Türkiye’de, haberlerinden olayı yargılanan, haber yaparken haber olan gazeteciler var. Üç farklı şehirde, haberleri nedeniyle soruşturmaya maruz kalan, gözaltına alınan, yargılanan ve ceza alan gazeteciler, yaşadıklarını anlattı. Kolay dava açılıp cezalandırmanın basının susturulması çabası olduğuna dikkat çeken gazeteciler, yaşadığı zorluklara meslek tutkusu ve dayanışmayla katlandığını belirtirken, açılan davaların gazetecilerde otosansüre neden olduğuna işaret ettiler

Burcu Özkaya Günaydın - Gazetecilik dünyanın her yerinde zor bir meslek. Türkiye’de de öyle. Maddi zorluklarının yanı sıra mesleği yürütürken karşılaştıkları farklı zorluklar da gündeme gelebiliyor. Bazen gazeteciler, yaptıkları bir haberden dolayı soruşturulup gözaltına alınıyor, yargılanıyor hatta ceza alabiliyor. Bitlis, İstanbul ve Van’da tüm bu zorluklara maruz kalan gazetecilerle, haberlerini, yaşadıklarını konuştuk. “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Aygül, kolay dava açılıp cezalandırmanın basının susturulması çabası olduğunu belirtip açılan davaların gazetecilerde otosansüre neden olduğuna dikkat çekti. Erkek şiddeti ve istismar haberleri nedeniyle sık sık tehdit edilip bir “istismar” haberinden dolayı hakkında soruşturma açılan İstanbul Bianet çalışanı Evrim Kepenek, yaşadığı zorluklara meslek tutkusu ve meslektaş dayanışmasıyla katlandığını vurguladı. Eskiden “basın” dediklerinde polisin kendilerine saygı duyduğunu, haberi rahat takip ettiklerini anlatan Van’da Nupel adlı haber sitesi köşe yazarı Candemir, hakkında sürekli dava açılan bir gazeteci olarak otokontrol yaptığı ve yazı yazarken avukatına danıştığının altını çizdi. [caption id="attachment_228962" align="alignright" width="415"] Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül[/caption] “Haberin sorun olacağını biliyordum ama gerçeğe saygı duydum” Sinan Aygül, Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Bitlisnews Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni. Bir çocuğa yapılan istismarı haberleştirdiği için Aygül hakkında dava açıldı ve ceza aldı. Bitlis’in Tatvan İlçesi’nde, 16 yaşındaki bir kız çocuğunun 55-60 yaşlarında bir şahıs tarafından gündüz ana cadde üzerinde taciz edildiğini gösteren görüntülerin eline ulaştığını bildiren Aygül, “Teyit etmek için görüntüyü dönemin Tatvan Emniyet Müdürü’ne gönderip, herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını sordum. Müdür, ‘Şahıs buralı değil’ şeklinde şaibeli bir açıklama yaptı. Ardından farklı bir kanaldan beni aratarak haberi yapmamam gerektiğini telkin etti” sözleriyle anlattı yaşadıklarını. Bu aramadan sonra şahsın serbest bırakılıp olayın örtbas edilmeye çalışıldığını anladığını vurgulayan Aygül, tacize uğrayan kız çocuğunun görüntülerini buzlayarak yayınladığını belirtti. Haberi yayınladıktan sonra bütün haber ajansları, kanallar, gazetelerin haberi yayınlamasından sonra şahsın iki gün sonra başka ilde gözaltına alınarak, “nitelikli cinsel istismar” iddiasıyla tutuklandığını anımsattı. Kısa bir süre sonra “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Aygül’ün evi basılıp 22.30 sularında gözaltına alınmış. İfadesi alınan, 3 gün sonra iddianame hazırlanıp ilk duruşmada ceza alan Aygül, sonraki süreci şöyle anlattı: “10 ay hapis cezası aldım ve istinaf mahkemesine itirazda bulundum. İstinaf itirazımı zımnen kabul etti ama cezadan vazgeçmedi. ‘Soruşturmanın gizliliği ihlal edilmemiştir’ diyerek 10 aylık cezayı bozdu. Ancak yine de iddianamede yer almayan başka bir maddeden 5 ay hapis cezası verdi ve kesinleşti ceza. Cezaevine girdim, çok kısa bir süre kalarak denetimli serbestlik kapsamında tahliye oldum. Aslında, Emniyet Müdürü’nün tavrından dolayı, daha ilk gün bu haberin başıma iş açacağını anladım. Ama elimde görüntüler olduğu ve gerçeğe saygı duyduğumdan haberi yayınladım.” Son 6 ayda hakkında 132 soruşturma açıldı 5 ay boyunca haftada 2 gün imza atan Aygül, objektif yorumsuz bir şekilde yaptığı bir haberden dolayı bu cezayı aldığını, ceza alması için hiçbir koşulun olmadığını ileri sürdü. Aygül, istismar haberi yapınca, istismarcının değil, haberi yapanın; yolsuzluk haberi yapınca hırsız yerine yine gazetecinin; hak ihlali haberi yapıldığında yine gazetecinin tutuklandığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Alışık olduğumuz bir durum ne yazık ki. Bu durum, basının içinde bulunduğu durumu da özetliyor aslında. Bu kadar kolay dava açılması ve cezalandırmanın yargı eliyle basının susturulması çabası bence. Taciz, tecavüz, ensest vakaları zaten görünür olmayan durumlar. Görünür kılanların da bu şekilde cezalandırılması bu durumları daha da bir görünmez kılıyor.” Yapılan haberlere, haberi yapan gazeteciye açılan davaların gazetecilerde otosansüre neden olduğuna işaret eden Aygül, kendisinin otosansür yapmadığı için davalar ve tutuklamalarla karşı karşıya kaldığını belirtip sözlerini şöyle tamamladı: “Son 6-7 yılda, hakkımda 132 soruşturma açıldı. Bir çocuğundan takipsizlik aldım. Ceza aldığım birçok dosyam ve devam eden dosyalarım var. Bir otosansür söz konusu olsaydı bu kadar davaya maruz kalmazdım.” [caption id="attachment_228959" align="alignright" width="444"] İstanbul Bianet çalışanı Evrim Kepenek[/caption] Erkek şiddeti ve istismar haberleri nedeniyle tehdit edilip hakkında soruşturma açıldı İstanbul’daki Evrim Kepenek de, birçok basın kurumunda çalışma deneyimi olan bir kadın gazeteci. Şu an Bianet’te kadın haberciliği yapıyor. Birkaç ay önce bir babanın kızını istismar etmesine dair yaptığı haberden dolayı hakkında soruşturma açılan Kepenek, söz konusu haberi ve süreci şu sözlerle anlattı: “Bir babanın çocuğunu istismar ettiği iddiası vardı. Bu konuda hakkında dava açılmıştı ve Adli Tıp raporları vardı. Haberi, bu bilgilere göre hazırladım. Ayrıca devam eden bir velayet davası vardı. Hazırladığım haberde erkeğin adını kodladım, çocuğa dair ise hiçbir bilgi vermedim. Amacım kendisine hakaret değildi, durumu haberleştirmekti. Sonuç olarak kendisi, bu soruşturmanın açılmasını istedi ve hakkımda dava açıldı.” Daha önce yaptığı erkek şiddeti ve istismar haberlerinde de sık sık tehdit edildiğini aktaran Kepenek, gazeteciliğin tüm zorluklarına meslek tutkusu ve meslektaşlarının dayanışması sayesinde katlanmaya devam ettiğini vurgulayıp sözlerine şöyle devam etti: “Bazen kendimi Roman Polanski’nin, ‘Piyanist’ filmindeki karakteri gibi hissediyorum. Bildiğiniz gibi film, Polonyalı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın Nazi işgali altında yaşamanın imkânsızlaştırıldığı bir dönemde, Varşova’nın kenar mahallelerindeki hayatta kalma mücadelesi ve yaşadığı tüm zorluklara rağmen kaybetmediği piyano çalma tutkusunu anlatıyor. Elbette şu anda bizler bu kadar karanlık bir noktada değiliz fakat sıkışmışlık anlamında böyle hissediyorum ve her zaman yaptığım gibi gazeteciliğe tutunuyorum.” Kepenek, bunca adaletsizliğin ortasında, çocukların, kadınların, doğanın, insan haklarının ihlal edildiği bir ortamda kendi yaşadığının bir önemi olmadığını, gerçeğin açığa çıkması için her daim gazetecilik yapmaya devam edeceğini kaydetti. [caption id="attachment_228961" align="alignright" width="362"] Nupel adlı haber sitesinde köşe yazarlığı yapan Oktay Candemir[/caption] Otokontrol yapılıyor, avukata danışılıyor… Van’da yaşayan, Nupel adlı haber sitesinde köşe yazarlığı yapan Oktay Candemir ise serbest gazeteci. Adını, sosyal medya hesabından “Uyanış Selçuklu” dizisiyle ilgili yaptığı esprili paylaşımın ardından gözaltına alınmasıyla duysak da Candemir, yıllardır gazetecilik yapıyor. Bazen yaptığı haberler, bazen yazdığı yazılar, bazen de sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlardan dolayı, Candemir hakkında bazı davalar açıldı. İlk dava, 2007 yılında yaptığı bir haberden dolayı açılmış. Van’ın Erciş İlçesi’nde yer alan Zilan Deresi’nde 1930 yılında yaşananları, o dönemin canlı tanığıyla yaptığı röportajla aktaran Candemir hakkında, “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla dava açılır. Candemir ceza alır ama “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı çıkar. Yani ceza, 5 yıl ertelenir. Sonrasında da Candemir hakkında çeşitli zamanlarda yaptığı haberlerden dolayı dava açılır. Bu davalarda da “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı çıkar. Geçen yıl Diriliş Ertuğrul dizisiyle ilgili bir yazısı nedeniyle evi basılan gözaltına alınan Candemir, hakkında Anayasa’nın 130’ncu maddesi gereği, “ölmüş bir kimsenin hatırasına hakaret ”ten dava açılmasının yanı sıra korona virüsü nedeniyle yaptığı haberler hakkında da ifade vermek zorunda kalır. Türkiye’de mevcut iktidarın “ya bendensin ya değilsin” politikasının olduğunu söyleyen Oktay Candemir, şunları söyledi: “Eskiden habere gittiğimizde polise basın dediğimizde polis saygı duyuyordu, haberi rahat takip ediyorduk. Şimdi öyle değil. Habere gittiğimizde çoğu kez müdahale ediliyor, haber yaptıktan sonra da dava, soruşturma açılıyor. Hakkında sürekli dava açılan bir gazeteci olarak tabiî ki otokontrol yapıyorum. Haber yaparken, yazı yazarken avukatıma danışıyorum.”
Editör: Ahmet Ertüm