Mesleğine ilişkin danışmanlık hizmeti de veren kuaför ve makyör Gökşen Gençtürk, otuz yıllık meslek hayatında, güzellik adına dayatılan ve doğallıktan uzaklaştıran işlemleri uygulamadığını belirterek, saçı uzun vadede düzleştiren Brazilya fönü, uzun ömürlü saç kaynağı, protez tırnak ve ipek kirpik gibi işlemleri uygulamadığını söyledi. Bu tarz işlemlerin doğal hücre yapısını bozarak güzellik sağladığını ancak ileri zamanlarda daha fazla estetik bozulmaya sebebiyet verdiğini ifade eden Gençtürk, gelişen teknolojinin sektörde dürüst davranmamayı da beraberinde getirdiğini söyledi
SULTAN YAVUZ/ANKARA - Gökşen Gençtürk, 30 yıldır kuaförlük ve makyörlük hizmeti veriyor. Daha önce tiyatro oyuncuları ve ajanslarla da çalışan Göktürk, sahne makyajı ile normal makyajın birbirinden ayrı profesyonellikler getirdiğini belirterek, makyaj öncesinde ön provalara katıldığını ve yönetmenle işbirliği yaparak neyin yansıtılması gerektiğini belirlediğini söyledi. “Örneğin bir Hamlet oyununu ele alalım, yönetmen modern bir uyarlama mı yapmış ya da klasik anlamda bir sahneleme mi yapacak, ona göre belirlenir makyaj da… Kamera önü için yapılan makyajla, tiyatro makyajı da aynı değildir, kamera arkasında bir kaç kez makyaj tazelenebilir ama tiyatro da bu mümkün olmadığı için daha kalıcı bir teknik gerekir. Oyuncu aynı zamanda terliyor, seyirciye yorgunluğunu da geçirmemeli, o nedenle daha fazla hassasiyet gerektirir” dedi. Gençtürk, ipek kirpik, Brazilya fönü, saç kaynağı ve protez tırnak uygulaması da yapmadığını belirterek, Brazilya fönünün birçok meslektaşı tarafından da eleştirildiğini söyledi. Formaldehit isimli bir kimyasal içeren Brazilya fönünün saçın hücre yapısını öldürdüğünü dile getiren Gençtürk, “Bu malzeme tıpta kullanılır. Kadavralara da sürülür ki, uzun süre kokmadan çalışılabilinsin. Saça sürünce saç öldüğü için düzleşiyor zaten, saçı mumyalıyor aslında” dedi. Aynı durumun saç kaynağında da yaşandığına dikkat çeken Gençtürk, kaynak yapılan saç ile doğal saçın bir boncukla tutturularak, sürekli aşırı sıkmaya bağlı olarak saç kaybı yaşandığını ifade etti. Protez tırnağın ise zamanla hava almayan doğal tırnağı erittiğini belirten Gençtürk, “İnsan sağlığını düşünmek, sevmekle başlar. Ben müşterilerimi dostum olarak görür ve bu nedenle bu tür işlemleri uygulamam” diye konuştu. “Röflede, balyajda, fönde saç yıprandı deniliyor, sebebi işi iyi bilmeyenler aslında” Makyaj ürünlerini yurt dışından temin ettiğini ve dolar karşılığının yüksek olduğunu belirten Gençtürk, Türkiye’de “Kuaför makyajı” tanımlamasının olumsuz bir imaj kazanmasında, mesleğinde yetkin olmayanların payı olduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Ne yazık ki ülkemizde profesyonel anlamda kullanılan ürünler zengin değil, iç piyasada kuaförlük sektöründe ucuz maliyetli ürünlerle para kazanılıyor. ‘Kuaför makyajı’ diye anılan çok kötü bir imaj yarattılar, çünkü hem malzeme hem uygulama açısından gözardı edilen bir amatörlük hâkim piyasaya. Kullandıkları 50 liralık fondötenin muadili 500 liradır, profesyonel biri de elini kalitesiz ürüne sürmez. Makyajı, boyamadan ziyade insana enerji veren bir uygulama olarak görüyorum ve tabii ki çoğu kadın bu eğitimi almıyor ya da doğru açılar öğretilmiyor. Oysa her yüze göre farklı gölge tekniği vardır, benim avantajım bir erkek gözüyle makyajda ne rahatsız ediyorsa onu yapmamak; mesela fazla parlayan göz ve dudak ya da abartılı allık gibi… Mesleğimizin, icracıları tarafından hafife alınması beni üzüyor. Siz 30 yıllık emeğinizi veriyorsunuz ama Halk Eğitim Merkezi’nde 15 gün ya da bir ay kurs alan biri, kendisini sizinle aynı kefeye koyuyor ve sonuç ortada… Yani fön çekerken saçını kopardıkları bir müşterim bana geldiğinde, ‘Fön çekebiliyor musunuz?’ diye sordu, bu ne kadar utanç verici. Röflede, balyajda, fönde saç yıprandı deniliyor, sebebi işi iyi bilmeyenler aslında. Tek başıma bu önyargıları kırmam mümkün değil ama aynı zamanda danışmanlık hizmeti de vererek, müşterilerime nasıl makyaj yapması gerektiğini anlatıyorum.” “Kolay fethetmek, üretmek, keşfetmek bence genlerimizde var” Gençtürk, teknolojinin gelişmesinin ise meslekte “yalana” yol açtığını vurgulayarak, sosyal medyada bazı kuaför ve makyörlerin yapmadıkları işleri yapmış gibi gösterebildiklerine ve takipçi satın aldıklarına ya da sahte yorum yaptırdıklarına dikkat çekiyor. Kendisinden memnun olan müşterilerinin onu çevrelerine önermelerinin en iyi reklam yolu olduğunu sözlerine ekleyen Gençtürk, tıpkı bir modacının istenilen kıyafeti müşterinin bedenine göre uyarlaması gibi, saçın ve makyajın da uyarlanması gerektiğinin altını çiziyor. Gençtürk, “Mesela bir fotoğraf gösteriyor, istediğini söylüyor ama o fotoğrafta çok iyi bir ışık, makyaj ve fön kullanımış. Eğer bunları yapacaksa, uygulayacağımı söylüyorum. Yani makyaj yapmayı sevmeyen ve saçını toplayıp evde çocuğuna bakmak isteyen birinin o saç rengini istemesi bana ilginç geldiği için söylüyorum” dedi. Yurt dışındaki ürün skalasının fazla olduğunu ancak genel olarak Türkiye’de makyaj uygulamasının daha iyi olduğunu ifade eden Gençtürk, bunun genlerle alakalı olabileceğini dile getirerek, “Fethetmeyi seviyoruz galiba, yeni bir ürünü tanıtırlarken şöyle daha iyi olur ya da böyle de kullanılır diyebiliyorum. Kolay fethetmek, üretmek, keşfetmek bence genlerimizde var ama bunu dürüstçe yapmayı kastediyorum. Yoksa daha fazla fiyat vermek ya da ürüne su karıştırmak falan değil...” diye konuştu. “Makyaj yaptığımda Ayşe’yi Hülya’ya çevirmiyorum, Ayşe olarak bırakıyorum...” Türkiye’deki kadınların bu konudaki en büyük hatasının başkalarının referansıyla hareket etmek olduğunun altını çizen Gençtürk, aynı fondötenin referans alınan kişideki gibi durma oranının yüzde 20 olduğunu belirtti. Herkesin farklı ten rengi, cilt tipi ve yüz şekli olduğunu söyleyen Gençtürk, mesleğinde fondöten kullanmaya da karşı olduğunu dile getirdi. Gençtürk, farklı bir malzemeyi hem sahne hem de normal makyaj yaparken kullandığını belirterek, sürerken fırça kullandığını ve elle ya da süngerle ürün uygulamanın cilt sağlığı için olumsuz olduğuna dikkat çekti. Makyajın cilde olan etkisinde ise elzem olan asıl noktanın makyajı temizlemekte ortaya çıktığını vurgulayan Gençtürk şunları söyledi: “Genelde makyaj çıkarıcıyı pamuğa döküp direkt yüze uygulamak makyajı kolayca çıkarmadığı gibi cilde daha da fazla nüfuz eder. Bu nedenle daha sonra keseler gibi yıkanan yüz kıpkırmızı bir hâl alır. Benim uyguladığım ve önerdiğim yöntem, yağlı cildi olanlar için bebe şampuanı; kuru cildi olanlar için de bebe yağıdır. Bebe yağını pamukla uygulayabilirler, sampuanı ise jöle gibi cilde yayıp beş saniye bekletip durulayabilirler. Makyaj hem maske olarak hem de güzelliği ortaya çıkarmak için uygulanabiliyor. Maske çalışması dediğimde, kadınlar ünlü bir kişiye benzetilmeye çalışılıyor ve bu nedenle birbirinin aynısı kadınlar görüyoruz. Hatta makyajsız sokağa çıkamayanlar da var, o kadar büyük özgüven kaybı yaşayayanlar var ki, “Barışın kendinizle” diyorum. Diğer makyaj ise kadını güzelleştirmez, güzelliğini ortaya çıkarır. Makyaj yaptığımda Ayşe’yi Hülya’ya çevirmiyorum, Ayşe olarak bırakıyorum...” 1976, İstanbul doğumlu olan Gençtürk, 15 yaşından beri mesleğin içinde olduğunu ve işinin en sevdiği yanının da, kadınlarla iletişim kurmak ve onları çözmeye çalışmak olduğunu söyledi. Muğla’nın Fethiye ilçesinde yaşayan Gökşen Gençtürk’e, bygoksengencturk olarak Instagram ve web sitesinden ulaşabilirsiniz.