[caption id="attachment_256944" align="alignright" width="383"] Müzisyen Liza Soylu[/caption]

Atakent Sitesi tarafından düzenlenen kültür-sanat etkinlileri kapsamında Sedat Örsel, “Kökler” başlıklı söyleşisi ve heykel sergisi ile katılımcılarla bir araya geldi. Eğlenceli sunum tarzıyla “amatör bahçıvan hikayeleri”ni anlatan Örsel, aynı zamanda dostlarının ricası üzerine demir heykellerinden birkaçını sergiledi

CEMRE POLAT/ANKARA- Sedat Örsel, “Kökler” başlıklı söyleşisi ve heykel sergisi ile Atakent Sitesi Sosyal Tesisinde site sakinleri, komşuları ve dostlarıyla buluştu. Atakent Sitesi tarafından düzenlenen, koordinatörlüğünü Sema Uygur ve Metin Uygur’un üstlendiği etkinlik, sosyal tesis-yönetim binasında gerçekleştirildi. Genç müzisyen Liza Soylu’nun piyano dinletisi ile başlayan etkinlikte Örsel, içinde eğlenceli görsellerin yer aldığı bir sunumla “amatör bahçıvan hikâyeleri”ni anlattı. Söyleşide, Örsel’in çokça emeği bulunan “doğa” ve “ağaç” kavramları üzerinde duruldu. “Kökler” kavramı bir metafor olarak kullanılarak ağaç ve insanın benzerlikleri konuşuldu. Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Örsel, Alman Filozof Friedrich Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabında insanı ağaca benzetmesine atıfta bulunarak, “çocuklarımızı da aynı incelikle yetiştirmeli ve kök salmalarına izin vermeliyiz” mesajını verdi. Site yöneticisi ve etkinlik koordinatörlerinden Metin Uygur açılış konuşmasında, [caption id="attachment_256943" align="alignnone" width="700"] Koordinatörler Sema Uygur ve Metin Uygur[/caption] “Saygıdeğer misafirlerimiz, değerli basın mensupları, sevgili komşularımız; bu anlamlı günde sizleri aramızda görmekten büyük mutluluk duyuyoruz, hoş geldiniz. Sosyal Tesisimizde düzenlenen etkinlikler için kurduğumuz Sosyal İlişkiler Komisyonu'nda görev alan arkadaşlarımız Ahmet Bey, Samiye Hanım, Filiz Hanım ve Sema Hanıma çok teşekkür ediyoruz. Bugünkü konuğumuz Sayın Sedat Örsel. Hocamız bizlere " Kökler" başlıklı söyleşi ve nadide sanat eserleri ile güzel bir etkinlik sunacaktır” diyerek sahneyi Örsel’e bıraktı. Sedat Örsel konuşmasına, “Harika bir akşam, böyle bir teklifte bulunduğunuz için teşekkür ediyorum. Heykellerimi sergilemek istediniz, birkaçını getirdim. Heykelleri torunlarım için yapıyorum, hiçbirini satmıyorum. Ben hukuk fakültesi mezunuyum. İngiltere’de, Japonya’da okudum ama benim asıl okulum ‘demirci Süleyman’dır, babamdır. Hayatta ne yaptıysam, ne karar aldıysam hepsini ona borçluyum. En iyi yaptığım ve en iyi bildiğim meslek demirciliktir. Bunu bir sanat olarak sürdürüyorum. Bizim soyadımız, demirci olduğumuz için ‘Örsel’. Ben de çok iyi bir demirciyim, çok iyi bir kaynakçıyım ve nalbandım. Babamın örsü, her zaman çalışma masamın üzerinde durur. Buradan, ona şükranlarımı sunuyorum” diyerek başladı. “İnsan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe çıkmak ve ışığa ulaşmak isterse o kadar yaman ve hırsla sarılır, kök salar toprağa; aşağılara, derinlere, karanlığa hatta kötülüğe…” Örsel devamla, ağaçlar gibi insanların da köklerinin derin ve sağlam olması gerektiğini ifade ederek “Buraya ilk geldiğimizde yollar köy yolu gibiydi, etrafta hiçbir şey yoktu. Şimdi giderek yeşilleniyor. 15 sene evvel diktiğim ağaçlar, şu anda üçüncü katın boyunu geçti. Ağaçlar, benim için her şey. Çünkü onlar, başkalarını sömürmeden yaşarlar. Bugün, bu vesileyle, dostlarıma ağaçtan bahsetmek istiyorum. Nietzsche der ki, ‘İnsan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe çıkmak ve ışığa ulaşmak isterse o kadar yaman ve hırsla sarılır, kök salar toprağa; aşağılara, derinlere, karanlığa hatta kötülüğe…’ Ulu ağaçlar ancak derin kökler üzerinde yükselirler. Kökü zayıf olanın ömrü, ilk fırtınaya kadardır. İnsanın kökleri, aile terbiyesidir” sözlerini aktardı. Örsel, çocuk yetiştirmek için ailelerin önce kendilerini eğitmelerini gerektiğini dile getirdi ve “Anne, ana dili öğretir. O yüzden ona ‘ana dili’ denir. Anne, dili öğrettiği için son derece önemlidir. Kadınları cahil bırakmaya çalışıyorlar. Anne cahil olursa çocuk da cahil olur. Bir ülkeyi yok etmek istiyorsanız kadını cahil bırakmanız kâfidir. Etrafta gördüğümüz o ‘mangalcı takım’ın da anneleri var. Dil öğretilemediği zaman insanın kafası çalışmaz. Bildiğiniz kelime sayısı kadar düşünürsünüz. Dille oynandığı takdirde ülke yok olur. Çocuklarımıza azimli olmalarını ve kendi akıllarıyla düşünmeyi öğretmeliyiz, kişilik ve özgüven aşılamalıyız. Kimi çocuk meyve vermez, kökü tutmaz ama kimileri de köklerini salarak birey olurlar. İşte tam da bu anlamda insanlar, ağaçlara benzer. ‘Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ yaşamayı ağaçtan öğreniriz biz. Güçlü olan hayata tutunur, yalnız kendi köklerine güvenir. İbn-i Haldun diyor ki, ‘çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın, zaten size benzeyecekler.’ Sanatçı, eserinin bitmiş halini gören ilk kişidir. Yaratım sürecinin en başında, sonunu tasarlar ve hayal eder. Ben de heykellerimi ilk gören kişiyim. Sizlere şunu tavsiye ediyorum: hayatınızın bitmiş halini gözlerinizin önüne getirin; bundan memnun olacak mısınız, olmayacak mısınız? Ben 18 yaşında görüp âşık olduğum kadınla evlendim. Onu ilk gördüğümde, her sanat eserinde olduğu gibi, sonumuzu hayal ettim. 18 yaşındayken, ‘güzel bir aile kuracağım, sevdiğimle yaşayacağım, sevdiğim işi yapacağım ve memleketime hizmet edeceğim’ dedim. Bu, 392. konferansım. 392 konferanstan tek kuruş para almadım. Beni Ankara Atatürk Lisesinde devlet okuttu, hukuk fakültesinde devlet okuttu, İngiltere’de, Japonya’da devlet okuttu. Ben de devletime borcumu bu şekilde ödediğim kanaatindeyim ve mutlu bir adamım. Umarım doğru düşünüyorumdur” sözlerini aktardı. “Bitkinin ve ağacın düşmanı, insandır. Bu düşmanlığın sonucunu sel olarak, heyelan olarak alır.” Örsel son olarak, ağaçların doğa için önemine dikkat çekerek, “Ağaçlar, insanlardan uzun yaşarlar. Umarım buradaki ağaçlar da uzun uzun yaşayacaklar. Ağacı kestiğinizde, içindeki halkaları sayarsanız kaç yaşında olduğunu öğrenirsiniz, daha doğrusu kaç yaşında öldürdüğünüzü… Bitkinin ve ağacın düşmanı, insandır. Bu düşmanlığın sonucunu sel olarak, heyelan olarak alır. Bugüne kadar çok ağaç diktim. Genellikle hediye kabul etmiyorum ama bu 392 konferansın herhalde 200’ünde adıma ağaç diktirdiler, bu beni çok duygulandırıyor. ‘Küçük ormanlarım var’ diyebilirim. Son olarak özel bir teşekkür etmek istiyorum. Buraya geldiğimizden beri nefes alacağımız bir yer olsun istemiştim. Biliyorsunuz burada yol bile yoktu ve şu anki haline gelmesinde birçok insanın emeği geçti. Komşuluğun çok olduğu bir yerde büyüdüm, günümüzde ne yazık ki bu değerler kayboluyor. Eşimle buraya geldiğimizde komşuluğu tekrar gördük. Hepinize çok teşekkür ediyorum” dedi. [caption id="attachment_256940" align="alignright" width="429"] Sedat Örsel[/caption] Sedat Örsel Ankara Atatürk Lisesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Okul yıllarında Demirci ve Karikatürist olarak çalıştı. 1967'de, Türkiye'de televizyon yayınlarını başlatan ilk TRT ekibinde dramalar yaptı. İskoçya, Japonya ve BBC'de Televizyon Yayıncılığı, İşletmeciliği eğitimleri gördü. TRT'de çok sayıda birimin kuruculuğunu ve yöneticiliğini yaptı. Dünyayı defalarca dolaşarak TRT yapımlarını ilk kez sattı. Yabancı televizyonlarla çok sayıda ortak yapıma imza attı. 1992'de, Televizyon Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı Vekili iken emekli oldu. 1993'de KOÇ Holding, Amerikan, Fransız Ortaklığı olan EKO TV'nin (şimdiki CNN TÜRK) kurucu Genel Müdürlüğünü yaptı. 1977'den itibaren TRT'nin yanı sıra, 43 yıl boyunca Gazi, Ankara, Başkent, Bilkent ve İstanbul Bilgi Üniversitelerinde “Medya” derslerine ek olarak ücretsiz 392 Konferans verdi. Televizyon Program Yapımcısı ve Yönetici olarak; Sedat Simâvi başta olmak üzere, 15 kez ödül aldı. 1992'de "Yılın Başarılı Kamu Görevlisi" seçildi. 2017'de "Meslekte 50.yıl Onur Ödülü", 2018'de "Cumhuriyete Sahip Çıkanlar Ödülü" verildi. Avrupa Konseyi ile Avrupa-Asya Yayın Birliklerinin çeşitli komisyonlarında TRT ve Türkiye'yi temsil etti. Sürekli basın kartı sahibi, Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi üyesi. 60 yıldır yaptığı demir heykellerin bazıları, müzelerde ve özel koleksiyonlarda sergileniyor.