Mera alanlarına kurulan taş ocağı ve beton santralleri, doğal zenginlikleri yok ediyor, hayvancılığa zarar veriyor, can ve mal kaybına neden oluyor

M. Salih Sertkal / Van - Van’da her yıl bir yenisi açılan taş ocakları ve beton santralleri, düzenli olarak kontrol edilmediği için öncelikle çevreye büyük zarar veriyor. Dereüstü, Çobanoğlu, Gözyazı ve Bostaniçi mahallelerinin yakınlarında kurulan ve sayıları sürekli artan taş ocakları ve beton santralleri, halkın tepkisine karşın kontrolsüz bir şekilde faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. Konuya ilişkin köy ve mahallelerdeki halk 24 Saat’e yaşadıkları sorunları anlattı. Yöre halkı, mera alanlarına kurulan taş ocağı ve beton santrallerinin doğal güzellikleri yok etmesi, tarım ve özellikle hayvancılığa büyük zarar vermesinden yakındı. Tahribata itiraz edenlerin, tazminatlarla susturulmaya çalışıldığı bildirilirken patlamaların deprem travmasını yaşattığı belirtildi. Doğa katliamlarıyla her zaman mücadele ettiklerini bildiren ÇEVDER Başkanı Kalçık, yetkili ve kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı. Gölyazı Mahallesi’nde yaşayan Ramazan Başdinç (27), çocukluğundan beri taş ocakları ve beton santralleri sorununun devam ettiğini, böyle giderse sorunun hep var olacağını söyledi. 2003 yılında, taş ocaklarının yerleşim yerlerine 300-400 metre kadar yakın bir alanda inşa edilmesiyle beraber sorunun her geçen gün büyüdüğüne dikkat çeken Başdinç, maddi ve manevi büyük bir tahribatın yaşanmaya başlandığını belirtti. Resmi kurumların, köy meralarına kurulan taş ocaklarına yurttaşlar tepki göstermesin diye ilk etapta işçi alımlarının mahallelilerden oluşacağı, filtre sistemleri ve tüm tedbirlerin alınarak üretime başlanacağı sözünü verdiğini anımsatan Başdinç, 18 yılın ardından hiçbir sözün tutulmadığına şahit olduklarını anlattı. [caption id="attachment_216435" align="alignright" width="359"] Gölyazı Mahallesi’nde yaşayan Ramazan Başdinç[/caption] “Taş ocaklarıyla beraber doğal zenginlikler yok oldu” Gölyazı Mahallesi sakini Başdinç, yaşadıkları sorunlara ilişkin şunları söyledi: “Taş ocakları ve beton santrallerinin kurulumundan önce çevre köylerde başta üzüm olmak üzere birçok meyvenin çok rahat yetişiyordu. İlkbahar ve yaz aylarında arıcılık faaliyeti sürdürülüyordu. Yazın ortasına kadar yeşil olan meralarımızda hayvancılık yapılıyordu. Taş ocaklarıyla beraber maalesef bu bahsettiğim tüm doğal zenginlikler yok oldu. Beton santrallerinden yükselen toz, düştüğü yerde beton etkisi yaratıyor. Toz nedeniyle köy meraları, kuraklaşmayla yüz yüze kaldı, meyve ağaçlarındaki meyveler çürüyor. Tarımda da hayvancılıkta da hiçbir şekilde verim alınmıyor. Bu da köylülere büyük bir maddi zarar veriyor. Taş ocaklarında yapılan etkili patlamalardan kaynaklı yer altı suları yön değiştirdi, eskiden gürül gürül akan kaynak suları kurumuş durumda. Her haliyle doğaya insana büyük bir zarar var.” Tahribata itiraz edenler, tazminatla susturulmaya çalışılıyor Sadece kendi köylerinin etrafında 5 taş ocağının olduğuna değinen Başdinç, yaşanılan tahribatın köylüleri tarafından yargıya taşındığını, bunun üzerine “Bilirkişi” heyetleri oluşturulduğu ve ÇED raporlarının tümünde köylülerin haklı çıktığına vurguladı. Başdinç, daha sonra tüm şirketlerin birleşerek müdahil olmasıyla yargıda işlerin tersine döndüğünü ve köylülerin tazminata mahkûm edildiğini açıkladı. Yerel mahkemede köylülerin aleyhine gelişen tazminat ödemesinin üst mahkemelere yapılan itirazla tekrardan bozulduğunu anımsatan Başdinç, tazminat tehdidiyle köylülerin susturulmaya çalışıldığının altını çizdi. [caption id="attachment_216434" align="alignleft" width="700"] Mahalle sakini Ercan Özoral[/caption] İnsan sağlığı tehdit ediliyor Bostaniçi Mahallesi’nde yaşayan Ercan Özoral ise, yerleşim yerlerine yakın kurulan taş ocakları ve beton santrallerinin insan yaşamı ve doğa için büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Santrallerden yükselen toz ve dumanın, hastalıklara neden olduğuna dikkat çeken Özoral, birçok defa resmi kurumlara itiraz etmelerine rağmen bir sonuç alamadıklarını açıkladı. Taş ocaklarında yüksek dozajlı dinamit sistemiyle patlamaların yapıldığını aktaran Özoral, yapılan her patlamanın yerleşim yerlerinde derinden hissedildiğini belirtti. Yapılan her patlama sonrası, 2011 yılında Van’da yaşanan iki büyük depremin sarsıntısı gibi bir sarsıntı hissettiklerini belirten Özoral, “Unutmaya çalıştığımız Van Depremi psikolojisi ve travmasını, bu patlamalar bize tekrardan yaşatıyor” dedi. Taş ocaklarında yapılan patlamalardan sonra evlerde çatlamaların olduğunu dikkat çeken Özoral, yaşanacak bir depremde bu evlerin çoğunun yıkılabileceğini belirtip yetkililerin bu duruma bir an önce dur demesini istedi. [caption id="attachment_216431" align="alignright" width="414"] Van Çevre Derneği (VAN-ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık[/caption] Taş ocaklarının çoğu ilgili yönetmeliğe uymuyor Konuya ilişkin görüştüğümüz Van Çevre Derneği (VAN-ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, taş ocaklarının, kontrolsüz ve kurallara dikkat edilmeden yapıldığı için her zaman sorun olmaya devam ettiğini belirtti. Şu an faaliyet gösteren taş ocaklarının büyük bir kısmının, taş ocaklarına ilişkin yasada belirtilen yönetmeliğe uymadığına dikkat çeken Kalçık, firmaların gelişi güzel işlettikleri ocakların yetkililer tarafından da denetlenmediği için ciddi sıkıntılara yol açtığının altını çizdi. Taş ocaklarının kontrolsüz bir şekilde işletilmesi halinde doğaya, tüm ekolojik sisteme büyük zararlar verdiğine işaret eden ÇEVDER Başkanı Kalçık, dernek olarak bu tür doğa katliamlarıyla her zaman mücadele ettiklerini, bu konuda yetkili ve kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu.