Yarım asrı aşkın mesleğini çocuğu ve torunuyla yaşatmaya çalışan 83 yaşındaki Ali Bozdağ ile Anadolu insanının giyim kuşamda başından eksik etmediği dönemin simgesi haline gelen kaybolmaya yüz tutmuş kasketçiliği konuştuk

NAZ AKMAN/ANKARA - İşçi sınıfının en önemli simgelerinden biri olarak bilinen kasket, altın çağını yaşadığı 1940’lardan sonra giderek önemini yitirip şimdilerde köylerde tek tük de olsa hala takılan ancak metropollerde nostalji objesi olarak hatırlarda kalan bir aksesuar. Zamanında güneşten, yağmurdan korunmak için bir ihtiyaç olarak yaygın bir şekilde kullanılan kasket, aynı zamanda bir saygı göstergesi olarak da Anadolu’da yer edinmiş bir aksesuar. Hızla değişen moda rüzgarında savrulan kasket, küresel çaptaki büyük markalar tarafından retro tasarımlarla ancak alıcısını bulabiliyorken Anadolu’daki hikayesi ise içler acısı. Türkiye’nin farklı şehirlerinde hala kasket üreten az sayıdaki imalatçılardan biri olan 83 yaşındaki Ali Bozdağ, Can Sokak’taki küçük dükkanında mesleği sayesinde çocuklarını büyütmekle kalmamış, oğluna aktardığı bu mesleği şimdilerde üniversite mezunu torunu Dilara Bozdağ’a da öğretme gayesinde. Ankara Kalesi'nin eteklerinde Samanpazarı Can Sokak’taki dükkanında oğlu ve torunu ile üç kuşak bir arada üretim yapan Bozdağ Ailesi’nin tek isteği el emeği göz nuru kasketlerin hak edilen değeri görebilmesi. Diplomalı kasketçi Ankara Kalesi’nin en eski iş yerlerinden de biri olan Bozdağ Kasketleri dükkanında kasket, şapka, kep, bere gibi farklı çeşitlerde üretimler yapan ailenin en büyük umudu Dilara Bozdağ’ın gelenekseli ve yeniyi sentezleyerek tasarladığı kasketleri dünyaya tanıtabilmesi. Dedesi ve babasının derin tecrübeleri ile günümüz moda akımına uygun tasarımlar yapan Dilara Bozdağ, radyo televizyon sinema bölümünü bitirdikten sonra çocukluğundan bu yana ilgi duyduğu tasarım ve dikiş alanına dedesinin de desteğiyle yönelerek kasketçiliği geleceğe taşıma konusunda kararlı. Ailenin yarım asırlık tecrübesi genç kuşağın vizyonuyla şekilleniyor Bozdağ üçüncü kuşak olarak kasketçiliğe yönelik hedeflerini, “Çocukluğumdan beri tasarıma, dikişe meraklıydım, çanta, flama yapardım. Okulu bitirdikten sonra da hem yardımcı olmak hem de işi öğrenmek için geldiğim dükkanda dedemden kasketi öğrendim. Yıllarca tarzını koruyarak sayısız kasket üreten dedem ve babamın bu emeklerinin hak ettiği değeri göremediğini düşünüyorum. Kasket eskiden yurdum erkeklerinin taktığı bir obje olsa da günümüzde kadın erkek fark etmeksizin farklı tarzlarda kombinlerin vazgeçilmez parçası oldu. Ailemin tecrübesini bu vizyon ışığında geleceğe taşımak istiyorum. Dedemin klasik bir tarzı var, ben bu klasik birikimi günümüz moda anlayışıyla da sentezleyip kasket kullanımını yaygınlaştırmak istiyorum. Sosyal medya aracılığıyla dünyaya açılmak istiyorum. Farklı tasarımlar yapmak istiyorum ve bunu uygun kitleyle buluşturmak istiyorum” sözleriyle anlattı. Dilara Bozdağ, “Kendi tarzımı yaratmada kararlıyım” Torun Bozdağ dedesi hakkında ise “Dedem, zamanında el üstünde tutulan altın bileziği olan kıymeti bilinen kasketçiliğe yeni soluk getirip bu alandaki pek çok modelin de sahibi. Dededen toruna geçen kasket, şapka, kep üretimi mesleğini ben de dedemin ve babamın destekleriyle yaşatıyorum. Günümüz popüler model ve renkler üzerinde hem erkek hem de kadınlar için kullanışlı kasket, şapka türü tasarımlar üzerinde çalışıyorum. Dedemden ve babamdan öğrendiklerim doğrultusunda kendimden de dokunuşlar katarak bu alanda kendi tarzımı yaratma konusunda kararlıyım” dedi. Ali Bozdağ “Kasket saygı göstergesiydi” 1966 yılında bu yana Can Sokak’ta aynı dükkanda, kasketçiliği sürdüren 83 yaşındaki Ali Bozdağ da kasketin Türk toplumundaki önemine işaret ederek, “1945’li yıllarda henüz dokuz yaşında çırak olduğum dönemlerde babamın yanında korkudan kasketimi takardım, çünkü bu bir saygı göstergesiydi. Kasket soğuktan, güneşten korunmak için bir dönemler bütün erkeklerin taktığı ancak her yöreye göre farklı tasarımları olan bir ihtiyaçtı aslında. Hatta köyünden Ankara gibi büyük illere gelen insanlar yanında oraya uygun kasketlerini de götürürlerdi. Yanlarında mutlaka iki üç kasketle gezerlerdi ki önemli ortamlara girecekken saygısını göstermek için özenle bavulunda taşıdığı kasketi takardı” diye konuştu. Anadolu’daki kasket ve şapka kültürünün farkları konusunda da bilgi veren Bozdağ, “Kasket, şapka, fötr bunların hepsi farklı anlamlara geliyor. Fötr toplumun her kesiminden ziyade belirli bir tabakanın üzerinde tabiri caizse daha aydın olan kişilerin taktığı ve selam vermek için de sıklıkla kullandıkları bir aksesuar. Klasik şapka ise bunlardan çok daha farklı subaylar gibi resmi görevlerde bulunan kişilerin taktığı bir şey. Kasket ise her ne kadar işçi sınıfı ile özdeşleştirilse de yaşı kaç olursa olsun hemen hemen her erkeğin takabileceği günümüzde ise kadın erkek fark etmeden çoğu insanın tercih ettiği bir obje” dedi. “Para kazanmak için yapılabilecek bir iş değil” Kasketçiliğin kaybolmaya yüz tutmuş zanaatlardan biri haline geldiğini söyleyen Bozdağ, “Can Sokak’ta mesleğe başladığımda bu bölgede 20’ye yakın kasket imalatçısı vardı, şimdi bu yokuşta sadece ben kaldım. Günde 120 kasketten haftalık 700 küsür kasket dikerken, şimdi tüketim olmadığı için ancak haftada birkaç sipariş olursa dikim yapıyoruz. Bugüne kadar sayısız kasket diktim, şimdi günlük bir iki kasketi ancak satabiliyoruz. Her dönem uygun fiyata satılan bir ürün olan kasket sanırım artık pek kullanılmayan bir aksesuar. 50-60 lira olan el emeği kaskete pek çok insan ‘Tarla mı satıyorsun’ diyerek fiyatın yüksek olduğunu söylüyor, oysa farklı markalar adı altında fabrikasyon üretilen kasketlere 300-500 lira değer biçiliyor. Bu iş benim yarım asırlık ekmek kapım, çocuklarımı bu meslek sayesinde büyüttüm fakat günümüzde para kazanmak için yapılabilecek bir iş değil. Emekliyim, evim ve dükkanım kira değil bu nedenle günlük ne satabilirsem şükrediyorum, kirada olsaydım belki mesleğimi bu şekilde sürdüremezdim. Öte yandan ayrıca dükkanımda yıllar öncesinden aldığım malzemelerim pek satış yapamadığım için hala duruyor yoksa şimdi belki o malzemeleri bile satın alacak gücüm yoktu” sözlerine yer verdi. [caption id="attachment_248285" align="alignright" width="422"] Dilara Bozdağ[/caption] İhsan Bozdağ, “Samanpazarı modelini babam tasarladı” Ankara’ya özgü kasket çeşitleri üzerinde üretimler yapan babasının özellikle kendi imalatı olan Samanpazarı modeli ve diğer tarzlar hakkında bilgiler veren ikinci kuşak Ali İhsan Bozdağ, “Samanpazarı modelini babam Ankaralılara kazandırdı, aynı şekilde o dönemler TRT’de yayınlanan ‘Baretta’ dizinde komiserin taktığı kasketten esinlenerek Baretta modeli kasket yaptı. Bunlar dışında Erzurum, Kars, Elmadağ gibi yörelere ait kasketler yapıp spor modeller de geliştirdi. Fakat günümüzde kullanım alışkanlıkları değişti ve fabrikasyon kasketler, şapkalar bizim gibi özel üretim yapan küçük imalatçıları bitirme noktasına getirdi” dedi. “Tek dayanağımız baba mesleği olması” Bozdağ son olarak “Burada dikilen kasketlerle büyüdük ve bunlar sayesinde bu yaşlara gelebildik. Mesleği de çocuk yaşlarda, babamın yanında dükkana gelip çalışarak öğrendim. Fakat emekli olmasaydık burada bu işi halen sürdüremezdik. Çünkü kasketin herhangi bir geliri yok. 8-9 liraya satın aldığımız ipek astarların metresi şu an 40 lira. Kasket kumaşları 160’dan başlıyor. Her şeye rağmen baba mesleği olduğu için üç kuşak bir arada var gücümüzle mesleğimizi yaşatmaya devam edeceğiz, tek dayanağımız bu” diye konuştu.