Alınmayan iş güvenliği önlemlerinden dolayı sadece 2019’da 250’ye yakın inşaat işçisi iş cinayetlerinde yaşamını yitirirken, son dört yılda ölenlerin sayısı bin 600’e yaklaştı. Dev Yapı- İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, İSİG yasası ve çalışma standartları uygulanmış olsa işçilerin tamamının hayatta olacağını ifade etti

ONUR PAZARLI / İZMİR - Kentlerde yükselen rezidanslar, AVM'ler, apartmanlar başta olmak üzere inşaat sektörü her geçen yıl büyürken, bu büyüme inşaat işçilerine olumsuz yansıyor. Başta emek sömürüsü ve iş cinayetlerindeki artış ihmalin korkunç boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor. Son 15 yılda inşaat sektörünün hem ekonomi içerisindeki hem de istihdam içerisindeki payında ciddi bir artış yaşandı. Diğer yandan, iş cinayetleri ve kötü çalışma koşulları da sektörün büyümesi ile paralel bir biçimde artmaya devam etti. İnşaat sektörü ekonominin lokomotifi haline getirildi. Türkiye’de müteahhitlerin iş hacmi 15 yılda yaklaşık 15 kat arttı. ve en fazla zengin yaratan sektör oldu. “En zengin 100 Türk” listesindeki 85 ailenin gayrimenkul ve inşaat sektörlerinde yatırımı var. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, 2019’un ilk dokuz ayında 243 inşaat ve yol işçisi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Ocak ayında 20, Şubat’ta 28, Mart’ta 28, Nisan’da 35, Mayıs’ta 34, Haziran’da 13, Temmuz’da 33, Ağustos’ta 22 ve Eylül ayında da 30 inşaat işçisi iş güvenliği olmadığı için hayatını kaybetti. 2016’da 442, 2017’de 453, 2018’de 457 inşaat işçisi benzer şekilde iş cinayetlerine kurban gitti. İnşaat sermayesindeki aşırı kar hırsı sadece son dört senede 1600’e yakın işçinin ölümüne sebep oldu. Sadece son yıl ekonomik krize bağlı olarak inşaat sektöründeki yavaşlamadan kaynaklı inşaat iş kolundaki iş cinayetleri azalmış olarak görünüyor. MAHKEME KARARLARI CAYDIRICI DEĞİL İnşaat sektöründe en temel iş güvenliği önlemleri maliyet unsuru olarak görülüyor. İş cinayetleri sonrasında açılan davalarda cezaların çok az çıkması patronlar açısından caydırıcı olmuyor. Son olarak İzmir’de 3 inşaat işçisinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan iş cinayeti sonrasında mahkeme taksirle adam öldürme suçundan sadece 6 yıl ceza verdi. İşçiler çalışma ve barınma koşullarına karşı dönem dönem iş bırakarak tepkilerini dile getiriyorlar. Son olarak İstanbul Havalimanı’ndaki işçilerin eylemleri bunun en önemli örneği idi. [caption id="attachment_167735" align="alignleft" width="680"]                          Devrimci Yapı İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut[/caption] ‘İŞ KANUNU VE İSİG YASASI RAFA KALKMIŞ DURUMDA’ DİSK’e bağlı Devrimci Yapı İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut ile inşaat işçilerinin çalışma koşulları ve iş cinayetlerinin nedenleri üzerine konuştuk. İnşaat işçilerinin büyük bir çoğunluğunun taşeron sistemi ile çalıştığını belirten Karabulut “Taşeron ölüm demektir, ülkemizde geçerli olan 4857 Nolu İş Kanunu tamamen rafa kalkmış, 6331 sayılı İSİG yasası ise kağıt üzerinde kalmış durumda. İşçiler tamamen güvencesiz bir şekilde, patronların insafına bırakılmış bir çalışma yaşamına mahkum. ‘Köle değiliz insanca çalışmak istiyoruz, çalışırken ölmek istemiyoruz’ diyen bizim gibi bir kaç kurum dışında sesini yükselten, bu ölüm düzenine ses çıkaran kimse yok diyebiliriz. Yüzlerce, binlerce işçinin çalıştığı projeleri, büyük şantiyeleri değerlendirdiğimizde büyük resmi aslında görmüş oluyoruz” dedi. ‘İŞÇİLER TAŞERONDA HAKLARINDAN YOKSUNLAR’ Taşeronlar aracılığıyla bölünen inşaat işçilerinin en temel haklardan bile yoksun şekilde çalışmaya zorlandığını ifade eden Karabulut “Zorunlu olan SGK primleri, ya yatırılmıyor ya da eksik yatırılıyor, asgari geçim indirimi paraları gasp ediliyor, fazla mesai, kıdem, ihbar tazminatları gibi iş kanunundan doğan hakları gasp ediliyor. Üretim baskısı ile hiçbir güvenlik önlemi olmadan, zorunlu olan iş başı eğitimleri bile yapılmış gibi gösterilerek çalışmaya zorlanıyor. İnsanlık dışı şartlarda barınma ve yenilemeyecek yemeklere mahkum bırakılıyor” diye konuştu. ‘5 LİRALIK BARET, 7 LİRALIK HALAT YOK’ Bazen 5 liralık bir baret bazen 7 liralık bir güvenlik halatı olmadığı için yaşamını yitiren işçiler olduğuna dikkat çeken Karabulut şunları söyledi: “Bu kadar basit önlemler alınmış olsa şu an hayatta olacak, çocuğuyla, ailesiyle yan yana olacak bu işçiler. En basit önlemler, kişisel koruyucu donanımlar olmadığı için işçiler hayatını kaybediyor. Yukarıda söylediklerimiz en son yapılması gereken kişisel önlemler. Uygun iskele kurulmadığı için üzeri kapatılmayan, önlemi alınmayan asansör/şaft boşluğu bırakıldığı için, gerekli önlemler alınmadan vinçle malzeme taşırken altında başka bir çalışma yapıldığı için ölüyoruz. Açıkta bırakılan elektrik kablosu nedeniyle ölüyoruz. Kısaca patronlar daha fazla kar etsin diye biz ölüyoruz. En başta toplu koruyucu önlemlerin alınması gerekiyor. Ama patronlar bunları maliyet olarak görüyor ve sonuçta inşaatlarda işçiler yaşamını yitiriyor binlercesi sakat kalıyor”. ‘ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI’ Yasaların uygulanması, denetimlerin uygulanması ve yaptırımların hayata geçirilmesi ve örgütlenmenin önünde engeller kaldırılırsa ölümlerin hiçbirinin yaşanmayacağını dile getiren Karabulut “İşçileri hayata bağlayan en önemli nokta örgütlülüğüdür. Yukarıda saydıklarımız bir tarafa en önemli şey de bizim örgütsüz oluşumuzdur İşçilere çağrımız sendikalarına üye olsunlar. Ulusal ve uluslararası arası yasalarla güvence altına alınan haklarımız var. Bunlara ancak en küçük iş yerinden başlayarak adım adım oluşacak sendikal örgütlenme ile ulaşabilir ve haklarımızı alabiliriz” dedi.