Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılının ilk çeyreğine ilişkin büyüme verilerini yayımladı. Buna göre, Türkiye ekonomisi yılın ilk üç ayında yüzde 2 oranında büyüdü. Ancak aynı dönemde sanayi sektöründe yüzde 1,8’lik bir küçülme yaşandı.

Sanayideki bu gerileme, inşaat sektörüyle bağlantılı beton üreticilerini de doğrudan etkiledi. Üretim hacminde küçülme, siparişlerde azalma, artan maliyetler ve finansmana erişimdeki zorluklar, beton üreticilerinin karşılaştığı temel sorunlar arasında yer alıyor.

Açıklamasında ilk çeyreği değerlendiren İnşaat Mühendisi Hakan Geçit, üretimde belirgin bir düşüş yaşandığını söyledi. Geçit, "2025 yılına ne yazık ki üretim anlamında çok pozitif bir başlangıç yapamadık. Ocak ayında üretimimiz geçen yılın aynı dönemine göre bariz şekilde düşüktü. Şubat ayında bir miktar hareketlenme yaşansa da geçen yılın altında kaldık. Mart ayında ise tekrar bir düşüş trendiyle karşılaştık" dedi.

Yılın ilk 6 ayında 753 reklama yaptırım: 141 milyon TL ceza kesildi
Yılın ilk 6 ayında 753 reklama yaptırım: 141 milyon TL ceza kesildi
İçeriği Görüntüle

"Üretimde küçülme yalnızca firmamızla sınırlı değil"

Yaşanan daralmanın yalnızca kendi firmalarına özgü olmadığını belirten Geçit, sektörde birçok üreticinin benzer sorunlarla mücadele ettiğini vurguladı.

Geçit, üretimde yaşanan düşüşün nedenlerini şu sözlerle aktardı:

"Şubat ayında kısmi bir hareketlenme yaşansa da bu toparlanma geçen yılın aynı döneminin hâlâ gerisindeydi. Mart ayında ise yeniden bir düşüş eğilimiyle karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla ilk çeyreği bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, geçen yılın ilk çeyreğine kıyasla üretim hacmimizde net bir küçülme olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yalnızca bizim firmamıza özgü bir tablo değil; sektördeki pek çok meslektaşımız benzer bir eğilim içinde. Talepteki azalma, girdi maliyetlerindeki artış ve finansal koşullardaki zorluklar, bu daralmanın temel nedenleri arasında yer alıyor."

Sürdürülebilir üretim için öngörülebilir ve dengeli bir maliyet şart

Üretim maliyetlerindeki artışa ilişkin de konuşan Geçit, çimento fiyatlarının ciddi oranda yükseldiğini, bunun da maliyetin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan bir kalem olduğunu söyledi.

Son birkaç ayda çimento fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişin üretim maliyetini doğrudan yukarı çektiğini belirten Geçit, şunları kaydetti:

"Önceki yıllarda bu kadar belirleyici olmayan enerji ve yakıt fiyatlarındaki artış da artık ciddi bir baskı unsuru haline geldi. Özellikle elektrik ve akaryakıt maliyetlerinin artması, hem tesis içi üretim süreçlerini hem de nakliyeyi zorlaştırıyor. Bu maliyet artışlarını fiyatlara yansıtmak ise her zaman mümkün olmuyor. Çünkü piyasanın ödeme gücü sınırlı. Üretici olarak arada sıkışıp kalıyoruz. Sürdürülebilir üretim yapabilmek için öngörülebilir ve dengeli bir maliyet yapısına ihtiyacımız var ama maalesef şu anki koşullar bunu sağlamıyor."

"Sürekli artan lojistik maliyetlerle karşı karşıyayız"

Öte yandan, malzeme tedarikinde sistematik ve uzun vadeli bir sorun yaşamadıklarına değinen Geçit, şu ifadeleri kullandı:

"Ancak beton üretiminin temel girdilerinden biri olan agreganın tedariki maliyet açısından bazı riskler barındırıyor. Çünkü agrega, betonun hacimsel olarak yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor ve üretim tesisine uzak kaynaklardan taşınması gerekiyorsa, nakliye maliyeti ciddi anlamda artıyor. Bu yüzden biz üretim sahalarımızı, mümkün olduğunca hammadde kaynaklarına yakın bölgelerde kurmayı tercih ediyoruz. Bu, maliyet kontrolü açısından kritik bir strateji haline geldi. Diğer katkı malzemelerinde zaman zaman küçük çaplı tedarik aksamaları yaşansa da bunlar genellikle kısa sürede çözüme kavuşuyor. Yani büyük çaplı bir tedarik kriziyle değil ama sürekli artan lojistik maliyetlerle karşı karşıyayız."

"Uygun koşullarda kredi bulmak neredeyse imkansız hale geldi"

Finansal koşulların son dönemde daha da zorlaştığını vurgulayan Geçit, özellikle 2024 yılının ortasından itibaren başlayan faiz artışlarının krediye ulaşımı ciddi ölçüde kısıtladığını kaydetti.

"Firmaların işletme sermayesi ihtiyacı artarken, uygun koşullarda kredi bulmak neredeyse imkansız hale geldi" diyen Geçit, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bankaların ticari kredi musluklarını kısmış olması da işletmeleri alternatif finansman kaynakları aramaya yöneltti. Aynı zamanda piyasada vadelerin dengesizliği ciddi bir nakit sıkışıklığı yaratıyor. Tedarikçiler, maliyet artışlarını gerekçe göstererek vadeleri kısaltırken; müşteriler ise ödeme vadelerini uzatmak istiyor. Bu çarpıklık, işletme dengemizi bozuyor. Üzerine bir de satış sonrası tahsilatlarda yaşanan gecikmeler eklenince, finansal sürdürülebilirlik tehdit altına giriyor. Pek çok üretici firma gibi biz de nakit akışını çevirmekte zorlanıyoruz."

Devletten beklediğiniz bir destek veya düzenleme var mı?

Son olarak, devletten beklentilerini de dile getiren Geçit, sektörün sürdürülebilirliği için kamusal desteklerin şart olduğunun altını çizdi.

"İnşaat sektörünün Türkiye ekonomisinin büyümesinde tarihsel olarak her zaman itici güç oldu ve beton üreticileri olarak bizler de bu büyük yapının temel taşı konumundayız" diyen Geçit, sözlerine şöyle son verdi:

"Ancak mevcut ekonomik koşullarda üretimin devamlılığı ve sektörün ayakta kalması için kamusal destek şart hale geldi. Biz üreticiler olarak devletten öncelikle daha uygun koşullarda krediye ulaşabilmemizi sağlayacak düzenlemeler bekliyoruz. Özellikle düşük faizli işletme kredileri, leasing olanakları ve teminat kolaylıkları sektör için büyük bir can suyu olabilir. Aynı zamanda sektöre yönelik vergi teşvikleri ve enerji maliyetlerini dengeleyici politikalar da üretim üzerindeki baskıyı hafifletebilir. Bu tarz destekler hem istihdamı korur hem de ülke ekonomisinin üretim gücünü sürdürülebilir kılar."

Muhabir: Esin Özdemir