Gazi Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1924 günü katıldığı “Meçhul Asker Anıtı”nın temel atma töreninde, gençlere şöyle seslendi: “Gençler! Cesaretimizi takviye ve idame eden sizsiniz. Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu ila ve idame edecek sizsiniz.”

Hasan Safa Tekeli / ANKARA - Ulusal Kurtuluş Savaşı, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, 26 Ağustos 1922’de sabaha karşı verdiği emirle başlattığı Büyük Taarruz ve 30 Ağustos’ta “Başkomutanlık Meydan Muharebesi”nin kazanılmasıyla sonuçlandı. Mustafa Kemal, Dumlupınar’da eşi Latife Hanım ile 30 Ağustos 1924 günü katıldığı “Meçhul Asker Anıtı”nın temel atma töreninde, zaferin kazanıldığı o günleri âdeta yeniden yaşar ve “Tıpkı bugün gibi” dediği konuşmasında, anıtın temelinin atıldığı tepeye iki yıl önce gelişini ve ateşler yükselen savaş alanını anlatır: “Efendiler! Tıpkı bugün gibi 1922 senesi Ağustosu’nun otuzuncu günü saat ikide, şimdi hep beraber bulunduğumuz bu noktaya gelmiştim. Bu üzerinde bulunduğunuz sırtlarda, kahraman On Birinci Fırkamız, şu karşıki tepelerde muharebeye mecbur edilen düşmanın kuvayı asliyesine taarruz için yayılarak ilerlemekte bulunuyordu. Şu gördüğümüz Çal köyü alevler ve dumanlar içinde yanıyordu.” Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in törende anlatışına göre, “29/30 Ağustos sabaha karşı”, Karahisar’da Belediye dairesinde yatmaktayken, İsmet Paşa’nın gönderdiği Garp Cephesi Harekât Şubesi Müdürü Tevfik Bey (Bıyıklıoğlu)kendisini uyandırır. Tevfik Bey’in yanında İsmet Paşa’nın, görmesini istediği haritaya bakan Başkomutan, hemen yataktan fırlar. Harita, savaşta son durumu göstermektedir. Ordularımızın düşmanı sardığını gösteren harita üzerine, “derhal Fevzi (Çakmak) ve İsmet (İnönü) paşaları” yanına çağırtarak, düşmanı yok edecek yeni emrini verir. “DÜŞMAN ORDUSU İMHA OLUNACAKTIR” Kendisi de cepheye hareket eden Mustafa Kemal, saatler ilerleyip sonuç alınınca, 31 Ağustos sabahı savaş meydanını dolaşır. Mustafa Kemal, gördüğü manzarayı, törende aktarırken, ordunun zaferinin büyüklüğünü, buna karşılık “hasım ordunun” uğratıldığı felaketin dehşetini ve savaş meydanından toplanan ölülerin, esir kafilelerinin oluşturduğu görünümün “bir mahşeri” andırdığından özenle kurduğu cümlelerle söz eder. Başkomutan, Birinci Ordu Karargâhına bizzat gider; İsmet Paşa’nın karargâhta kalıp genel durumu idare etmesini uygun görür. Fevzi (Çakmak) Paşa kuzeye hareket ederken, kendisi otomobille demir yolu güzergâhını izleyerek, batıya doğru yönelir. Akçaşar’da, Ordu kumandanına “Cephe emri” verilirken, kendisi de durumu açıklar ve Dördüncü Kolordunun, Çal köyünün batısındaki düşmanın tamamını çember içine alarak, savaşmaya mecbur etmesini emreder. “TRİKOPİS’İ VE GENERALLERİ ESİR EDİN!” “Düşman ordusu behemehâl imha olunacaktır.” diye kaydeden Başkomutan Mustafa Kemal, şöyle devam eder: “Ordu Kumandanı benim yanımda telefonla Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa’yı buldu. Benim oraya geldiğimi ve emrimin ne olduğunu tebliğ etti. Bir müddet bu karargâhta kaldım. Mütemadiyen gelen muhtelif rütbedeki esir zabitanla görüştüm. Bunlardan biri erkânıharp zabiti idi. Zavallı verdiği malumat meyanında istemeyerek Başkumandan vazifesini alan General Trikopis’in ve İkinci Kolordu Kumandanı General Digenis’in de bizim çevirmek istediğimiz çemberin içinde bulunduğunu ifade etmiş oldu. Derhal yanımda bulunan Ordu Kumandanına: ‘Kemalettin Paşa’yı bulunuz. Bizzat Trikopis’le beraber bütün düşman generallerini behemehâl esir etmesini söyleyiniz’ dedim. Bu emir derakap telefonla tebliğ olundu. Zavallı esir zabit benim bu emrimi işitir işitmez ikram ettiğim çayı içemeyerek büyük bir baygınlık geçirdi.” ATEŞ HATTINDA Stratejik konumdaki Çal köyünün batısında ve kuzeyinde patlayan topların gürültüsünü işiten, ancak durumu dürbünle incelemenin sıkıntı duyan Başkomutan ve beraberindekiler, daha ileriye, ateş yerine gitmek için, otomobillere atlayıp törenin yapıldığı tepeye doğru gelirlerken ara sıra güzergâhlarının soluna düşman mermileri düşüyordu. 31 Ağustos günü öğle saatlerinde, Çal köyünde, yıkık bir evin avlusu içinde, Başkomutan, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa buluşarak, kırık kağnı arabalarının döşeme ve oklarına ilişerek bundan sonraki durumu ele alırlar. Kazanılan meydan muharebesinin, bütün seferi sona erdirebilecek bir büyüklükte ve önemde olduğunda birleşen Paşalar, şimdi Bursa yönüne çekilen düşman kuvvetlerini mahvetmekle beraber bütün orduyla ara vermeksizin İzmir’e doğru yürümeye karar verirler. TÜRK TARİHİNİN DÖNÜM NOKTASI İzmir’de “Akdeniz”i, Mudanya’da “Marmara”yı görmek için 8-9 günlük bir zamanın yettiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, törendeki konuşmasına özetle şöyle devam eder: “Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Muharebesi, Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Tarihi millîmiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada ihraz ettiği zafer kadar neticei katiyeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kati tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum. (…) Şehit Asker Abidesi işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakâr ve kahraman Türk milletini temsil edecektir. Bu Abide, Türk vatanına göz dikeceklere Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, savletini, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.” GENÇLERE SESLENİYOR “Yeni Türk Devleti’nin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temelinin burada sağlamlaştırıldığını; ebedi hayatının burada taçlandırıldığı”nı vurgulayan Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, konuşmasının sonunda gençlere şöyle seslendi: “Efendiler, son sözlerimi münhasıran memleketimizin gençliğine tevcih etmek istiyorum. Gençler! Cesaretimizi takviye ve idame eden sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu ila ve idame edecek sizsiniz. Arkadaşlar, bu gaza ve şehadet diyarını terk ederken ‘Şehit Asker’i hep beraber hürmet ve tazimle selamlayalım.”
Editör: TE Bilisim