Bizim siyasi partilerimiz birbirine çatmadan duramıyorlar. Laf yarıştırmak sanki marifetmiş gibi... Uygar ülkelerin partileri gibi bir araya gelseler, toplumun sorunlarını, gelecek beklentilerini tartışsalar fena mı olur? Gayet iyi hatırlıyorum, geçmişte iktidar ve muhalefet partilerinin gençlik kolları birlikte münazara tertipler, düşünce ve fikir birliğinin ortak noktalarını ararlardı. Bunu geliştireceğimize geriye gideceğimiz hiç aklımıza gelmezdi.. Bugün geldiğimiz noktaya bakın. Neredeyse birbirimizi bir kaşık suda bağacağız. Sormaz mısınız neden böyle olduk? Aslında bizim siyasi yapılanmamızın alt yapısı yok. Hiç hazırlığı olmadan, tek partili sistemden çok partili hayata geçmişiz. Osmanlı’dan kalma İttihat Terakki’den ders alma gibi bir anlayış maalesef olmamış… Ülke sorunlarını tartışmasız objektif bir düşünce tarzıyla öne çıkaracağımıza, birbirimizle dalaşmayı tercih etmemiz, aslında bizi bugünkü hale getiren yanlışların odak noktası değil mi? Hatalar zinciri bununla da bitmiyor. Siyasetçi olması gereken kişiye yakışmayan çirkin sözler, karşılıklı hakaretler ve yumruklaşmalar, bu davranışları daha da seviyesiz bir zemine götürüyor. Peki, buna kim “dur” diyecek? Kim “Bu yakışır mı bize” deme basiretini gösterecek? Toplumun çare olarak algıladığı siyaset, asla kabadayılığa pirim vermemelidir. Siyaset, uygar bir kişilik ve edeple yapılmalıdır. Siyasetin temeli, dürüstlük, saygı ve sevgi olmalıdır. Çamur atarak, mütemadiyen kötüleyerek, kişilikleri hiçe sayarak siyaset yapmayı hüner sayanlar, hiç şüphe edilmesin, nasıl bir yanlışın içinde olduklarını bir gün anlayacaklardır. Bu siyaset anlayışını benimseyenler, sakın ola bir Fransız sözünü kendilerine rehber edinmesinler. “Duvara bir çamur atınız, ne kadar silerseniz silin izi kalır.” Bu sözden medet umanlara diyecek lafımız olacak: Bu söz döner dolaşır kendilerini bulur. Kaldı ki duvara çamur atanların gerçek başarıya ulaştıkları da hiç görülmemiştir. Aslında politikanın ya da siyasetin temelinde, sonuç alma sanatının yatması gerekir. Çünkü siyaset, hiç tartışmasız sonuç alma sanatıdır. Politik üslubun temelinin bu olması gerekir. Geçmiş tarihimize bir bakınız. Osmanlı’nın son döneminden, Milli Mücadeleye kadar hilesiz, entrikasız, gerçeklere dayanan bir siyaset arenasında yaşadığımız söylenebilir mi? Üzüntüyle ifade edelim ki, baskı, şantaj ve tehdit, politikanın karavanası olmuştur. Peki, ülke bundan ne kazanmıştır? Cevap verelim; Kocaman bir hiç!. “Hiç” uğruna da bugünlere geldik.. Hâlâ mı ders almayı aklımıza getirmeyeceğiz? Beyler, silkinip kendimize gelelim, Milli Mücadele’nin Türkiye’si olalım..