O’nu kaybedeli 17 yıl olmuş. Emekli eğitimcilerimizden Cemil Çetin’in facebooke’taki vefalı paylaşımı, efsane bakanı yeniden anmamıza vesile oldu. Mekânı cennet olsun. İzleri silinmeyen bir Milli Eğitim Bakanımızdı. Benim de Kültür Bakanı’m. Otuzlu yaşlarımda eski Kültür Bakanımız Rıfkı Danışman tarafından birinci derece bakanlık müşavirliğine atanmıştım. Bu yaşlarda aday memur bile olmadan, bakanlık birinci derece kadroya atanmak, bazılarının  gözüne batmış olmalı ki yeni bakana olumsuz bir şekilde iletmişler. Bu kadroya “torpille” atandığımı söylemişler. Yeni bakanımızla henüz tanışmamıştım. Yaşlı bir ağabeyimiz O’nun basın işlerini yürütüyordu. Ricası üzerine haricen ben de bazı metinlerine yardımcı oluyordum. Bir gün hastalandı. Bakan, “bir yardımcısı yok mu?” diye sormuş, özel kalem müdürü de benim ismimi vermiş. Çağrıldım. Beni görür görmez sertçe “Necati Güngör sen misin?” diye sordu. Sonra şu emri verdi: “Yarın Konya’da Koyunoğlu müzesini açacağız. Bir metin hazırla getir!” Bir süre sonra hazırladığım metinle içeri girdim. Okudukça beğendiğini anlatır gibi başını öne doğru sallıyordu. Sonra bana baktı, “bunu sen mi yazdın?” diye sordu. “Evet” deyince, “o halde diğerlerini de sen yazıyordum” diyerek takdirini belli etti. Çok zeki bir insandı. Üslûbumdan yakalamıştı. Yaşlı ağabeyimizi ele vermemek için “hayır ben yazmadım” dediysem de inanmadığını belli etti, üstüne de bir şey söylemedi. Sonra, yaptığım işi beğendiğini söyledi. “Ancak” dedi, birinci derece kadro sana fazla. Seni dördüncü dereceye tayin edeceğim, haberin olsun.” Konya gezisinden dönünce, kendisini rahatlatmak için istifa dilekçemi yazıp masasına koydum.  Yanında eski gazetecilerden rahmetli Tahir Kutsi Makal vardı. Bakanlığın üst katındaki yemekhanede beni görünce “dadaş, gel seni alnından öpeyim ahlâki bir duruş sergiledin.. Dilekçen çöp sepetinde. Bakan, senin için ‘işte aradığım adam’ dedi.” Sonra, yakınında hep beni istedi. Seyahatlerine beni de aldı. Artık, ağabey-kardeş gibiydik. Bakanlık görevinden ayrılıncaya kadar, ondan sonra da hep yanında oldum. Çok vefalı bir insandı.  ANAP iktidara geldiğinde beni telefonla aradı, “seni Kâzım beye söyledim, O’nunla çalışman iyi olur.” dedi. Sözünü ettiği kişi, daha sonra yıllarca danışmanlığını yapacağım, ANAP’ın kudretli Devlet Bakanı Kâzım Oksay idi. Sayesinde Sayın Oksay’la da birlikte çalışma onuruna eriştim. Halen ilişkimiz kardeşten öte bir yakınlık içinde devam ediyor. Avni Akyol, evlât acısıyla yıkılmıştı. Amerika’da doktorluk yapan oğlu Ümit, genç yaşta menhus hastalığa yakalanıp, vefat etti. O olaydan sonra toparlanamadı. ANAP Gerede ilçe Başkanı merhum Av. Kemal Poyraz’ın yine genç yaşta vefat eden oğlunun cenaze törenine katılmak üzere Gerede’ye gitti. O acıda kendi acısını da yaşamış olmalı ki kalp krizi geçirerek vefat etti. Tarih: 30 Ekim 1999. Vefatından önce Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilmişti. Son çalışması Kur’an Kurslarının rehabilitesi üzerineydi. İstiyordu ki, buralarda okutulan çocuklar sadece hafız olarak kalmasınlar, meslek sahibi de olsunlar. Milli Eğitimimize çağdaş uygarlık planında çok büyük ve değerli hizmetlerde bulundu. Derin ve silinemeyecek izler bıraktı. Eğitim camiası O’nu rahmetle, minnetle, özlemle anıyor ve O’nun  kalibresinde bir bakan arıyor.  Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.