Marmara Depremi’nde yaralanıp vücudunun yüzde 87’sini kullanamayan öğretmen Kemal Sarıbıyık, okullarda gerekli olanaklar sağlansaydı mesleğini sürdürmek istediğini belirtip “Herkes bir engelli adayı olduğunu unutmadan baksın bize” diyor

ZÜLAL KOÇER / İstanbul - “Toplumun ve Devletin Engeline Takılanlar” haber dizimizin ikinci bölümünde, 17 Ağustos Marmara Depremi’nde yaralanarak felç geçirip vücudunun yüzde 87’sini kullanamayan öğretmen Kemal Sarıbıyık ve O’na 20 yıldır bakan eşi Leyla Sarıbıyık ile konuştuk. Kemal Sarıbıyık, 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi’nde bulunduğu evden çocuklarını çıkarmak isterken merdivenlerden düşerek sakatlanır. Sarıbıyık bu kazanın ardından felç kalır. Vücudunun yüzde 97’sini kullanamayan Sarıbıyık’ın gördüğü fizik tedavinin ardından engel oranı yüzde 87’e düşer. Bu oranı yükseltmemek adına sürekli hareket ediyor, etmediği zaman engel oranı tekrar artıyor. Eşi ve 3 çocuğuyla İstanbul’da yaşayan Sarıbıyık, öğretmenlik yıllarında ülkenin çeşitli illerini gezmiş, görev için gittiği köy okullarında ailesiyle birlikte köylü tarafından sahiplenmiş, insanlarla iyi ilişkiler geliştirmiş biri. Öğretmenlik için geldiği Gebze’de deprem onu bu hareketli yaşantısından koparıp başka bir yaşam biçimi ile tanıştırıyor. 20 yıldır tüm ailesi başka bir yaşam sürüyor Kemal Sarıbıyık’ın. Eşine bakan Leyla Sarıbıyık, ev içerisinde O’nun eli kolu oluyor, yeri geliyor 3. kattaki evlerinden tek başına eşini aşağı indiriyor. Bu bakım işi onu da yıpratmış, “Çok zor” diyor. Eşine baktığı için düzenli bir işte çalışması zor olan Leyla Sarıbıyık, ev ekonomisini döndürebilmek için parça başı ya da dönemsel işlere giriyor. Malulen emekli maaşı yetmiyor ve bu maaş nedeniyle engelli ödeneği de alamıyorlar. Kemal Sarıbıyık ile 20 yıllık engelli öyküsünden bazı ayrıntıları dinlerken “Örneğin dışarı çıkmayı, dışarıda olmayı ister misiniz? sorumuzu, “Dışarı çıkmak istemiyorum” şeklinde yanıtlıyor. Hem fiziki koşullar hem de insanların kendisine acıyarak bakmasından duyduğu rahatsızlık O’nu dışarı çıkma isteğinden alıkoyuyor. Belirtmeden geçmeyelim, İstanbul’un pek çok semtinde sokaklar fiziki engeli bulunmayan insanlar için bile yürünemez halde. Çünkü sokaklar dar, kaldırımlar araçlarla dolu, mağaza tezgahları çok büyük sorun. “İnsanların engellilere bakışını” sorduğumuzda da, eskiye nazaran daha duyarlı olduklarını düşünen Kemal Sarıbıyık, şunları aktarıyor: “Mesela hastaneye gittiğimde yardımıma koşan çok insan oluyor. Bazen de ‘Bu halde neden geliyor buraya, ne işi var burada’ diye söyleniyorlar. Ama bunu söylerken düşünmüyorlar ki, bir derdi var ki buraya geliyor.” O’nu en çok rahatsız eden ise insanların kendisine acıması, “Yazık neden böyle oldu” denmesi. Dışarıya çıkma isteğini bile yok eden bir rahatsızlık bu. 20 yıldır hastane kontrolleri dışında dışarı çıkmayan eski öğretmen Kemal Sarıbıyık için en büyük hediye, kendisini ziyarete gelen, yolu evine düşen insanlarla sohbet. Eve gelen misafirle yapılan sohbet, O’nun deyimiyle “İki çift laf etmek” her şeyden daha kıymetli. Yıllar sonra bir şekilde kendisini bulan öğrencisinin sürpriz ziyaretini gözleri parlayarak anlatıyor. Sarıbıyık, okullarda gerekli olanaklar sağlanmış olsaydı yine öğretmenliği sürdürmek istediğini anlatıp sözlerini “Herkes bir engelli adayı olduğunu unutmadan baksın bize” diyerek tamamlıyor.