İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç’in Suriye’de yatırım fırsatlarına dikkat çeken açıklamaları, Türkiye’nin bölgedeki ekonomik rolüne ilişkin yeni tartışmaları gündeme taşıdı. Avdagiç, barış sürecinin başlamasıyla birlikte başta Halep ve Şam olmak üzere çeşitli şehirlerde yeniden imar sürecine katılmanın önemine işaret etti.

Öte yandan, yatırım çağrısına destek kadar temkinli değerlendirmeler de gelirken, Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği (VAVEK) Başkanı ve Öğretim Görevlisi Dr. Turgay Bozoğlu, kamu destekli yatırımlarda şeffaflık ve vergi adaletinin öncelik taşıması gerektiğini belirtti.

Bu yaklaşımın ekonomik açıdan "erken giren avantajı" (first-mover advantage) stratejisi olarak okunabileceğini söyleyen Bozoğlu, henüz istikrarın tam sağlanmadığı bir pazara ilk adımı atan aktörlerin, yeniden imar süreci ve pazar paylaşımında en büyük payı alma potansiyeline sahip olacağını kaydetti.

Bakanlık harekete geçti: O ödeme şekli yasaklanacak!
Bakanlık harekete geçti: O ödeme şekli yasaklanacak!
İçeriği Görüntüle

Bu çağrı hangi girişimcileri kapsıyor?

Avdagiç’in Şam’ın yanı sıra Türkiye’ye yakınlığı nedeniyle Halep’i de gündeme almasının, lojistik maliyetleri ve kültürel entegrasyonu gözeten rasyonel bir adım olduğunu dile getiren Bozoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'de yaşamış Suriyeli iş insanları ağını kullanma fikri ise riski minimize edecek önemli bir sosyal sermaye unsuru. Ancak bu hamlenin yüksek derecede spekülatif olduğunu vurgulamam gerekir. 'Barış döneminin gündeme gelmesi' ifadesi, henüz tesis edilmiş bir istikrardan ziyade bir beklentiyi yansıtıyor. Yatırımların hukuki güvencesi, mülkiyet hakları, sermaye transferi serbestisi ve en önemlisi fiziksel güvenlik gibi temel ekonomik kurumların ne ölçüde işlerlik kazanacağı belirsiz. Dolayısıyla bu, yüksek risk iştahına sahip, potansiyel olarak yüksek getiri hedefleyen ancak ana paranın kaybedilme riskini de göze alan girişimciler için bir çağrı.

Bu bağlamda Türkiye, yalnızca ekonomik değil, sosyopolitik olarak da bölgede yeniden yapılanmanın aktörlerinden biri olmayı hedeflemeli."

Stratejik öneriler

VAVEK Başkanı, stratejik önerilerini ise şöyle sıraladı:

  • Güvenli yatırım bölgeleri: BM ve yerel otoritelerle iş birliği içinde güvenli ekonomik bölgeler oluşturulmalı.
  • İnşaat, enerji ve hafif sanayi öncelikleri: İlk etapta altyapı ve barınma projeleri desteklenmeli, ardından üretim tesisleri planlanmalı.
  • Suriyeli girişimcilerin entegrasyonu: Türkiye’de deneyim kazanmış Suriyelilerle kurulan ortak girişimler, toplumsal uyumu artırabilir.
  • Ticaret odaları arası protokoller: Şam ve Halep ticaret odalarıyla sürekli iş birliği içinde olunması, girişimlerin ivmesini artıracaktır.

“Nearshoring” modeli ve Türkiye-Suriye iş birliği

Türkiye’nin teknolojik birikimini Suriye’nin maliyet avantajlarıyla birleştirme fikrinin, son yıllarda küresel tedarik zincirlerinde öne çıkan “nearshoring” (yakın ülkeye taşıma) modelinin bir yansıması olduğunu ekleyen Bozoğlu, bu modelin teorik olarak Türkiye sanayisini daha rekabetçi hale getirebileceğini kaydetti.

"Özellikle emek-yoğun üretim süreçlerinin maliyet avantajı olan bir komşu ülkeye kaydırılması, Türkiye'deki sanayinin Ar-Ge, tasarım ve yüksek teknoloji gibi katma değeri yüksek alanlara odaklanmasını sağlayabilir" diyen Bozoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak bu modelin sürdürülebilirliği, Suriye'deki istikrara ve altyapı gelişimine endeksli. Güvenilir bir tedarik zinciri, öngörülebilir bir üretim ortamı gerektirir. Siyasi istikrarsızlık, enerji kesintileri veya lojistik aksamalar, bu sinerjiyi hızla ortadan kaldırabilir. Dolayısıyla bu fikir, kısa vadede "fırsatçı" ve hızlı getiri odaklı projeler için işe yarayabilirken, uzun vadeli ve büyük ölçekli sanayi yatırımları için henüz erken ve riskli.

Bu modelin işlemesi, üretimin yalnızca ucuz iş gücüyle değil, kalifiye personel ve altyapı ile desteklenmesine bağlı."

Yatırımın önündeki riskler ve çözüm önerileri

Bununla birlikte, Bozoğlu, söz konusu modelin uygulanmasında karşılaşılan temel riskler arasında Suriye’deki siyasi ve güvenlik belirsizliklerini, yetersiz hukuki koruma ve yatırım güvencelerinin eksikliğini, enerji ve ulaşım altyapısındaki zayıflıkları ile uluslararası yaptırımlar ve finans erişimindeki kısıtları sıraladı. Bu risklere karşı çözüm yolları olarak ise Türk Eximbank gibi finans kuruluşlarının sigorta ve kredi garantisi sağlamasını, Suriye’ye özel yatırım güvenliği çerçeve anlaşmalarının yapılmasını ve dijital üretim süreçlerinin yaygınlaştırılmasıyla kontrolün Türkiye merkezli kalmasının sağlanmasını önerdi.

Sanayide yeni dönem: Şehirle uyumlu, çevreci yapı

İstanbul sanayisi için önerilen "terzi usulü" destek modelinin, genel teşviklerden farklı olarak belirli hedeflere odaklandığını ekleyen Bozoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu, ekonomik verimlilik açısından doğru bir yaklaşım. Genel teşvikler, çoğu zaman rekabet gücü olmayan firmaları da hayatta tutarak kaynakların verimsiz kullanılmasına (zombi şirketler) yol açabilir.

Avdagiç'in bu desteği "yeni nesil teknoloji yatırımları" ve "çevreye duyarlılığı artıracak" modernizasyonlarla sınırlama talebi, bu dikey politikanın hedefini netleştiriyor: İstanbul sanayisini, düşük katma değerli ve çevreyi kirleten bir yapıdan, yüksek katma değerli, teknoloji odaklı ve yeşil bir yapıya dönüştürmek. Bu, sanayiyi şehirden "atmak" yerine, şehrin ekonomik dokusuyla uyumlu hale getirerek "koruma" amacını güden akılcı bir strateji.

Bu, “akıllı şehir” vizyonuyla da örtüşüyor. Özellikle karbon ayak izi düşük, dijital üretim yapan fabrikaların kentin dışında konumlanması bir gereklilik değil, sadece bir tercih."

Muhabir: Esin Özdemir