Covid-19 salgınıyla evde ve internette geçirilen zamanın arttığı, dijital anlamında hızlı bir dönüşüm yaşandığını belirten İletişim Uzmanı Çelik, dijital çağın, gittikçe hayatın kendisi olacağına dikkat çekti. Dijital medyanın olumsuz etkilerinin önüne geçmek için tavsiyelerde bulunan Çelik, “Medya Okuryazarlığı” eğitiminin zorunlu olması, bu dersin iletişim mezunları tarafından verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Çelik, İnternet alanındaki “tık haberciliği”ne karşı farkında olunmalı uyarısında da bulundu
Azat Özkahraman / Muş - İletişim bilimleri alanında yüksek lisansını İngiltere’de başarılı bir şekilde tamamlayan, “ViaWantLondon” dijital ajansının kurucusu İletişim Uzmanı ve Gazeteci Rafşan Yağmur Çelik, “Dijital Çağın Görünmeyen Yüzü: Geleceğin Distopyası” adlı kitabında, dijital çağın geleceği ile ilgili öngörülerde bulunuyor. Yüksek lisans tezinden türettiği bu çalışmasını da İngiltere’de yazan Çelik, “Black Mirror” dizisinin düşünsel temellerinin atıldığı ülkede teknoloji bağlamında gözlemler yaparak çıkarımlar elde etti. İletişim uzmanı Çelik ile Covid-19 salgını ile birlikte ofislerin evlere taşındığı, eğitimin internet üzerinden verildiği bu süreçte, mobil kullanımlarda artış yaşanması; eğitim ve e-ticaretin güvenirliği ve salgın döneminde on-line ders almak zorunda kalan çocuklara yönelik önerilerini konuştuk. -Koronavirüs salgını, “Dijital medya” bağlamında hayatımıza ne gibi yenilikler kattı? -Covid-19 salgını ile beraber yeni bir sürecin içerisine evrildik. Tüm dünya dijital bir kırılmaya sahne oldu. Özellikle bizim gibi teknolojiyi daha özümsememiş, gelişmekte olan toplumlar için dijital anlamında hızlı bir dönüşüm yaşandı. Evden çalışma gibi yeni yaşam biçimleri, sokağa çıkma yasaklarıyla evde de internette de geçirilen vakti artırdı. Bu dönemde internet alışverişi daha da hızlandı ve bu rahatlığa alışan tüketicinin e-ticaret kullanımı, daha çok artacak gibi görünüyor. 5-6 yılda oluşabilecek bir hızın son 6 ayda oluştuğunu söylememiz mümkün. Tabi ki bu hızlı ilerleyiş, çarpıklıklar da doğuracaktır ki bunun öncesinde dahi medya bağımlılıklarından bahsetmemiz mümkündür; çünkü yeni medya teknolojileri çift yönlü bir etkileşim sunduğu için bireyler daha aktif bir kullanım sürecine girebiliyor. -Dijital medyadan olumsuz etkilerinden nasıl kaçınabiliriz? -Olumsuz etkilerin önüne geçmek için şu tavsiyeleri verebilirim: Çeşitli “medya diyetleri” uygulayabilirler. Belirli bir zaman ayırırlarsa, sürekli akışın içerisinden kendilerini sıyırabilirler. Kredi kartları ile alışveriş yaptıkları siteleri kontrol etmeleri de önemli. Güvenli kanallar olup olmadıklarını teyit etmeliler. Sitenin hakkında kısmından ödeme yöntemleri kısmına tüm kısımları incelemeli, marka değerinin olmasına dikkat etmeliler. Medya okuryazarlığı dersi zorunlu olmalı -İnternet ve telefon bağımlılığı artan çocukları için ebeveynlerin yaklaşımı nasıl olmalı ve okullarda “Medya Okuryazarlığı” dersi sizce zorunlu ders olmalı mı? -Ebeveynler çocuklarına internet kullanım kotaları koymalı; çünkü oyun, kitap okuma, film izleme gibi aktiviteleri yapmaları da oldukça önemli. YouTube izleme kanalları oluşturup, kendi seçtikleri eğitici videoları çocuklarının izlemesi, onların gelişimi için faydalı olacaktır. Teknolojinin herkes tarafından erişilebilecek sınırları bilinçli olarak kullanılırsa, birçok faydası görülecektir. Yeni zaman kırılmasının farkında olup, nasıl kullanacağımızı bilmeliyiz. “Medya Okuryazarlığı” eğitimi, bu nedenle zorunlu olmalı ve bireylere kendilerini bu konuda geliştirecek eğitimler verilmelidir. Dijital çağ, gittikçe hayatımızın kendisi olacak. Bu nedenle “az medya, öz medya” kavramını çocuklarda, Medya Okuryazarlığı eğitimiyle oturtmalıyız. Belirli kanallardaki, çocuklara fayda sağlayacak içeriklerle onları buluşturmalıyız. Akıllı teknolojileri bilmeniz gerekiyor. Eskiden çocuklar Lego oynuyordu, şimdi oyun tasarımı yapmayı öğreniyorlar. Doğru kanalların bilinmesi gerekiyor. Araştırmalardan okunduğu üzere, sosyal medyada pasif bir şekilde sadece paylaşımlara bakmanın, IQ seviyesinde düşüş yarattığı belirtiliyor. Eğer teknolojiyi doğru kullanmazsak bilgi vermez. Yazılımcıların ve iletişimcilerin buluştuğu bir ortamdayız aslında; doğru içerik üreticilerine ihtiyaç var, doğru metin yazarlarına ihtiyaç var. Google’da üst sıralara çıkmak için algoritmalara uygun yazılar gerekiyor. Dezenformasyon ve enformasyon farkını insanların bilmesi için eğitilmesi gerekiyor. “Medya Okuryazarlığı” bu nedenle zorunlu olmalı ve bunu iletişim bilimcilerin okutması gerekiyor. Çocuk Gelişimi dersini ben veremem, uzmanlık alanım değil. Herkesin uzmanlık alanı farklı olduğu için bu dersi iletişim mezunları vermeli. İnternet alanındaki “tık haberciliği”ne karşı farkında olunmalı -Medyada oluşan İnfodemi’ye karşı bireyler nasıl hareket etmeli? -Bu kavram Covid-19 ile hayatlarımıza girdi diyebiliriz aslında. Yeni dünyanın getirdiği düzene ayak uydurma çabalarında ortaya çıkan bozukluklardandır İnfodemi. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler tarafından koyulan bu isim, information ve pandemic kelimelerinden türetilmiş bir ifade olarak literatüre geçmiştir. Salgın döneminde yaşanan bilgi kirliliği diyebiliriz. Toplumun, bu çift yönlü etkileşimi ve kullandığı araçları farkında olarak kullanması gerekiyor. Örneğin; internet haber gazeteleri reklam alabilmek için “tık haberciliği” yapabiliyor. Ensonhaber.com sitesinde çıkan, “Uzaylılar şehirde görüldü” gibi haberlere inanmayıp, başka kaynaklara da bakmalı veya bu haber tık için yapılmış demeleri gerekiyor. İnfodemi, özellikle vaka sayılarında karşımıza çok çıktı. Bu haberleri inceleyen bir site var: Teyit.org, orayı kullanmalarını tavsiye ederim. Bilgileri doğrudan kaynağın kendisinden bakıp kontrol etmek gerekiyor. Bilimsel bilgiler için akademik kaynaklara bakmalı. Olayları ve durumları birden fazla kanaldan takip etmeleri önemli. Çok fazla veri var, ancak bunların hiçbiri doğru işlenmediği için bilgi olmuyor. Özellikle internet alanındaki “tık haberciliği”ne karşı farkında olunmalı.