalıştılar. Türkiye’de işçi sağlığı, iş güvenliği, işyerleri, madenler bir boyutuyla da böyle yerler.”
"Cumhuriyet Döneminde Kesilen Ruhsatın 350 Katını AK Parti Döneminde Kesmişler"
“‘Peki buraya nereden geldik?’ diye bakarsanız, aslında birkaç tane rakam meselenin ne boyutta olduğunu ve nasıl bir denetimsizliğin söz konusu olduğunu gösteriyor. Bugün için Türkiye Cumhuriyeti devleti ve 79 yıl boyunca o devleti yöneten hükümetler, 79 yılda bin 186 tane maden ruhsatı kestiler. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidar döneminde AKP hükümetleri 386 bin ruhsat kestiler. Bir yerde bin 186, öbür tarafta 386 bin. Birisi, AKP döneminde; 386 bin. Yani Cumhuriyet döneminde kesilenlerin 350 katını, AK Parti döneminde kesmişler. Bir uçakla giderken ya da helikopterle biraz alçaktan uçarken, hele hele Karadeniz’deyse, gördüğünüz manzara sizi dehşete kaptırıyor. Sonra aktif maden - pasif maden, bu madenlerin haritası, hangisi daha açılmış, hangisi daha açılmamış diye baktığınızda gördüğünüz, göreceğinizin 8’de biri bile değil Karadeniz’de.
Karadeniz’e tepeden bakmaya insan utanıyor. Yanılmıyorsam Ordu’nun ya da Giresun’un toplam alanlarının yüzde 78’i madene açılmış durumda. Yüzde 78’i - 80’i maden aramasına açılmış durumda. Korkunç bir durum var. Gözle görülen bunun 8’de biri kadarken insanın vicdanı el vermiyor. Tabii ki hiçbirimiz Türkiye’nin yeraltı zenginliklerinin, bilime uygun bir şekilde işçilerin sağlığı gözetilerek çıkarılmasına, ekonomiye kazandırılmasına ve Türkiye’nin bu zenginliklerinden yararlanmasına karşı insanlar değiliz. Ancak bilimsel madenciliği savunmak varken, vahşi madenciliğin denetimsiz bir şekilde ve hem doğayı katlederek, hem işçi haklarını, işçi sağlığını gözetmeksizin uygulandığını maalesef çok büyük bir üzüntüyle takip ediyoruz.”
"AK Parti Döneminde, En Büyük Kayıp Soma’daki Kayıp Değil; Hafızalardaki Kayıptır, Ölümlerin Olağanlaşmasıdır"
“AK Parti iktidarında bugüne kadar herhalde en büyük iş kazası ve hepimiz açısından en büyük kayıp Soma diye biliyoruz. 301 işçinin o gün kaybedilmesiyle. En büyük kayıp, ölümlerin sıradanlaşması kaybıdır. Çünkü öyle bir şey ki Soma’daki madenciler 301 kişi birden ölürken, Türkiye işçi sınıfına bir vasiyet bıraktılar. ‘Ne yaparsanız yapın birlikte yapın’ diye. Çünkü tek başına yapılan hiçbir mücadelenin, eylemin veya dile getirilen talebin değeri yok. Bu yüzden örgütlenmek önemli. Gerekirse ölürken bile toplu ölmek gerekiyormuş. Neden? 301 kişi öldü. Türkiye’ye dünyanın beş kıtasından 200’ün üzerinde televizyon kanalı canlı yayına geldi. Bir ay boyunca Soma’nın tepelerinden dünyanın ve Türkiye’nin en meşhur, anchormanları, anchorwomanları yayın yaptılar. Sonra da bastılar gittiler. 301 kişi ölmüştü. O günden bugüne 6,5 tane daha Soma oldu. Kimsenin umurunda değil. Çünkü teker teker ölüyorlar.
Şu ana kadar 2 bin 79 madenci öldü AK Parti döneminde. 301’i bunların Soma’da, geri kalan bin 778’i; Ermenek’te, Şirvan’da, Amasra’da, çeşitli yerlerde ve Türkiye’nin çeşitli madenlerinde daha düşük sayılarda, birer, ikişer, üçer, 10 kişi, Şirvan’da 16 kişi, Amasra’da 43 kişi hayatını kaybediyor. Sonuçta 6,5 tane daha Soma oluyor, farkında değiliz. AK Parti döneminde, en büyük kayıp Soma’daki kayıp değil; hafızalardaki kayıptır, ölümlerin olağanlaşmasıdır, ölümlerin sıradanlaşmasıdır. Toplu halde haber değeri olmayan ölümün, canın bir kıymetinin olmamasıdır.”
"Vicdanı Olanların Sesi Olarak Vicdansızlara Karşı Mücadeleyi Eninde Sonunda Kazanacağız”
"Biz inadımızı, biz mücadelemizi, biz gücümüzü bırakırsak yıkıp geçecek zaten hepimizi. Bizi yıkıp geçtiğinde daha nice 301’ler ezilir, niceleri ezilir. O yüzden çok anlamlı buluyorum burada olmanızı, bugün burada yapılacak tartışmaları. Gönül isterdi ben dün bütün gün burada geçirdim, bugün komple bir İstanbul programım var. Dün gidecektim ama Sayın Başkanı, meslek odamızı kıramadık. Bugün burada bu açılış konuşmasını yapmak istedim. Birazdan ayrılacağım ama her birinize başarılar diliyorum. Soma’ya sahip çıkan herkesi o temiz yüreklerinden öpüyorum. Bundan sonra da hep birlikte mücadele edeceğiz, yılmayacağız. Çok kalmadı. Biz başaracağız ve biz vicdanı olanların sesi olarak bu vicdansızlara karşı bu mücadeleyi eninde sonunda kazanacağız”