Sıvasız evlerin çocukları

Abone Ol
Mehmet Necati GÜNGÖR Milletçe içimiz kavruldu yine. Şehitler peş peşe geliyor. Ben onlara “cennet kandilleri” diyorum. Allah onları cennetle müjdeliyor çünkü. “Onlara ölü demeyiniz, diridirler.” Buyuruyor. Ölümsüzlüğe ulaştılar, her birimizin yüreklerinde yaşıyorlar. Al bayrağa sarılı tabutlar önünde sıralanmış on binler. Ve mütevekkil, analar, babalar, kardeşler, yavuklular. Hepsinin ağzından aynı cümleler dökülüyor: “Vatan sağ olsun.” “Kahpeleri güldürmemek için ağlamayacağım.” Sıvasız damların talihsiz anaları, babaları, kardeşleri. “Vatana bağlılığın bedeli buysa helal olsun” diyen mübarek ağızlar. Ama, durun bir dakika. Bu çocuklar neden hep o sıvasız evlerden çıkıyor? İçlerinde neden bir zengin çocuğu yok? Neden bir yüksek bürokratın evladı yok? Neden bir bakan, ya da milletvekili çocuğu yok? Çünkü hepsi bedelli. Ya sakat raporu almışlar, ya bedelliye yatmışlar. “Vatan bekçiliği fukaralara, patronluğu zenginlere mi kaldı?” Soruları vicdanlarda cevap bekliyor. “Vatan sağ olsun” diyen o kutlu ağızları kutluyoruz. Şehitlerimizin anne ve babalarının mübarek ellerinden öpüyoruz. Bu vatan onlara çok şeyler borçlu. Biz rahat uyuyalım diye onlar hayatlarını verdiler. Vatanımızın ve milletimizin güzel evlatları. Şairin deyimiyle: “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana aguşunu açmış, duruyor peygamber.” Bu ülkeyi yönetenlere sesleniyoruz: Şehit ailelerini öncelikle o sıvasız evlerden kurtarın, Sonra onlara insanca yaşayacakları ortamlar hazırlayın. Bu da sizin onlara borcunuz olsun.