Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023-2024 sezonuna ilişkin “Sinema ve Gösteri Sanatları İstatistikleri”ne göre tiyatro seyirci sayısı bir önceki sezona göre yüzde 28,2 artarak 8 milyon 53 bin 186’ya ulaştı. Tiyatro salonu sayısı da 808’den 1025’e yükseldi. Ancak bu veriler, tiyatro dünyasının içinde olanlar için sadece yüzeyde olumlu bir tabloyu işaret ediyor. Tiyatro Kooperatifi Genel Sekreteri Fisun Eşki’ye göre, verilerdeki bu artış, sahadaki gerçeklik ile birebir örtüşmeyebilir. Çünkü özellikle özel tiyatrolar, ekonomik kriz ve artan maliyetler nedeniyle seyirciye ulaşmakta zorlanıyor. Eşki, bu artışın büyük yapımlar ya da kamu destekli prodüksiyonlarla sınırlı kalabileceğini; ancak kültürel çeşitliliğin sürdürülebilirliği için küçük ve bağımsız tiyatroların da kapsayıcı bir şekilde desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.

Fisun Eşki Fotoğraf

TÜİK’in açıkladığı verilere göre tiyatro seyirci sayısı bir önceki sezona göre yüzde 28,2 arttı. Bilet fiyatlarının da arttığını düşünürsek bu seyirci sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Virginia Woolf'un denemeleri "Yazmak Üzerine" ismiyle Türkçeye çevrildi
Virginia Woolf'un denemeleri "Yazmak Üzerine" ismiyle Türkçeye çevrildi
İçeriği Görüntüle

Ülkemizde gelir dağılımında eşitsizliğin ve ekonomik zorlukların arttığı, üst gelir grubuna hitap eden etkinliklerde artış yaşandığı, ancak geniş kitlelerin kültür-sanata erişiminin ciddi oranda azaldığı bir dönemden geçiyoruz. TÜİK’in veri toplama metodunu bilmemekle birlikte, kooperatifimize dahil İstanbul’dan 80’e yakın özel tiyatroyla yaptığımız toplantılar ve fikir paylaşımlarıyla, seyirci sayısında düşüş olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada TÜİK’in verilerindeki seyirci sayısı artışı, veri toplama yöntemlerinin gelişmesiyle Anadolu’dan daha düzenli rakamların derlenmesi sayesinde olmuş olabilir. Ancak bunun tiyatronun toplumsal erişimi açısından bir genişleme yarattığını söylemek, en hafif tabiriyle iyimser bir okuma olur.

85 milyonun sadece yüzde 9,4’ü tiyatro izliyor

Türkiye nüfusunu düşündüğümüzde tiyatro seyirci sayısı yeterli mi?

Bu oransal artışın sahadaki gerçeklikle tam olarak örtüştüğünü söyleyemeyiz. Hatta bazı bölgelerde tiyatro alanında yüzde 50’lere varan bir daralma yaşandığını gözlemliyoruz. Elbette bu tür istatistikler belli büyük prodüksiyonların, yüksek bütçeli yapımların ya da belli merkezlerde konumlanan kurumların başarılarını yansıtıyor olabilir. Ancak kültür sanata ilgisi en yüksek ve “ana damar” olarak niteleyebileceğimiz orta gelir düzeyindeki seyircinin yaşadığı ekonomik sorunlar sebebiyle, bu kitlenin tiyatroya erişiminde gerileme olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada özel tiyatroların yaşadığı ekonomik zorluklara ve ayakta kalma çabalarına dikkat çekmek gerek.

Bununla birlikte, TÜİK verilerine göre 2023/24 sezonunda tiyatro seyirci sayısı 8 milyon 53 bin. Bu da bir önceki sezona göre yüzde 28,2’lik etkileyici bir artış anlamına geliyor. Ancak 85 milyon olan Türkiye nüfusunun tiyatro seyircisine oranına bakarsak, tiyatro seyircisi toplam nüfusun yaklaşık yüzde 9,4’ünü oluşturuyor. Batı Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında bu oranın hâlâ çok düşük olduğunu, ulaşılması arzulanan noktadan oldukça uzakta kaldığımızı söyleyebiliriz.

I M G 20250619 W A0001

2019'da 32 özel tiyatronun bir araya gelerek kurduğu Tiyatro Kooperatifi'nin 2025 itibarıyla 75 ortağı bulunuyor

“Sadece açılan salonlara değil, kapananlara da bakmak gerek”

Tiyatro salonu sayısının 808’den 1025’e çıkması sektör açısından nasıl bir gelişmeyi işaret ediyor? Bu artışın sürdürülebilirliği sizce mümkün mü?

Bu artış ilk bakışta olumlu gibi görünse de, gerçek tabloyu anlamak için sadece açılan salonlara değil, kapananlara da bakmak gerekir. Maalesef kapanan sahnelerle ilgili sağlıklı ve şeffaf bir veri akışı yok. Bu da mevcut artışı olduğundan daha güçlü gösterebilir. Örneğin 60 yeni salon açılmış gibi görünse de, aynı dönemde kaç tanesinin kapandığı, kaçının faaliyetini askıya aldığı ya da seyircisiz kaldığı sorusu yanıtsız.

Veriler, yeni sahnelerin açıldığını ve belki de yerel yönetimlerin kültürel altyapıya yatırım yaptığını gösteriyor. Ancak birçok özel tiyatronun ekonomik zorluklar altında ayakta kalmakta zorlandığına; hatta bazı özel tiyatroların ve sahnelerin kapandığına şahit oluyoruz. Bildiğiniz gibi devlet, belediye ve şehir tiyatroları kamu kaynaklarıyla finanse ediliyor. Kendi öz sermayesiyle sanat üreten ve tek geliri bilet satışına bağlı özel tiyatrolar ise sürdürülebilirlik mücadelesi veriyor. Belki TÜİK’in, araştırmasına “kamu kaynaklarıyla finanse edilen ve öz sermayesiyle sanat üreten” gibi veya “devlet, şehir, belediye tiyatroları ve özel tiyatrolar” gibi kırılımlar eklemesinde yarar olabilir.

2024–2025 sezonu için iyimser bir tablo çizilemiyor

Yetişkin eseri gösteri sayısında yüzde 44,7 gibi ciddi bir artış yaşandı. Bu artış, tiyatro politikalarında ya da seyirci eğilimlerinde nasıl bir değişimi yansıtıyor?

Burada da verilerin kırılımına, detaylara ihtiyacımız var aslında. Ancak sadece paylaşılan verilere bakarak yorum yaparsak, yetişkin eseri gösteri sayısındaki yüzde 44,7’lik artış, tiyatro alanında hem üretimin hem de izleyici talebinin çeşitlendiğini gösteriyor diyebiliriz. Yetişkin oyunları, genellikle daha yüksek prodüksiyon maliyetleri ve daha yoğun rekabetle sahneleniyor. Bu artış; tiyatroların izleyiciye daha fazla içerik ve çeşit sunmak adına gösterdiği çabanın ve izleyicinin canlı performansa olan ilgisinin bir yansıması olarak görülebilir belki.

2023–2024 sezonu, pandemi sonrası toparlanma sürecinin bir parçasıydı. Bu süreçte dijital içeriklere duyulan doygunluk ve sahici, paylaşılabilir deneyimlere duyulan özlem, tiyatrolara yönelimi artırmış olabilir. TÜİK verileri bu dönemdeki tabloyu gösterip bize bu anlamda bir fotoğraf sunuyor.

Ancak 2024–2025 sezonu aynı iyimser tabloyu sürdürmüyor. Bu sezona dair gözlemlerimiz, artan maliyetler, seyirci alışkanlıklarındaki değişim ve ekonomik koşullar nedeniyle birçok tiyatronun seyirci bulmakta zorlandığını, bazı sahnelerin kapandığını veya kapanmayı düşündüğünü ortaya koyuyor.

Kooperatif olarak, üretim kapasitesinin artmasını olumlu bulmanın yanında bu artışın sürdürülebilirliği için dikkatli olunması gerektiğini vurguluyoruz. Özellikle küçük ve orta ölçekli özel tiyatroların desteklenmesi, bu çeşitliliğin korunması açısından hayati önemde.

Tiyatro sezonu normal şartlarda Mayıs-Haziran aylarında sona erer. Fakat kooperatife üye olan tiyatrolar yaz aylarında da oyunlara devam ediyor. Normalde tiyatrolar için prova ve hazırlık süreci olan bu zamanda tiyatrolar bu kararı nasıl aldı?

Tiyatro Kooperatifi olarak, özel tiyatroların karşı karşıya kaldığı ekonomik ve toplumsal zorluklar karşısında sahne sanatlarının birleştirici, iyileştirici ve dayanışmacı gücünü hep birlikte büyütmek üzere “Bu Yaz Sahnelerimizi Kapatmıyoruz” kampanyasını başlattık. Yalnızlaşmaya, sessizliğe ve ticarileşmeye karşı, tiyatroyla ve seyircimizle yan yana durmayı hedefledik. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan yaz sezonu boyunca, kooperatife dahil tiyatrolar sahnelerini açık tutarak seyirciyle buluşmaya devam edecek ve dayanışmayı büyütecek. Çünkü sahneler sadece birer oyun mekânı değil, bir araya gelmenin, düşünmenin, paylaşmanın da alanları. #BuYazSahnelerimiziKapatmıyoruz kampanyasıyla, ”Askıda Bilet” uygulaması da yer alıyor. Burada tiyatro severler lise ve üniversite öğrencilerini tiyatroyla buluşmasını sağlayabilir ve 1 bilet alana yüzde 50 indirimli ikinci bilet imkanının yararlanabilir.

Yabancı eser sayısındaki düşüş döviz kaynaklı

Telif eser seyirci sayısında yüzde 29,5’lik, çeviri eser seyirci sayısında ise yüzde 25’lik bir artış söz konusu. Sizce yerli yapımların bu denli ilgi görmesinin nedeni nedir?

Yerli yapımlara yönelik bu artışı birkaç ana başlıkta değerlendirmek mümkün. Birincisi, ekonomik koşullar. Yabancı oyunların telif bedelleri döviz üzerinden belirlendiği için, prodüksiyonlar açısından ciddi bir mali yük oluşturuyor. Özellikle euro ve dolar bazlı anlaşmalar, mevcut ekonomik tabloda birçok özel tiyatro için erişilemez hale geldi. Ayrıca çeviri süreçleri ve uluslararası ajanslarla yürütülen karmaşık prosedürler de negatif bir etken. Buna karşılık, yerli yazarlarla yapılan telif anlaşmaları daha esnek, daha düşük bütçeli ve karşılıklı iletişime açık biçimde yürütülebiliyor.

İkinci olarak, seyircinin yerli metinlerle kurduğu bağ daha derin ve güncel. Yerli metinler, toplumsal hafızaya, gündelik dile ve kültürel kodlara daha doğrudan temas ediyor. Yerli yapımlar, toplumsal bağlamlara daha doğrudan hitap edebiliyor. Veriler, bize izleyicinin kendi kültürünü sahnede görmek istediğini ve yerli eserlerle daha kolay bağ kurduğunu gösteriyor. Bu da izleyicinin sahnede gördüğü hikâyede kendini bulmasını kolaylaştırıyor. Dolayısıyla yapımcılar açısından hem ekonomik hem de sanatsal açıdan daha erişilebilir ve etkili bir tercih haline geliyor.

Tiyatro seyircisinin çoğunluğu özel tiyatroları tercih etti

Devlet Tiyatroları’nın seyirci sayısı 1 milyon 794 bin 724 olarak açıklandı. Bu rakamın özel tiyatrolarla kıyaslanması hakkında ne düşünüyorsunuz? Özel tiyatrolar için sunulan kamu desteği yeterli mi?

Devlet Tiyatroları genellikle büyük şehirlerde yoğunlaştığı için seyircisinin önemli bir bölümü bu şehirlerden geliyor. Ancak toplam tiyatro seyircisine baktığımızda, 8 milyon kişinin sadece yaklaşık yüzde 22'si Devlet Tiyatroları'nı tercih etmiş. Bu da geri kalan büyük çoğunluğun özel tiyatrolara yöneldiğini ve aslında özel tiyatroların daha geniş bir seyirci kitlesine ulaştığını gösteriyor.

Buna rağmen, özel tiyatrolar için sürdürülebilirlik ciddi bir sorun. Birçok tiyatro zarar ediyor ve kapanmayı düşünüyor. Çünkü Devlet Tiyatroları kamu kaynaklarıyla desteklenirken, özel tiyatrolar büyük ölçüde seyirci gelirine bağımlı durumda. Ne yazık ki kamu desteği özel tiyatrolar için hâlâ yeterli değil. Özellikle küçük sahneler ve turne yapan tiyatroların daha fazla desteklenmesi gerekiyor.

Tiyatro Kooperatifi olarak özel tiyatroların bu artıştan nasıl etkilendiğini gözlemliyorsunuz?

Tiyatro Kooperatifi olarak, özellikle İstanbul gibi kültürel üretimin yoğun olduğu bölgelerde tiyatrolar arasında dayanışmayı güçlendirmeye, ortak sorunlara ortak çözümler üretmeye odaklanıyoruz. Kooperatif modeli, özel tiyatroların bir araya gelerek seslerini daha güçlü duyurmalarına, kaynakları daha verimli kullanmalarına ve hak temelli bir yaklaşım geliştirmemize katkı sunuyor.

Ancak sahadaki gerçeklik, özellikle küçük ve orta ölçekli özel tiyatrolar için oldukça zorlu. Pandemi sonrası derinleşen ekonomik krizle birlikte artan üretim maliyetleri, salon kiraları, oyuncu ücretleri ve teknik giderler gibi kalemler, birçok tiyatro için ciddi bir yük oluşturuyor. Buna ek olarak, düşün seyirci kapasitesi ve bilet gelirine bağımlı bir yapının sürmesi, tiyatroların sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.

TÜİK verileri genel bir artışı işaret etse de bu artışın büyük ölçüde büyük şehirlerde ve belirli merkezlerde yoğunlaştığını gözlemliyoruz. Oysa Anadolu’daki küçük ve bağımsız tiyatrolar hâlâ kapanma riskiyle karşı karşıya. Bu nedenle, yalnızca sayısal artışlara değil, tiyatro ekosisteminin bütününe yayılmış adil ve kapsayıcı destek mekanizmalarına ihtiyaç var. Kültürel çeşitliliği korumak ve tiyatroların güçlendirilmesi büyük önem taşıyor.

“Tiyatro, seyirciler için bir nefes alanı”

Önce sinema sonrasında televizyonun yaygınlaşmasıyla tiyatroya olan ilginin azalacağı tahmin ediliyordu. Şimdi de internet içeriklerinin yaygınlaşmasının tiyatroyu tehdit edeceği varsayılıyor. Fakat veriler tiyatroya ilginin arttığını gösteriyor. Tüm bunları düşündüğümüzde tiyatroya olan ilginin artarak devam etmesinin sanatseverlerin “sahici olanı” istemesi olarak yorumlayabilir miyiz?

Bu çok önemli bir gözlem. Sinema, televizyon ve dijital platformlar gibi içerikler evde, bireysel olarak tüketiliyor. Ancak tiyatro, izleyiciyle oyuncu arasında doğrudan, sahici ve geri dönüşsüz bir bağ kuran canlı bir sanat dalı. İnsanlar dijital içerik bolluğu ve ekran yorgunluğu sonrasında, gerçek ve paylaşımlı deneyimler arıyor. Bu arayış, tiyatronun benzersiz doğasını yeniden görünür kılıyor.

Tiyatro; sadece bir gösteri değil, aynı zamanda toplumsal bağ kurma, birlikte düşünme ve duygudaşlık kurma alanı. Sanatın bu “canlı” ve “katılımcı” formu, özellikle belirsizliklerin yoğunlaştığı dönemlerde izleyici için bir nefes alanı, bir direnç zemini haline geliyor. Biz Tiyatro Kooperatifi olarak bu ilgideki artışı, yalnızca seyirci sayısındaki yükseliş olarak değil, aynı zamanda tiyatronun toplumdaki işlevinin ve ihtiyaç halinin yeniden hatırlanması olarak da değerlendiriyoruz.

Veriler gösteriyor ki, tiyatro seyircisi sadece artmıyor; aynı zamanda daha bilinçli ve sahici olanı arayan bir profil de oluşturuyor. Bu da bizlere tiyatroyu korumanın ve yaygınlaştırmanın yalnızca kültürel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor.

Muhabir: Ahmet Çağatay Bayraktar