Hakan ŞANLITÜRK 'Genelde ihaleye fesat karıştırma'yı duyarsınız. Ama 'siyasete fesat karıştırmak' tanımını pek işitmezsiniz. Çünkü ihale yolsuzlukları Türkiye'nin sürekli...

Hakan ŞANLITÜRK 'Genelde ihaleye fesat karıştırma'yı duyarsınız. Ama 'siyasete fesat karıştırmak' tanımını pek işitmezsiniz. Çünkü ihale yolsuzlukları Türkiye'nin sürekli gündeminde olmasına karşın 'siyasi fesat'lar arada kaynar gider. ANAP, MKYK Üyesi Harun Kara ile sohbet ederken cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi partiler arasında yaşanan pazarlıkları eleştirdi ve "İhaleye fesat karıştırılıyor da, siyasete fesat karıştırılmıyor mu?" diye sordu. Devamında da ihaleye karıştırılan fesatlara şu örneği verdi: "Bir kamu ihalesi vardır. İhaleye katılacak müteahhitler toplanırlar ve aralarından birinin ihaleyi almasında anlaşırlar. Bunun karşılığında da ihaleyi alacak müteahhit oradaki diğer müteahhitlere 'çıkma' diye ifade edilen miktarda payı vermeyi kabul ve taahhüt eder. Günü geldiğinde üzerinde anlaşma sağlanan müteahhit ihaleye girer ve çok az bir kırımla işi alır. Devlet zararlı çıkar, müteahhitler toptan kazançlı.." Kara, bu örnekten sonra, "Peki cumhurbaşkanı seçimi var. Adaylık için, ittifak için yapılan pazarlıklar kamuoyunun gündemine geliyor. Şimdi bu durum siyasete fesat karıştırma olmuyor mu?" dedi. Gerçekten de haklı bir serzeniş. Siyasetimizde 'Güneş Motel' pazarlığı meşhurdu.1977 yılı sonunda, Adalet Partisi'nden milletvekili seçilen 11 vekil, partilerinden istifa ederek CHP'ye destek vermişti. Kanaatime göre, 2007'deki ANAP-DYP birleşmesinin bozulması Güneş Motel olayından daha büyük bir skandaldır. Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar bu vebali taşıyan siyasilerdir. Mumcu birleşme için, "Çıktığımız yolun bir vatan borcu ödemek yolculuğu olduğu inancındayım" derken, Ağar'da, "Türk siyaseti 1980 sonrasındaki tıkanmış olan yollarını açıyor. Siyasette milletin istediği istikamette ilerliyor" ifadelerini kullanmıştı. Sözlerine sadakatlerini kamuoyu yaşayarak öğrendi. Adına "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" denilen bugünkü yönetim şeklinin mimarları ve savunucuları, Türkiye'nin yeterli olmasa da demokrasiyle, parlamenter sistemle yönetildiği yıllarda kurulan koalisyon hükümetlerini sıkça eleştirirler. "Kavga, gerilim, patinaj, ekonomik sıkıntılar" yapılan eleştirilerde duyulan kelimelerdir. O dönemlerdeki koalisyonları eleştiren AKP iktidarı ne hazindir ki bugün kendi sarfettiği sözlerle karşı karşıyadır. Bugün kurulan koalisyonların geçmiştekilerden farklı yanı seçim sonrası değil de seçimler öncesinde olmasıdır. Koalisyonları eleştiren Ak Parti iktidarı, MHP ve BBP ile ittifak kurmakla kalmamış; Fatih Erbakan'a teklifte bulunmuştur. Hüdapar, DSP ve ANAP'da düşünülenler arasındadır. Benzer şekilde Altılı Masa da seçim öncesi ve bazı paylaşımları da yapmak suretiyle ittifak sağlamıştır. Bu durumda iki farklı bakışla eleştiride bulunabiliriz. Mesela, "Milletten yetki almadan nasıl olur da seçim öncesi koltuk pazarlığı, paylaşımı yaparsınız?" diye soranlar olabilir. Yine, "Millet oy vermeden önce kimin kimle birlikte olduğunu görmektedir. Bu nedenle doğru bir yaklaşımdır" şeklinde görüş de beyan edebilirsiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Parlamenter demokrasi artık bizim için, milletimiz için mazi oldu. Çünkü Türkiye çok partili sistemden huzur bulamıyor. Koalisyonlar dönemine dönmeyi milletimiz asla istemiyor" demişti. Bu sözleri söyleyen bir lider'den, koalisyona kapı aralamaması beklenir. Lakin, Tayyip Bey Türkiye'yi koalisyonla yönettiğini ve yeni dönemde de koalisyon ortaklarının sayısını artırma çabasını görmezden geliyor. İşine geldiği gibi konuşma maalesef bizim siyasetçilerimizin bitmeyen hastalığı. Halbuki biz kişisel-siyasi hesaplarla değil ülkenin gereksinimleri ekseninde sözler ve icraatlar duymak-görmek istiyoruz. Hem iktidardan, hem de muhalefetten. "Kalisyonlardan bıktık" diyenlerin yönettikleri Türkiye bugün partiler cenneti olmuş. Ocak 2023 itibariyle 119 parti var. 36'sı seçime girebiliyor. Ve iktidarı, muhalefeti koalisyon kurma arayışında. MUHARREM İNCE VE SİNAN OGAN.. Memleket Partisi cumhurbaşkanı adayını belirlemek için dün sandık başına gitti. Toplam 105 bin 326 partili oy kullandı ve Genel Başkan İnce oybirliği ile cumhurbaşkanı adayı gösterildi. Ayrıca Ümit Özdağ'ın başını çektiği Ata İttifakı'ndan da Sinan Ogan'ın adaylığı duyuruldu. Hem iktidarın hem de ana muhalefetin adaylarından hoşnut olmayanlar için alternatif seçeneklerin bulunması sevindirici ve önemli. Her seçimde ülke ve insanlarımızı düşünerek oy kullanmak gerekir. Kişisel çıkarlar daima ikinci planda kalmalıdır. Özetle yanlış bir tercihte bulunmamaya gayret edilmelidir. Sizlerden takım tutar gibi parti tutmamanızı, sağduyulu oy kullanmanızı istirham ediyorum. Gözlemleyin, dinleyin, sorgulayın öyle karar verin. Zira ülkeyle beraber çocuklarımızın da geleceği söz konusu. Son notum da şöyle.. Atatürk, Cumhuriyet, TSK ve Türklük ile sorunu olan siyasi hareketlere karşı önyargılıyım. Merhum Erbakan'ın, "Türk ve Kürt’ü ayırırsan ortada ne Türk kalır ne de Kürt ama Türk ile Kürt bir olursa karşısında ne Amerika ne de İsrail durabilir" ifadelerini değerli buluyorum.