Mehmet Necati GÜNGÖR Gazeteci Levent Gültekin’i çok beğenirim. Hakşinastır, İyi bir gözlemcidir, Cesurdur, Sözünü budaktan esirgemez. Fikirlerini benimserim. Muhalefete yaptığı eleştirilerin tümünü önemli görürüm. Ayşenur Aslan’la yaptığı programda “Bomba” niteliğinde tespitler yaptı. Bu arada söz CHP Milletvekili İlhan Kesici’ye de geldi. Kesici’den saygılı bir üslupla söz edildi. Hatta, bazı evrelerin “Haydi AKP’ye” eleştirileri haksız bulundu. Levent Gültekin dedi ki: “Muhalefetin bütün yaptığı, o kişiyle laf yarıştırmak. Oysa muhatap alınmamalı, marjinal hale getirilmeli. Halk muhatap alınmalı, ne söylenecekse halka söylemeli.” Bomba niteliğinde bir laf daha etti: “Erdoğan’a en yakın bir kaynakla görüştüm. Ülkenin çok kötüye gittiğini, ancak mani olamadıklarını söyledi.” Eyvah! Gültekin’i dinledikten sonra sayın İlhan Kesici’nin “kavl-i leyyin” prensibine daha çok hak verdim. Sertleşmek, karşı tarafın saflarını sıklaştırıyor. Oysa, muhalefet bunu yapmak yerine yüzünü halka dönüp ülkenin gidiş halini bütün çıplaklığı ile halka anlatmalı. O kişiyi muhatap almadan. Bence de çok etkili olabilecek bir üslup tavsiye ediyor sayın Gültekin. Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na böyle bir danışman gerektiğini hemen kaydedelim. Böyle danışmanlar, ülkeyi yönetenlere de lâzım. Ülkeyi yönetenlerin yalakalardan çok, doğrucu Davutlara ihtiyacı var. Fikirlerini korkmadan söyleyebilecek Davutlar. Levent Gültekin’in sözlerini dikkate alalım. Yüzümüzü halka dönüp, o kişiyi muhatap almayalım. Bu daha tesirli bir muhalefet taktiği olabilir. Levent Gültekin’in bir önerisi daha var: “Bütün muhalefet partileri demokrasi ittifakında birleşsin. Madem hepsi güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek gereğine işaret ediyorlar, gündemleri sadece bu olsun. Hallkın huzuruna bu ortak gündemle çıksınlar.”

Davutoğlu'nu dinlerken

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu Fatih Altaylı’nın programında da dinledim. Daha önce başka programlarda da dinlemiştim. Sorulan sorulara içtenlikle cevap vermesi iyiydi. Anlatımlarını büyük ölçüde inandırıcı buldum. AKP’den ayrılması ile ilgili gerekçelerini sıralarken: “Başbakanken arkasında işler çevrildiğini buruklukla anlattı.” “Ben davama ihanet etmedim. Onlar Davadan koptular” diyerek AKP’nin bu günkü politikalarına vurgu yaptı. Hiçbir ittifaka eklenmeyeceğini açıkladı. Bu arada Cumhur ittifakıyla olamayacağını da ifade etti. Eski Başbakan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bir devlet tecrübesine sahip olduğunu, sözlerinin böyle bir sorumluluk içinde değer taşıdığını anlamakta zorluk çekmedik. Tüm önyargılarımızı bir kenara atarak dinledik kendisini. Sonuçta geldiğimiz nokta şu oldu: Davutoğlu, iyi muhalefet yapıyor ve doğruları söylüyor. Bizim gibi belli yaşlara gelen insanlara önyargılı olmak yakışmaz zaten. Bütün siyasi oluşumlara olduğu gibi Davutoğlu’nun partisine de aynı mesafeden bakıyoruz. Davutoğlu, bu konuşmalarında güçlendirilmiş parlamenter sistemden yana olduğunu samimiyetle vurguladı. Çoklu baro anlayışına karşı olduğunu da açıklıkla ifade etti. Devletin iyi yönetilmediğini tekrarladı. Politikayı halk için yapacağını kaydetti. Yakın tarihteki siyasi gelişmelerden de söz etti. Halkla bütünleşmeyen partilerin siyasette kalıcı olamayacaklarını belirtti. Demokrat Parti ile onun devamı olan Adalet Partisi’nin halkla bütünleştikleri için başarılı olduklarını söyledi. Bir soru üzerine, Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisini yolsuzluk iddialarının götürdüğünü iddia etti. Ali Babacan’la dost olduklarını, kendisini hiçbir şekilde eleştirmeyeceğini söylerken, siyasi rekabetten yana olduğunu bildirdi. Netice-i kelam: Davutoğlu’nun anlatımlarına inandım. Partisine oy verir miyim, hayır. Çünkü köken itibariyle ayrı kanallardan geliyoruz ve ayrı siyasi görüşlere sahibiz. Davutoğlu’na da, Babacan’a da başarılar diliyoruz.