Su-yolsuzluk-adalet

Abone Ol
Can PULAK Devlet çok pahalı ve dikkatsiz işler yapıyor. Yol mu, köprü mü, baraj mı, havaalanı mı, hastane mi inşa edilecek veya tünel mi kazılacak, ne gerekiyorsa uluslararası maliyetin çok üzerinde masraflarla yapılıyor bu işler. Deneyimli firmalardan çok, yönetime yakın ve yeni firmalara veriliyor ihaleler.Bir ihale kanunu devamlı değişir mi? Yapılacak işi kılıfına uydurabilmek için lastiğe çevirdiler yasaları. Örneğin bir baraj mı yapılacak, başarılı ve bilinen firmaları değil, adı sanı bilinmeyen yandaş firmaları çağırdılar ihaleye.Yollar yapılırken çok gördük, yepyeni asfaltlar kalktı kısa zamanda, taze göçüklere rastladık çok yerde. Malzeme standartları çok kötü. İnşaat için gerekli olan ihtiyaçların en ucuzu, en kalitesizi kullanılıyor genelde. Bunlar güya kontrol ediliyor ama, nasıl ediliyor, ne şekilde ediliyor, tahkiki mümkün değil. Herşey gizli kapaklı cereyan ediyor Türkiye’de.Birşeyi sorgulamanızın, incelemenizin, araştırmanızın imkanı yok. Medyanın önüne sert bir duvar çekilmiş, devlet dairelerinden içeri bile giremiyor gazeteciler. Bırakın gazetecileri, muhalefet milletvekillerine düşman muamelesi yapılıyor, soru önergelerine cevap dahi verilmiyor, araştırma imkanı tanınmıyor hiçbirine. Biz bunun adına demokrasi diyoruz, diyoruz da kendimiz de inanmıyoruz artık. İhale konusu, yapılan işler ve harcamalar çok önemli. Öyle ama, denetim ve kontrol mekanizmaları gereği gibi çalışmıyor ki.Meclis’te ele alınıp tartışılması gereken Sayıştay raporlarını bile göremiyoruz. Hoş görsek yada Meclis’te müzakere edilebilse bunlar, ne değişecek sanki? Çoğunluk yönetimde olduğu için, kollar havaya kalktı mı, bir çırpıda kabul ediliyor herşey. Hele o geceyarıları sabaha karşı peşpeşe görüşülen torba yasaları yok mu, hani herşeyi içine doldurduğunuz yasalar, muhalefet uykuda olduğu için kolayca geçiyor Meclis’ten. Sabah farkına varıyor bizim cici muhalefetimiz. Köprüleri, barajları, otoyolları, hastaneleri, tünelleri ve daha aklınıza ne gelirse herşeyi çok pahalı yaptık. Bunu pahalı yaptığımızı ispat yollarının hepsi kapalı. Ancak iktidar, muhalefet partilerinin de katılacağı ortak bir komisyon kuracak ki, yapılan hataların ve faciaların bilançosu ve gerçek rakamları ortaya çıksın. Ancak bu da yetmez, o komisyona deneyimli ve donanımlı teknik uzmanlar da katılacak ki, hakikata ulaşmak kolaylaşsın. Bu ihale çarpıklıklarına ve devletin yaptığı yanlış, pahalı ve kontrolsüz işlere yüzlerce örnek verilebilir. Bunlardan bir tanesini tanık ve muhatap olduğum için sizlere anlatmalıyım. Türk turizminin gözbebeği Bodrum’un yıllarca süren su sıkıntısı bir türlü çözülemiyordu.Yıllarca kuyulardan ve sarnıçlardan elde ettiği sağlıksız suyla tarlalarını, bahçelerini ve hayvanlarını sulayan, günlük ihtiyaçlarını bu yolla karşılamaya çalışan Bodrum’lular, nihayet 2011 yılında aldıkları bir haberle çok sevindiler. Bu habere göre Devlet, Bodrum’un su işini kökünden çözecek ve 3 kaynaktan sağlayacağı suyla kentin yıllarca süren içme ve kullanma suyu sorununu halledecekti. İhale ile ilgili işlemler ve bürokratik süreçler hayli zaman aldı ama, DSİ de 2011 yılında hatları döşemeye başladı. Projeye göre, Geyik ve Mumcular barajlarıyla Çamköy yeraltı kaynaklarından temin edilecek su, Mumcular’daki arıtma tesislerinde temizlenecek, buradan Güvercinlik’teki ana depoya basılacak, oradan da Torba üzerinden Bodrum Yarımadasının kuzey ve güney hatlarına dağıtılacak. Bu arada Torba’dan Yalıçiftlik’i de besleyen bir hat daha çekilecek. Proje özetle böyle.Bu üç hattan gelecek su, muhtelif çıkışlarla ara depolara basılacak ve bu depolardan da şebekenin tümü beslenecek. İşler başladı, projeye göre hatlar kazıldı ve hergün işim gereği Bodrum-Milas arasında gidip geldiğim için çalışmaları çok yakından gözledim ve gazetelere birkaç da yazı yazdım.Hatta hattın ormanın görünür cephesinden geçerek doğayı bozduğunu, oysa görünmeyen cepheden çok daha kolay geçileceğini defalarca belirttim. Bu arada devlet (Bodrum’un tarihi su sıkıntısını çözdük)diye dev levhalar yaptırmış, Milas-Bodrum anayolunun çok yerine asmıştı. DSİ büyük bir övünçle veriyordu müjdeyi. Hatların döşenmesi epey zaman aldı ve gerçekten devlet halkın yıllardır özlemle beklediği suyu Bodrum’a getirdi. Törenler yapıldı, nutuklar atıldı ve sular gürül gürül akmaya başladı. Buraya kadar herşey normaldı. Ancak aradan kısa bir süre geçti geçmedi, borular peşpeşe patlamaya başladı.Hatta Güvercinlik’i iki defa su bastı, evlere ve işyerlerine büyük zararlar verdi. 8 yılda 2700 kere boru patlar mı? Bu arada 2014 yılında Muğla Büyükşehir oldu. Öyle olunca arızaları gidermek de, Muğla Büyükşehir Belediyesinin başına kaldı.Muğla’nın eti ne, budu ne? Bu dönemde de 783 kez boru patlayınca, 3 milyon metreküpe yakın su kaybı yaşanınca, üstelik arızalar nedeniyle Bodrum’da toplam 90 gün su kesilip, arızaların onarımı için 5481 saat harcanınca, haklı olarak kızılca kıyametler koptu. Bu konuyu zaman zaman dile getiren ve DSİ’yi eleştiren yazılar yazınca, yanılmıyorsam 3 yıl önce dönemin DSİ Genel Müdürü, Gözlem gazetesindeki yazıma resmi bir mektupla cevap verdi. Eleştirilerimin tamamen haklı olduğunu, müteahhidin vasıfsız ve mukavaleye aykırı borular kullandığı için patlamalar yaşandığını, kendisinin mahkemeye verildiğini ve yapılan masrafın ondan tahsil edileceğini belirtti. Uzunca bir süre geçtikten sonra müteahhit değişmiş olmalı ki, bazı yerlerde boruların da değiştirildiğini tespit ettim.Değişti ama tamamı değil, öyle olduğu içindir ki borular, zaman zaman patlamaya ve Bodrum’la çevresini susuz bırakmaya devam ediyor. Yiğidi öldür hakkını ver. Su kesildi mi herkes Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün’e hücum ediyor. Bu onun suçu değil,suç tamamen DSİ’ye aittir. Üstelik Muğla Belediyesi işin bitirilmemesi ve boruların devamlı patlaması yüzünden, isale hatlarının devrini de kabul etmiyor, anlayacağınız haklı olarak üzerine almıyor.Buna rağmen belediyenin sulardan sorumlu MUSKİ işletmesi, mevcut hatların 3145 metrelik kısmını, kendi imkanlarıyla yeniledi.Şimdi geri kalan 104 kilometrelik kısmı DSİ’nin yenilemesi gerekiyor ki, artık bunu bekliyoruz işte. Mesele bundan ibarettir. Gelelim asıl sorulara.. DSİ görevini neden yapmıyor ve geciktiriyor? Bu sağlıksız, suistimale açık ve kötü projeyi kim yaptı? Teknik şartnamede yeralan boruların cılız ve dayanıksızlarıyla değişmesine kim göz yumdu? DSİ’nin olup bitenlere gözyuman kontrol mühendisleri hakkında ne gibi işlemler yapıldı? Bundan sonra yapılacak onarımların bedeli yine milletin vergilerinden mi karşılanacak? Bu rezaletlere sebep olan tüm kamu yöneticileri mahkemeye verilmeli ve şimdiye kadar yapılan masrafların tümü onlardan tahsil edilmelidir. Buna zamanın Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile dönemin DSİ Genel Müdürü ve DSİ’nin tüm yönetim ve kontrol kadroları da dahil edilmelidir. Bodrum’u suya kavuşturduk diye övünenler, bunu reklam panolarıyla her yerde afişe edenler de mutlaka hesap vermelidirler.